Buyrun cenaze namazına! Köpek balıkları bile isyan ediyor
SonTurkHaber.com, Haber Global kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Yıllardır süregelen kirlilik yükü Marmara Denizi'ni adeta ölüme sürüklüyor. Marmara Denizi'ndeki derin dip sularında oksijen konsantrasyonu sıfıra yaklaşırken, başta köpek balıkları olmak üzere kıkırdaklı balık türleri de hayatta kalmak için kıyı bölgelere kaçıyor. Aynı zamanda Marmara Denizi'ne akan yüzlerce dere, çay ve akarsu üzerinden arıtılmadan bırakılan evsel, tarım ve sanayi atıkları ise Marmara'yı lağıma çeviriyor. Çevreciler, bilim insanları ve yurttaş inisiyatifleri yıllardır uyarılarını sıralasalar da tablo bir türlü değişmiyor. Günden güne katran karası akan zehirli arterler Marmara’nın damarlarına ölüm pompalamaya devam ediyor.

WWF-Türkiye Kıkırdaklı Balıklar Danışmanı Dr. Hakan Kabasakal’ın son araştırmalarına göre, Marmara Denizi’nin birçok derinlik noktasında çözünmüş oksijen miktarı 2 mg/l’nin altına düşmüş durumda. 100 metre derinlikten itibaren bazı bölgelerde bu miktar 1 mg/l’nin de altına inerken, Doğu Marmara’da 200 metre derinliğin altında oksijenin sıfırlandığı noktalar söz konusu. Bu durum ise deniz canlıları açısından ölüm fermanı anlamına geliyor. Metabolizmaları yüksek oksijene ihtiyaç duyan köpek balıkları ve benzeri türler ya ölüyor ya da kıyıya yönelerek hayatta kalmaya çalışıyor.
FELAKET YAŞANIRMarmara’nın ölümcül kirlilik yükünü taşıyan başlıca kaynaklardan biri Bursa’daki Nilüfer Çayı. Katran karası akan bu nehir artık bir ekosistem değil; bir kimyasal kanalizasyon akıntısı. Bursa'nın ‘Ergenesi’ olarak anılmaya başlanan Nilüfer Çayı, içinden geçtiği sanayi bölgelerinin, OSB’lerin ve evsel yerleşimlerin tüm atığını toplayarak Susurluk Çayı ile birleşiyor ve Karacabey’den Marmara’ya boşalıyor. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici’nin uyarısına göre, gerekli önlemler alınmazsa Marmara Denizi 2021 yılındaki müsilaj felaketinden daha kötü bir tabloyla karşı karşıya kalabilir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eski Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Marmara Havzası’ndaki yaklaşık 180 dere ve akarsuyun büyük kısmının hem sanayi hem evsel atıklarla kirlendiğini, önlem alınmazsa bu çöküşün geri döndürülemez hale geleceğini belirtiyor. Gönen Çayı'nın çok kirlenmiş su yatağına dönüştüğünü belirten Öztürk, “Bölgedeki genel kirliliği önlemek için yaklaşık 10 milyar dolarlık altyapı yatırımı şart. İleri biyolojik arıtma sistemlerine geçilmeden Marmara'nın kurtulamaz" diyor.
NİLÜFER EN KİRLİSİÖztürk, Nilüfer Çayı’nın artık doğal bir akarsu olmaktan çıktığını, içinde balık, kuş ya da bitki yaşamının kalmadığını belirterek, “Nilüfer Çayı evsel ve endüstriyel atık su ile adeta kanalizasyona dönüşmüş durumda. Bu çay, Marmara Denizi'nin en tehlikeli damarlarından biri” ifadelerini kullanıyor.

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı da Marmara Denizi'nin taşıdığı kirlilik yükünün büyüklüğüne dikkat çekiyor. Sarı’nın açıklamasına göre, Marmara Bölgesi’nde evsel atıkların yalnızca yüzde 51’i arıtılıyor, fabrikaların ise yaklaşık yüzde 70’i atıklarını hiçbir arıtmaya tabi tutmadan doğrudan dere yataklarına deşarj ediyor. Bu, Marmara'nın taşıyamayacağı bir yük. Sarı, “İleri biyolojik arıtma sistemleri hayata geçirilmeden, 30 milyonu aşan bir nüfusun yükünü Marmara taşıyamaz. Hepimiz bu çevresel çöküşten sorumluyuz, kimse günahsız değil” diyor.
Kaynak: Web Özel


