Bir intihar teklifi “Ailesizlik, cinsiyetsizlik, milliyetsizlik” Düşünce Günlüğü Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Ahsen İlhan - Sanat Tarihçisi, Yazar
Omurgalı bütünlükleri müfret darbelerle yıkamazlar. Önce korunaklı gövdeleri kimliksiz cüzlere ayırırlar, cüzleri daha vasıfsız şerhalara bölerler, sonra bu tekil ve cılız parçacıkları parmak ucuyla ezerler. Toplumları da birbirine tutunmuş bentlerden ayrıştırmadan, onları yekpare bir kimliğe ikna etmeden yok edemezler. Cemiyetlerin erki ve yaşam kaynağı, değer yargılarından örülmüş bentlerdir. Bu bentleri fikirlerde itibar suikastına uğratmak, kendiliğinden ve zahmetsiz bir çözülme sağlar.
Fikrinize, kalbinize, ruhunuza defaatle bireyselliği empoze edecekler. Fertlerin toplumdan, aileden, milletten ve inançtan ayrı bir değer taşıdığı mottosunda, sadece ‘ben’ öznesini tazim edecekler. Fert olmanın, kendini gerçekleştirme adı verdikleri elastiki buhranların değer cilalayan demonte anlamlarını, acemi gözbebeklerine boca edecekler. Bunu bir iltifat, ululama, kendini bulma tezyini ile sunacaklar; ama özde bu girişim, bir intihar teklifidir. Seni, bütünün bir parçasıyken yok edemeyenler, minimal parçalara ayırıp kendini iyi hissetmeni tasarlıyorlar. Ama sen kendini kendin gibi hissettiğin ilk anda en ufak bir efor harcamadan parmak ucuyla ezecekler.
Cinsiyetsizleştirme, ailesizleştirme, milletsizleştirme, “biz”den koparma, “ben”i yüceltme sloganlarının hepsi, güçlü ve devasa bütünlüklere güç yetiremeyen yamyamların, seni, kendini yok ediş yolculuğuna çıkarmaya ikna sürecidir. Çünkü cinsiyet, aile, milliyet gibi değerler, temeli sağlam, taşıyıcı unsurları mukavim, beden duvarları korunaklı ve çatısı muhkem binaların temsilidir. Bu binaları yıkmak her rüzgârın, her fırtınanın, her zelzelenin harcı değildir. Ancak binanın parçalarını, bedenden ayrılmaya ikna edebilirlerse o zaman başka…
MODERN KÖLELİK
Ne güleç kavramlar oysa değil mi? Bireysellik, özgürlük, kendini gerçekleştirme, otonomi, kişilik vb. … Bu ‘propaganda materyalleri’ ilk bakışta mütebessim, makyajlı, küpeli ve mutlu lügatler, farkındayım. Fakat seni bireyselliğe ikna ederken vadettikleriyle, seni bütünden koparıp kâinata saldıklarında başına gelecekler, gecenin karasıyla gündüzün ziyası kadar keskin bir kontrast oluşturacak. İşte tam o mevkide “eyvah”ın kalp sıkıştıran nağmesini, başkaca benliklerde arayacaksın. Vardığın dilemmada sana özgürlük tacını giydirecekler. Sen inancının, ailenin ve toplumun yücelttiği hürriyet şerefini, yekpare bir sunumla karşında görünce bir an kendini muktedir hissedeceksin. Fakat yine pazarlanan ile tüketime sunulan lügatlerin paradoksunda anlamı kaybedeceksin. Gerçekte ferdiyetin, hürriyetin izzeti, geride bıraktıklarında yaşamaya devam edecek, sana alternatif bir evrende, bütün değerli kavramların “metaverse”ünde, zirvede olduğun yalanını söylemeye devam edecekler. Seni “biz”sizleştirecekler ama sen günbegün “ben”sizleşeceksin. Sence seni mi yüceltiyorlar? Ailesiz bir bireysellik, milliyetsiz bir hürriyet, cinsiyetsiz bir insanlık pazarlayanlar, seni âciz, kimliksiz, tepkisiz cüzlere ayırıyorlar.
