Ateşin kahramanları Aydın Ünal
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Yüksek sıcaklık ve düşük nem nedeniyle şu anda Akdeniz ülkelerinde birçok noktada orman yangınları yaşanıyor. Türkiye’de 1 Ocak’tan bugüne yaklaşık 1400 orman yangını çıkmış. Halen Bursa, Karabük, Kahramanmaraş’ta ormanlarımız yanıyor. Ülkemizde 22 bin orman işçisi var ve bunların 12 bin 537’si şu anda aktif olarak yangınla mücadele ediyorlar.
Hem yangın alanını görmek hem de orman emekçilerinin çalışmalarını yerinde müşahede etmek üzere Karabük’e geldim. Şu kadarını söyleyeyim: Medyada, sosyal medyada çizilen tablo ile sahadaki tablo çok ama çok farklı. Dijital ekranlarda dolaşan bilgiler, yapılan yorumlar saha gerçekliğini yansıtmıyor. Sahada bambaşka bir tablo var. Orman işçileri canlarını ortaya koyarak müthiş bir mücadele sergiliyorlar. Devlet tüm imkanlarını seferber etmiş durumda. Halk işçilerin yanında. Moraller yüksek. Soğukkanlılık içinde işini bilen yetenekli eller yangın canavarını dizginlemişler. Açıkçası yöneticiler, işçiler, bölge sakinleri yangınlar hakkında yazılanları, yapılan yorumları şaşkınlıkla izliyorlar. Sahadaki duygu ile Türkiye genelinde estirilen tahrik havası birbirini asla tutmuyor.
ÇERKEŞLİ MUHTARIN EKMEKLERİ
Kumanda merkezinden ayrılıyor ve sahaya çıkıyoruz. Yangın, Karabük Merkeze bağlı Üçbaş-Davutlar hattı boyunca durdurulmuş. Ormancılar buna “kısmi kontrol” diyorlar.
Orman işçileri yol boyunca belirli aralıklarla konumlanıyorlar. Tam bir savaş düzeni ve ordu disiplini var. Uzak ve yakın illerden Kastamonu, Bartın, Zonguldak, Sinop, Samsun, Çankırı, Ankara, İzmir, Balıkesir, Kahramanmaraş, Hatay ve nicesinden işçiler bölgeye gelmişler. Her arazözün başında 5-6 kişilik bir tim bulunuyor. İşçiler 5 gündür gece-gündüz bölgedeler. Ormanda yatıyor, burada yiyip içiyor, duş almadan, elbise değiştiremeden, uyumadan yangınla mücadele ediyorlar.
Hava çok sıcak, gölgede bile durulmuyor ama bir ihbar geldiğinde, 2 genç orman işçisi hemen arazözün hortumunu alıyor, orman içinde dik bayırları aşarak 300 metre tırmanıyor ve basınçlı suyu yanan yere tutup geri dönüyorlar. O sıcakta o tırmanışı yapmak, hem de 5 gündür sahada bulunup yapmak her babayiğidin harcı değil. Orman işçileri sınırları zorlayarak değil, aşarak görevlerini ifa ediyorlar.
İşçilerin ihtiyaçlarının karşılanmasında sorun yok. İaşeleri düzenli olarak geliyor. Ama asıl güzel olan, bölgedeki köyler, ilçeler, Karabük merkezde yaşayanlar, hatta komşu il ve ilçeler işçiler için seferber olmuş durumdalar.
İşçilerle sohbet ederken bir araç duruyor yanımızda; şoför bagajı açıyor, çıkardığı sıcacık el yapımı ekmekleri işçilere ikram ediyor. Abimizle tanışıyoruz: Çankırı Çerkeş’in bir köyünün muhtarıymış, ekmekleri eşi pişirmiş, kilometrelerce yol gelmiş, ekmekleri emekçilere dağıtıyor.
Yol boyunca böyle sivil araçlar var: Kimi su getirmiş, kimi karpuz, kimi çamaşır, çorap, kimi ilaç. Bir araç duruyor, işçilere, “Çiğ köfte ister misiniz?” diyor; bir başkası duruyor, ev yapımı şerbeti ikram ediyor. Mücadele, gücünü Anadolu’nun seferberlik ruhundan alıyor.

BİR GÜZEL İNSAN: HAKAN DOĞANCI
Üçbaş köyünde bir lojistik merkezi kurulmuş. Karabük Orman Kooperatifleri Birliği Başkanı Metin Doğancı çalışmalara ev sahipliği yapıyor. Yangının uç noktası olan Avdanaltı Yaylası’na gitmek için oğlu Hakan Doğancı’yı yanımıza rehber olarak veriyor.
