Bozkırda büyük buluşma, Kadim Türklerin derin mirası
SonTurkHaber.com, Haber Global kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Ötüken’in kalbinde, Türk tarihine ışık tutacak önemli akademik çalışmalar kapsamlı bir şekilde masaya yatırıldı. “İç Asya Tarihinde Konar-Göçer Boylarla Yerleşik Halkların Entegrasyonu” başlıklı uluslararası sempozyumda, kadim Türklere dair yeni kültürel ve arkeolojik bulgular tarihçilerin değerlendirmesine sunulurken, anlamlı buluşmaya Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Rusya, Çin Halk Cumhuriyeti ve Moğolistan’dan toplam 33 bilim insanı katıldı.
KÜLTÜREL MİRAS BİLİNCİKonferans, tarih ve kültür açısından eşsiz bir mekanda; Orhun Yazıtları'na sadece iki kilometre mesafede kurulan geleneksel han çadırında, kadim zamanlardaki kurultay atmosferini yaşatarak gerçekleştirildi. Bu özgün ortam, her bir sunumun göçebe-yerleşik ilişkisinin yalnızca tarihsel değil, aynı zamanda günümüz jeopolitiği, kimlik oluşumları ve kültürel miras bilincini şekillendiren derin boyutlarına ışık tutmasına olanak sağladı.
İstanbul Üniversitesi, Moğolistan Milli Üniversitesi, UNESCO’ya bağlı Uluslararası Göçebe Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü, Türk Dil Kurumu, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), İstanbul Aydın Üniversitesi, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY), Karakurum Yerel İdaresi ve İlteriş Vakfı’nın güçlü işbirliğiyle düzenlenen sempozyumda, Rus araştırmacı Airat G. Sitdikov’un Volga Nehri bölgesindeki Moğol arkeolojik mirasını analiz ettiği kapsamlı sunumu büyük ilgi gördü. Sitdikov, bölgedeki kalıcı kültürel izlerin, göçebe yaşam biçiminin yerleşik halklarla nasıl etkileşim içinde olduğunu ortaya koyarak, tarihsel entegrasyonun derinliğini gözler önüne serdi.
KÖKLERİMİZ BOZKIRDATürkiye’den katılan saygın tarihçi Prof. Dr. Kürşat Yıldırım ise Çin kaynaklarındaki göçebelere dair önyargılı anlatımları titizlikle irdeleyen sunumuyla dikkat çekti. Prof. Dr. Yıldırım, sempozyumun ardından yaptığı açıklamada, "Köklerimiz Hakasya ve Altay-Sayan bozkırlarından asırlar içerisinde Anadolu’ya kadar yayılıyor. Türkler’in tarih sahnesine çıktığı dönemden itibaren Kazakistan, Kırgızistan, Baykal Gölü, Altay ve Tanrı Dağları’nın yanı sıra Anadolu’da bile bu izlere rastlıyoruz. Sempozyumda kadim tarih ve kültürel bulguları masaya yatırdık. Araştırmalarımız, geçmişle bugünü bağlayan köprüler kurmaya devam edecek" ifadelerini kullandı.
Konferans, sadece tarihsel verilerin tartışıldığı bir ortam olmanın ötesine geçerek, çağdaş siyasi, iklimsel ve kültürel sorunlara da dolaylı göndermelerde bulundu. Bu konuda söz alan Prof. Dr. Yıldırım, "İklim değişikliği, kaynak kıtlığı, kimlik politikaları ve coğrafi aidiyet gibi güncel meseleler, İç Asya’nın tarihsel deneyimiyle yeniden anlam kazandı. Katılımcılar, ortak tarih bilincinin kültürel barışa ve bölgesel işbirliğine önemli katkılar sağlayabileceği konusunda fikir birliğine vardı. Kapanış oturumunda Türkiye, Moğolistan ve Orta Asya ülkelerinden temsilciler, bu tür bilimsel toplantıların kalıcı ortaklıklara zemin hazırlaması yönünde umutlarını dile getirdi" dedi.

Konferansın ikinci gününde ise Kırgızistan’dan Kubatbek Tabaldıyev, Tanrı Dağları bölgesindeki hayvancılık ve tarım ekonomisinin tarihsel ve güncel durumunu sundu. Tabaldıyev’in aktardığı veriler, bölgenin ekonomik dinamiklerini anlamak ve göçebe-yerleşik yaşamın ekonomik entegrasyonunu kavramak açısından önemliydi. Moğol araştırmacı Ulzibayar Sodnom’un Borte Çino’nun coğrafi kökenlerine dair değerlendirmeleri ise mitosla tarih arasında kurduğu köprüyle sempozyumun mistik ve kültürel yönüne farklı bir boyut kattı. Sodnom, efsanevi figürlerin tarih içinde nasıl kültürel kimlik ve toplumsal hafıza unsurlarına dönüştüğünü açıklarken, katılımcılar arasında derin bir etki yarattı.
Kaynak: Web Özel


