ASELSAN YILDIRIM 100: Düşman füzeleri çaresiz kalacak
Trthaber sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
Türk Savunma Sanayii’nin belki de en önemli testlerinden biri geçtiğimiz günlerde tamamlandı. ASELSAN mühendislerce geliştirilen ve YILDIRIM 100 ismi verilen yönlendirilmiş kızılötesi karşı tedbir sistemi, senaryo gereği düşman unsur tarafından ateşlenen bir füzeyi hedef aldı.
En basit haliyle, ‘düşman füzenin gözüne bir lazer tutulması ve ne yapacağını bilemez hale getirilmesi’ olarak tanımlayabileceğimiz YILDIRIM-100 aslında arka planda hepsi birbirinden zorlu meydan okumaların yaşandığı karmaşık bir sistem.
Savunma Sanayii Uzmanı Kubilay Yıldırım ile ASELSAN’ın YILDIRIM 100 projesinin detaylarını konuştuk ve günün sonunda bu adımın Türkiye için ne denli kritik olduğunun izini sürdük.
Türk Kara Havacılığı öz savunmada son derece iyiTürkiye’nin çok uzun yıllardır ‘helikopterlerinin en zorlu şartlarda dahi hayatta kalabilmesi’ adına çalıştığı bilgisiyle anlatmaya başlıyor Yıldırım. Bu hedef doğrultusunda da dünyadaki en kapsamlı projelere ev sahipliği yaptığımızdan bahsediyor.
Çengeli 1990’ların sonunda Almanya’dan tedarik edilen füze ikaz sensörlerinden atıyor. Sonraki yıllarda bu ürünün Alman lisansıyla ASELSAN tarafından üretildiği bilgisini paylaşıyor Yıldırım. O yıllardan bu zamana kadar Türkiye’nin helikopterlerini sürekli olarak gelişmiş sensör ve karşı tedbirlerle donattığını ekliyor. Gelinen noktada Türk Kara Kuvvetleri’nin elindeki en eski helikopterlerde dahi öz savunma meselesine çok ciddi bir yer açıldığının altını çiziyor.
[Uzmanlar, Türk mühendislerin son derece zorlu bir işten yüz akıyla çıktığı görüşünde.]
Elbette Almanya’dan alınan ve sonra lisanslı üretilen sistemler tek örnek değil. Yıldırım, aradan geçen zamanda radar ikaz sensörleri, bazı platformlar için radyo dalga aktif karıştırıcılar, görev yazılımları ve tüm bunların farklı araçlara eklenebilmesine olanak sağlayan adımlar atıldığını da anlatıyor.
“Özetle; dünya neredeyse Türkiye de orada. Ve bugün kullandığımız sistemlerin çoğu yerli. Elimizdekinden daha üstün teknolojiye sahip sistemler için de çalışılıyor” diyor Yıldırım.
İşte tüm bu bahsettiğimiz sistemleri alt alta koyduğumuzda ortaya çıkan fotoğrafa şimdi de YILDIRIM 100 yönlendirilmiş kızılötesi karşı tedbir sistemini eklediğimizi söylüyor. Bu gelişmeyi ‘tacın üzerine eklenen elmas’ olarak tanımlıyor.
[Sistem temel olarak düşman füzesinin 'gözünü kör edip, aklını karıştırmak' üzerine kurulu.]
Kısaca DIRCM olarak adlandırılan bu sistemi ‘çok ama çok özel bir iş’ olarak niteliyor Kubilay Yıldırım. “Az önce anlattığımız helikopter öz savunma paketlerinin kabiliyetleri bir yana DIRCM bir yana. Çünkü bu kendi başına bambaşka bir dünya. Bambaşka bir mühendislik. Bambaşka bir meydan okuma” dedikten sonra devam ediyor:
“Buradaki işleyişi en temel haliyle şöyle anlatabiliriz… Helikopterin üzerinde bulunan öz savunma sistemi kendine doğru bir füze geldiğini tespit ediyor. Sensörler ve kameralarla o andan itibaren düşman füzesi takip ediliyor. En uygun zamanda da karşı tedbir olarak lazer ışını gönderiyor. Karşıdan gelen düşman füzesinin bir arayıcı başlığı var. Yani onun hedefe ulaşmasını sağlayacak gözü, kulağı diyebiliriz. İşte o lazer tam bu noktaya hedef alıyor. Onu kör ediyor. Kafasına tokat yemiş gibi oluyor düşman füzesi ve sersemliyor. Sonrasında da ne yapacağını bilemez halde havada anlamsız hareketler yapıp nihayetinde düşüyor.
Anlatırken bir iki cümleyle özetliyoruz ama bu inanın çok zor bir iş. Füzeyi fark etmek ya da kamerayla takip değil mesele. Aynı optikle hem onu fark etmek hem de üzerine bir lazer dalgası gönderebilmek çok karmaşık. Kaldı ki omuzdan atılan füzelerin arayıcılarının kullandığı dalga boyunda çalışan bir lazer elde edebilmek sanıldığı kadar kolay değil.
Böylesine karmaşık bir sistemi yapıyorsunuz, sonra onu helikoptere monte edebilecek kadar küçültüyorsunuz. Lazer gibi son derece hassas ayarlamalara ihtiyaç duyulan bir alanda doğru verileri buluyorsunuz. Yetmiyor, helikopter gibi son derece sarsıntılı bir alanda çalıştırıyorsunuz. Ve bunu -25 derecede de +55 derecede de görev yapan platformlarda çalışabilecek şekilde tasarlıyorsunuz. Zaten bu zorluklar nedeniyle dünyada çok az sayıda ülkenin yapabildiği bir teknoloji. İşte Türkiye böylesine değerli bir işe imza attı.”
[YILDIRIM-100'ün çok daha gelişmiş bir versiyonu KAAN'da kullanılacak.]
ASELSAN YILDIRIM 100 şimdilik askeri helikopterler için konuşuluyor. Ancak Kubilay Yıldırım’a göre başta askeri kargo uçakları ve savaş uçaklarımız olmak üzere belki de elimizdeki tüm askeri uçar unsurlara bir şekilde bu sistemi entegre etmek gerekiyor.
Yıldırım, bu sistemle Türk hava platformlarının son derece büyük bir riski bertaraf edebileceğini de anlatıyor. Özellikle omuzdan atılan füzelere karşı gerek havadaki gerek yerdeki helikopterin çok değerli bir karşı tedbire kavuştuğundan, ‘geçilmez bir duvar örüldüğünden’ bahsediyor. Ve bunun da pilottan bağımsız olarak tamamen otomatik şekilde yapıldığının altını çiziyor.
YILDIRIM 100’ün daha gelişmiş versiyonunun Milli Muharip Uçak KAAN’a entegre edileceği bilgisini de paylaşıyor Kubilay Yıldırım ve “Özellikle Ege gibi alanlarda ısı güdümlü gelişmiş füzelerden kaçma şansımız neredeyse yok. Bunun tek gerçekçi yolu DIRCM sistemleri. Bu nedenle elimizdeki savaş uçaklarına da hızla bu sistemi entegre etmeyi düşünmemiz gerek” diyerek sözlerini tamamlıyor.