Hakan Doğancı 33 yaşında. 2016 yılı ağustosunda, daha 24 yaşında, 1 yıllık bir uzman çavuş iken, Şemdinli’de, sürdüğü Kirpi zırhlı aracına EYP saldırısı yapılmış. O metal hücrenin içinde, kuvvetli patlamanın etkisiyle Hakan’ın kafatası ve omuriliği ağır hasar görmüş. Aylarca hastanede yatmış, ameliyatlar geçirmiş, Allah onu ailesine ve milletine bağışlamış. Gazi Hakan’ın sağlığı yerinde çok şükür. Bölgeyi avucunun içi gibi biliyor. Hiç durmadan, duraksamadan, altındaki arazi aracıyla orman işçilerinin hizmetine koşturuyor.
Hakan yangın felaketini en yakından yaşamış. “Ormandaki vahşi hayvanların çığlıkları kulaklarımdan gitmiyor” diyor. Kendi hayvanlarından bir buzağı da tüm çabalarına rağmen geri dönmeyerek ateşin içine girmiş, telef olmuş, ona üzülüyor.
Hakan’ın morali çok yüksek. Hatta çevresine sürekli moral pompalıyor. 2016’da vatan savunmasına bedenini bırakmış; şimdi yangınla mücadelede yine en ön safta. Klimalı odalarında klavye kahramanlığı yapanların aksine, Hakan, tek başına Anadolu irfanını, fedakârlığını, vatanseverliğini temsil ediyor.
O fedakâr emekçiler ve Hakan’lar var olduğu sürece bu milletin sırtı asla yere gelmez; bunu sahada, yerinde tekrar görüyor, tekrar hissediyoruz.

İKİNDİ SONRASINA DİKKAT
Avdanaltı Yaylası’nda İzmir ekibinden Soner şefle dumanları tüten yangın sahasına giriyoruz. Devasa ağaçlar ayakta ölmüşler. “Ağaçların su damarları kabuktadır” diyor Soner şef, “Kabuk yandıysa ağaçtan umut kalmaz”. Kimi kütükler zararsız şekilde alevli yanıyor, kimi kökler köz içinde. Soğutma yapılsa da ateş tam olarak sönmüyor.
Karabük’teki büyük yangın kontrol altına alınmış, artık yayılan alevler yok. Ancak her gün ikindi sonrasında, akşama kadar bir esinti oluyor. En tehlikeli zaman. Rüzgâr, içten içe yanan kökleri, kütükleri alevlendiriyor ve yangın yeniden başlıyor. Araziye yayılmış timler hemen müdahale ediyorlar.
En büyük risk, alevlerin sinsice arkadan dolanması. İşçiler kaçış yollarını sürekli emniyette tutuyorlar. Bir işçi arkadaş gece uyurken alevlerin yanlarına kadar sinsice geldiğini, uyanıp müdahale ettiklerini anlatıyor. Allah korusun, Eskişehir’deki elim hadisenin benzeri yaşanmasın diye pürdikkatler.
Arada bir ambulanslar geçiyor. Aşağıdaki UMKE ekibi hazır bekliyor. En çok, duman zehirlenmesi vakası yaşanıyor. Arada bir de araç kazası ya da sakatlanma oluyor. 50 bar basınca kadar çıkabilen arazöz hortumlarını tek kişinin tutabilmesi mümkün değil. 2 işçi hortumu tutuyor ve bazen hortum kontrolden çıkarak yaralanmalara neden olabiliyor.
ALADAĞ’DA YANGIN
Akşam saatlerinde Karabük Milletvekili Cem Şahin’le buluşacak, onu dinleyecektik. Karabük’ün Aladağ denilen bölgesinde yeni bir yangın çıktığını, oraya intikal ettiğini söyledi.
Cem Şahin 5 gündür gece gündüz sahada. Tam bitti derken, yeni bir yangının çıkmasıyla iyice üzülmüş. Son görüşmemizde dumandan etkilenmiş, zor konuşuyordu.
Biz de yerinde görmek için yangın yerine intikal ettik. Bu yeni yangın, öncekinden kilometrelerce uzakta, çok farklı bir yerde çıkmış. Araçlar hemen olay yerine geldiler, helikopterler ardı ardına su bırakıyorlar. Korkunç bir manzara. Ağaçlar, barut misali birden parlıyor ve geceyi aydınlatıyorlar. Yakın yerleşim yerlerinde “Köylerinizi boşaltın!” anonsu yapılıyor.
