Barış çubuğunu tüttürürken
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Amerikan Yerlileri bir araya geldiklerinde kutsal bir çubuğu elden ele taşırlar; Channunpa.
Barış Çubuğu.
O çubuk, içi duman dolu bir niyet mektubudur. İçine kin değil, tütün konur. İçine yemin değil, dua bırakılır. Sonra o çubuk dört yöne çevrilir.
Doğuya; güneşin doğduğu yere.
Batıya; karanlığın içinden aydınlığı çağırmak için.
Kuzeye; bilgeliğin ve aklın rüzgarına.
Güneye; kalbin sıcaklığına, çocukların geleceğine.
İşte böyle başlar barış.
Bir merkezden değil, dört koldan.
Tek dilden değil, çok sesli bir ağıttan.
Bu kadim rituel hiçbir halkı, hiçbir inancı dışarda bırakmaz.
Türkiye'yi sadece Türk, Kürt ve Arap birlikteliğine indirgemek barışı eksik kılar.
Çünkü Anadolu topraklarında Rum’un zili çaldı, Ermeni’nin fırını tüttü, Yahudi’nin duası yükseldi.
Bu vadilerde Süryani’nin ilahisiyle yankılandı dağlar.
Bu dağlarda Alevi’nin, Keldani’nin sesi birlikte çarpıştı rüzgarla.
Eğer bir barış töreni kurulacaksa, bu yalnızca Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın değil, tüm insanlığın ortak ateşiyle olmalı.
Çünkü bu coğrafyada her halk, her mezhep bir yönü temsil eder.
Bu da Anadolu'nun zenginliğidir.
Dört yöne dönmeden konuşulan barış yönsüz, eksik ve kırık olur.
Bu yüzden Cumhurbaşkanı'nın sözü niyet olarak bir birlik çağrısı taşısa da, etnik sınırlarla çizilmiş bir kardeşlik tanımıdır. Oysa Anadolu dediğimiz yer sadece Türk, Kürt, Arap değil, Ermeni'den Rum’a, Süryani’den Çerkes’e, Yahudi’den Boşnak’a, Laz’dan Roman’a kadar insanlık tarihinin mozaiğidir.
Lakota bilgesi Black Elk'in(Kara Geyik) şu sözü bu işin özetidir.
“Her şey bir dairedir. Barış da öyle. Başlamak için tüm yönlere dönmelisin.”