Sana gümüşî tepsilerde sundukları bireysellik, kişinin kendi değer yargılarını bilmesine ve idare etmesine dikkat çeken bir his bırakmıyor damaklarda. Ben tutkusunu besleyen, biz şiarının köklerini topraktan ayrıştıran ve toplumları meyvesiz, çiçeksiz, baharsız bir çöl iklimine ilikleyen katrankarası bir vaat bu. Seni ayakta tutan ve bir toplumun parçasıyken, bir ailenin can damarıyken değerli kılan bütün bağlarından koparıp, kendini hür zanneden modern kölelere dönüştürüyorlar. Ait olduğun ne varsa önce fikrinde niteliksiz sıfatlara boyuyor, seni var eden cevherlere küstürüyorlar. Azizim seni yok etmek için gereken zemini, sana inşa ettiriyorlar. Bu zihinsel köleliğin zindanında seni duvar işçisi olarak çalıştırıyorlar.
BATAKLIĞI GÜLİSTAN GİBİ GÖSTERECEKLER
Aile, bütün olumsuz hissedişlerin panzehridir. Bütün yorgunlukların dinlendiği ıtırlı bir bahçe, bütün kaybedişlerin yeniden şahlanışa geçtiği manevi güç, bütün ıssızlıkları ilahi sevginin muhabbetiyle dindiren bir bayram sabahıdır. Aile, yıkılmaların, yanıp kül olmaların, yanılmaların Zümrüdüanka’sıdır. Aidiyetlerine sadık, millî, dinî, toplumsal ve ailevî bentleri sıkı sıkıya bağlı bireyler, hürriyetin kendisidir. Onlar yeni ve devşirme renklerle yapay manzaralara ihtiyaç duymazlar, onlar kâinatın bütün renkleridir. Onlar fert olmak, kendini gerçekleştirmek için modernize edilmiş sahte yörüngelere tenezzül etmezler, onlar, nesilleri ardı sıra sürükleyen yörüngenin kendisidir. Benliği önceleyen, kimliksizliği güzelleyen, aileleri paramparça etmeye yeminli yamyamlar, sentetik yüzlerine implant tebessümler takınıp bataklığın gülistan olduğuna seni ikna etmeye çalışacaklar. Sen manaca ve ruhça ölümüne giden bu aidiyetsizlik bataklığına, bütün bağlarını söküp atıp koşarken; onlar gövdesini büyütüp hileli perdeler ardında sırıtacaklar. Şeref ve onurun sınırlarını belirsizleştirip ellerindeki silgiyle bütün değerlerini silip atacaklar. Azizim seni kandıracaklar…
Medeniyetler, fertlerin hürriyete sevdasından filizlenir; ama hürriyet, kimsenin sarsamadığı bir “biz” ülkesi kurmaktır. Hürriyet, milletine, diline, inancına tutunabilmektir. Hürriyet, maaile bir ömrü sürebilmektir. Hem bir de şu açıdan bak! Zindanlardan çıkarılıp kadırgalarda kürek çektirilen prangalı kölelerin milliyeti, kimliği, ailesi, inancı ve bunları özgürce dile getirme, koruma ve sahiplenme iradesi var mıdır? Çağlar boyunca bütün köleler, bütün aidiyetlerinden koparılmış münferit varlıklarken; hür insanlar kimliğini, ailesini, milliyetini ve inancını göğsünü gere gere haykıranlardır.
ŞEYTANİ PROJE
Öyleyse neden sana kölelik modelinde bir özgürlük pazarlıyorlar? Seni bütün aidiyetlerinden sıyırdıklarında ortada kalan kemik yığınından, kullanışlı ve yönlendirilebilir robotlar icat edecekler de ondan… Belki senin bir zindanın, prangan ya da belirli bir sahibin olmayacak ama senden çaldıklarının bıraktığı boşluğu onlar dolduracak. Seni, sen farkına bile varmadan yeni dünya düzeninde öğütecekler. Ve bunu yaparken kendileri korunaklı kaşânelerde, mide büyütüp rindane zevkler içinde dünyayı kirletecekler. Ve inan bana sen hürüm, bireyim, kendimim diye avunduğun bu yalın, yalnız ve kimliksiz akışta boğulduğunu hissettiğinde, bir ailenin parçası, bir milletin paydaşı, bir bayrağın ve inancın âşığı olmanın verdiği ulvî hazza hasret tüketeceksin ömrünü.
Yaradan âdemi, biz âleminin yörüngesine bağlamıştır. Bu bizi yadsıyan bütün pespaye masallar, uzay boşluğunda salınan parçaları istedikleri yörüngeye oturtmanın şeytanî projesinden başkası değil…