Trafiğin artmasıyla birlikte kalabalık yapmamak için bölgeden ayrıldık ancak Karabük’ten çok sayıda sivil araç, motosikletli genç bölgeye akın ediyordu ve bir süre sonra trafik kilitlendi. Dönüşte, Eskipazar ilçesindeki bir markette bile gençler “Hadi gidelim belki bir faydamız olur!” diye konuşuyorlardı. Sivillerin yangın anında yapabilecekleri bir şey yok. Kontrolsüz kalabalık çalışmaları da aksatabiliyor. Afet riski olan yerleşim yerlerinde gönüllülerin örgütlenmesi konusunda çalışmalar yapılabilir. İnsanların kendi başlarına hareketleri bazen yarardan çok zarar getirebiliyor.
YANGIN GERÇEKLERİ
Dedik ya: Bütün Akdeniz ülkelerinde sıcaklık artışı ve nem düşüşüyle orman yangınları yaşanıyor. Ancak, sadece Türkiye’de, muhalif partiler ve muhalifler, şartları bilmeden, sahayı görmeden, orman gerçeklerini göz ardı ederek, en önemlisi de işçilerin fedakârlığını, milletin tek yürek halinde seferberliğini görmezden gelerek acımasızca bir kampanya yürütüyorlar.
Muhalefetin yalana, iftiraya, çokça provokasyona dayalı kampanyası, orman işçilerinin moralini de yaralıyor. Uzaktan yapılan yalan yanlış yorumlar oradaki insanüstü gayreti baltalıyor.
Yangınla ilgili bazı gerçekleri sahadan, en yetkili ağızlardan dinlediğimiz kadarıyla aktaralım:
1. Yangın çıktığında belli bir alan yanıyor. Yani Karabük yanmıyor, Bursa, İzmir, Eskişehir yanmıyor; geniş ya da dar ama belli bir bölge yanıyor ve yangın bir noktada duruyor. Üstelik yangın bölgesindeki tüm ağaçlar zarar görmüyor. Yanmış alanda bazı ağaçlar sapasağlam ve canlı ayakta, bazı adacıklara alevler hiç dokunmamış oluyor. “Karabük yanıyor” diye abartılı yaygara yapanlar bilsinler ki Karabük merkezi, ilçeleri, köyleri, yangın alanı dışındaki yerler yangını hiç hissetmiyor.
2. Yanmış alanların orman vasfı dışında bir amaçla kullanılması söz konusu değil. Bu zaten Anayasaya da aykırı. Tarım ve Orman Bakanı Sayın İbrahim Yumaklı da bunu net bir şekilde ifade etti.
3. Yanmış alanlarda yeniden ağaçlandırma çalışmaları yapılıyor. Fidan dikiliyor ya da tohum atılıyor. Kendi haline bile bırakılsa yanmış saha 3-5 yıl içinde yeniden yeşilleniyor.
4. Çok konuşulan, çok istismar edilen “yangın uçakları” yangında nihai çözüm araçları değil. Bir futbol sahasının yandığını düşünün, uçak, bir litrelik pet şişe suyu boşaltmış gibi oluyor. Yangının enerjisini düşürmede etkili olsa da yüz, beş yüz uçak bile olsa yangını söndürmeye yetmiyor. Ayrıca uçaklar her şartta uçamıyor. Türkiye, Avrupa’da en çok yangın söndürme uçağına sahip ve bu uçaklar yeterince, gerektiği kadar kullanılıyor.
5. Yangınların çıkış sebepleri çoğu zaman tam bilinmiyor. Sabotaj olabilir, piknik, mangal, anız ateşi olabilir, elektrik telleri olabilir. Ancak ormanda içilen ve rastgele atılan alkol şişeleri ilk kıvılcımda oldukça etkililer. 42 dereceyi bulan sıcaklıkta, güneşe doğrudan maruz kalan cam, mercek etkisiyle otları tutuşturabiliyor. İçki bütün kötülüklerin anasıdır. Ciğerlerimizi yakan orman yangınlarında da içki başrolde oynuyor.
6. Yangının yayılmasında rüzgâr kadar kozalaklar ama onlardan daha çok iğne yapraklar rol oynuyor. Alev almış bir iğne yaprak 300 metre uzağa kadar sönmeden uçabiliyor ve düştüğü yeri yakıyor. Geniş yapraklı ağaçlardan oluşan orman kolay kolay yanmıyor.
7. Yangının yayılmasında orman canlılarının da rolü oluyor. Tüyleri tutuşan bir tavşanın, ateş üzerinde uçarak alev alan bir kuşun, can havliyle koşarak ateşi uzaklara taşıdığı söyleniyor. Karga ve kartal gibi kuşların da avı kolaylaştırdığı için yanan dalları gagalarıyla taşıdıkları anlatılıyor.

