Dünya bize gebe, biz hakikate… Yusuf Kaplan
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Erbakan Hoca’nın öngörüleri ve duruşu Türk siyasetine yol gösterecek kadar çığır açıcı olmuştur.
Bunlardan en başta geleni, küresel sistemin Siyonistler tarafından kontrol edildiğine dikkat çekmesiydi Hoca’nın. Onca kınanmaya, itilip kakılmaya aldırış etmeden dünyayı küçük bir Siyonist kartelin / şebekenin yönettiğini haykırmıştı.
KÜRESEL SİYONİST EMPERYALİZM DÜZENİ
Siyonistlere karşı bilincin oluşturulmasında Hoca’nın rolü çok büyük oldu. Şunu rahatlıkla söyleyebilecek durumdayız: Hoca olmasaydı, İsrail yanlısı bir kamuoyu hâkim olurdu Türkiye’de.
Bendeniz, bu Siyonist gücün, İngilizlerle birlikte küresel kapitalist sistemin beynini ve sopasını oluşturduğunu, Suudların, Batıcı Türkiye’nin ve İran’ınsa öncü karakolları olduğunu, ABD’nin müesses nizam olarak adlandırılan derin devlet başta olmak üzere akademyası, finans dünyası, Silicon Vadisi, Hollywood’u, Pentagon’u, silah endüstrisi, CIA gibi bütün kurumlarının İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren Siyonistler tarafından işgal ve kontrol edildiğini yazıp duruyordum. Komplocu ilan edildim, linç üstüne linç yedim.
Gazze’de yaşanan soykırım söylediklerimizi doğruladı. Bu soykırım karşısında başta Amerika olmak üzere, belli başlı bütün Avrupa ülkelerinin, Çin’in, Hindistan’ın, Japonya’nın gıklarının bile çıkmaması, Siyonistlerin, Siyonistlerin güdümündeki düşünce, kültür, siyaset kurumlarının bütün dünyayı nasıl esir aldıklarını gözler önüne sermeye yetti. Düşünsenize Amerikan parlamentosunda konuşma yapan soykırımcı Netanyahu 57 kez ayakta alkışlandı!
İnanılır gibi değil ama bütün bunlar yaşandı!
Dünya, Gazze soykırımına ses çıkarmadı, çıkaramadı.
İsrail, sonunda İran›ı vurdu barbarca: İran›ın Genelkurmay Başkanı, Devrim Muhafızı Komutanı, nükleer bilim uzmanları noktasal olarak vuruldu İsrail tarafından!
Herkes gibi ilk aklıma Erdoğan’ın durumu geldi ister istemez!
Adamlar istedikleri kişiyi istedikleri zaman kaldırabiliyorlar!
Bu çok ürpertici ve aşağılık bir durum.
Ama İsrail bunun bedelini ağır ödeyecek.
Açık ve net bir şekilde yazıyorum: İsrail’in canını yakacak, İsrail’i durduracak her saldırıyı sonuna kadar destekliyorum. Söylediklerimi çarpıtanları, beni İsrail’in Türkiye sözcüsü gibi sunan İran’ın Türkiye’deki paralı aşağılık adamlarını şiddetle kınıyorum.
İran›a verilecek zararı, kim verirse versin, sonuna kadar desteklerim.
Ama bunun ne anlama geldiğini de sorarım.
Müslümanların nasıl aptal yerine konulduğuna, bir taşla birkaç kuşun nasıl vurulduğuna özenle dikkat çekerim.
Netanyahu’nun, Trump’ın İran’ın nükleer sorununu diplomatik yollarla halledeceğini, böylelikle her zaman önünü açmakta kullandığı İran’ı kullanmasının önünü kestiğini gördüğü için hem Amerika’yı oyunun içine çekmeye çalışarak hem de İran’ın kendisine mecburen saldırmaya tahrik ederek nasıl mağdur edildiğini, sivillerin vurulabileceği, güvenliği tehlikede olan saldırıya açık bir ülke olduğunu ispatlayarak bütün işlediği soykırım suçundan sıyrılmaya çalıştığını görmemek için -özür dilerim ama- ya salak ya da asalak olmak gerek.
KORKULU RÜYALARI: OSMANLI RUHUNUN DİRİLİŞİ
Burada küresel sistemin asıl hedefinde biz varız. Siyonistler de Batılılar da Türkiye’nin özellikle savunma sanayisinde yaptığı devrimden ürküyorlar. O yüzden Türkiye’yi kısa ve orta vadede devre dışı bırakmaya çalışıyorlar. Aksi takdirde Türkiye’nin gelişiyle bölgenin hem istikrara ve barışa kavuşacağını hem haritaların yeniden çizileceğini hem de emperyalistlerin bölgeden defolup gideceklerini çok iyi biliyorlar.
Katil Netanyahu, bunu açık etti geçtiğimiz hafta Arjantin’de. Osmanlı’nın asla gelemeyeceğini, Osmanlı’nın temsil ettiği hilâfetin gelmesine aslâ izin vermeyeceklerini, söyledi açık açık.
Osmanlı’dan neden korkarlar?
Osmanlı değil miydi Avrupalıların zulmünden kurtaran bu Yahudileri?
Bu kadar nasıl ruhsuz olabilirler bunlar, diye sormuyorum, Kur’ân bunların psikolojilerini ve zihniyetlerini o kadar güzel anlatıyor ki, döne döne okuyun derim.
Osmanlı fiilen gelemez, öldü o artık. Ama Osmanlı ruhu diri ve insanlığın ihtiyacını hissettiği, insanca bir dünyanın nasıl kurulabileceğinin yol haritası kurucu ilkelerin kaynağı çünkü. Osmanlı ruhunun üç kurucu sütunu var: Darülislam (İslâm yurdu), darüsselâm (Barış Yurdu) ve darülinsan (İnsanlık Yurdu).
Bu üç sütunu ayakta tutan üç ilke de şunlar: Adalet, hakkaniyet ve merhamet.
İşte dünyanın ekmek kadar, su kadar ihtiyacını duyduğu üç sütun ve üç ilke!
İsrail›in Suriye›nin istikrarını bozmak için birkaç hafta önce kışkırttığı Dürzilerin lideri Velid Canbolat bile bu duruma isyan etmiş ve aynen şunu söylemişti: “Bizi Osmanlı’yla korkutuyorlar! Keşke Osmanlı geri gelse. Gün yüzü ve barışa kavuşuruz yeniden!”
Bütün emperyalistlerin planları, bizim geri gelmememiz için hazırlanıyor. Biz gelince, bütün bölgesel ve küresel emperyalistler defolup gidecekler bölgeden zira.
Ama o günler de gelecek inşallah.
Sabırla, yılmadan o günleri getirmek için çalışalım ve içeride bize uzun soluklu ve kalıcı bir medeniyet fikri ve mefkûresi armağan edecek bir öncü kuşak yetiştirmeye odaklanalım kâfi.
Unutmayalım: Dünya bize gebe, biz hakikate.
Vesselâm.