Settar Arslan: 15 bin işçiye ihtiyacımız var
Karabük’te, Kahramanmaraş Onikişubat ilçesinden gelmiş ekiple tanıştık. Onikişubat’ta da yangın var ama onlar Karabük’e görevlendirilmişler. Ekipteki 2 genç işe daha yeni girmişler, eğitimlerini almışlar, bir gece “Haydi Karabük’e gidiyorsunuz” denilmiş, sadece üzerlerindeki kıyafetle çıkıp gelmişler. Beş gündür aynı elbise, el yüz is içinde, görev yerlerinde telefon çekmiyor… Hemen her ekibin böyle hikâyeleri var. Orman işçisinin fedakârlığını anlatmaya sayfalar yetmez.
Karabük temaslarımızı da sağlayan, orman işçilerinin örgütlü gücü Hak-İş Öz Orman-İş Sendikası Genel Başkanı Settar Arslan’la işçilerin çalışma şartlarını konuştuk.
Settar Arslan, işçilerin özveriyle çalıştıklarını, ancak sayılarının az olması nedeniyle yangınların arttığı zamanlarda büyük zorluklar yaşandığını ifade ediyor. “Uçak ve helikopterler ateşi yere indirir; asıl söndürme yerde yapılır. ‘Piyade’ olmadan savaş kazanılmaz. Ama işçilerimiz 5 gündür gece gündüz dinlenmeden çalışıyor. Mevcut sayı yeterli değil. Türkiye’nin en az 15 bin yeni orman işçisine ihtiyacı var” diyor. Orman Genel Müdürlüğü’nün sorumluluk alanının çok geniş olduğunu, teknik imkanlar yeterli olsa da personel sayısının az olduğunu belirtiyor. Maliye Bakanlığı’ndan kadro taleplerinin karşılanmasını bekliyor. “Savaş olmasa da 700 bin askeri hazır tutuyoruz. Bu, ülkemize caydırıcılık gücü sağlıyor. Yangın olmasa da hazırda orman işçisi gücümüz olmalı ki hem önleme yapalım hem de yangını daha hızlı söndürelim” diyor Settar Arslan.
Bir de Öz Orman-İş Sendikası’nın girişimleriyle orman işçisinin görev esnasında vefatı “şehitlik” olarak yasalaşmış. Allah işçimizin ayağına taş değdirmesin ama çok riskli, tehlikeli iş yapan işçimiz ve aileleri bu düzenlemeden büyük moral sağlamış.
Settar Arslan, araziyi, sahayı görmeden yapılan afaki yorumlara da ateş püskürüyor: “Bakanlık, Orman Genel Müdürlüğü, işçilerimiz, gönüllüler canla başla mücadele veriyorlar ama klavye başında ahkam kesenler sadece moral bozuyorlar.”
Yangına karşı son teknoloji
Karabük’e öğle saatlerinde ulaştım; aracın termometresi 42 dereceyi gösteriyor. Nem yok denecek kadar az. Güneşe maruz kalan hemen her şey adeta barut. Ovacık ilçesi yol ayrımından sonra Ankara yolunun sol yamaçları yanmış, bazı noktalarda dumanlar tütüyor. Orman emekçilerinin sendikası Hak-İş’e bağlı Öz Orman-İş Genel Başkanı Sayın Settar Arslan’ın yönlendirmesiyle, Karabük Şube Başkanı Levent Bey bizi “karargâh”ta karşıladı. Cumayanı’nda, Orman Deposu içindeki tesis Karabük orman yangını için kumanda merkezi olarak hizmet veriyor. Bakanlık görevlileri, milletvekilleri, vali, belediye başkanları, Orman Genel Müdürlüğü yetkilileri, askerler, polisler, AFAD, UMKE yöneticileri yangını buradan anlık izliyor ve sahayı koordine ediyorlar. Kumanda merkezinde bulunan bir otobüse geçiyoruz. Orman Genel Müdürlüğü’nün elinde bu araçtan 2 adet var. İçerde, uydu ve internete bağlı çok sayıda ekrandan hem Karabük hem de Türkiye geneli yangınlar izleniyor. Yangın üzerinde uçan İHA’lar bu ekranlara anlık görüntü gönderiyor. Araç takip sistemi sayesinde sahadaki tüm araçlar da anlık izlenebiliyor. Bu ekranlar önünden, uçakların, helikopterlerin, arazözlerin, ambulansların, sahadaki yüzlerce aracın ve personelin yönlendirmesi yapılıyor. Telsizler üzerinden gelen ihbarlarla ekiplerin yer değiştirmeleri sağlanıyor.


