Eğitim insan ilişkisinin günümüzdeki anlamı nedir?
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
“Okulun insan kaynağının o okulda verilecek olan eğitimin ardındaki istemenin dayandığı ilkeler-değerler-amaçlar-niyetler konusunda bir ortaklığının, uzlaşımının olması gerekir.”
“Öğrenme kaynaklarının bu denli çeşitlendiği günümüz dünyasında hepimizin omuzlarındaki yük her geçen gün daha da artmaktadır. Eğitimi her yönüyle, her zamankinden daha çok düşünmeliyiz. “
Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Betül Çotuksöken ile eğitim üzerine konuştuk.

Eğitim-insan ilişkisinin günümüzdeki anlamı nedir?
Eğitimle insan arasındaki ilişki üzerinde yüzyıllardan beri düşünülmektedir. Bu bağlamda ortaya çıkan görüşler, eğitime ilişkin saptamalar, eğitim çerçevesinde yapılması gerekenler zamandan zamana, çağdan çağa sürekli olarak değişmektedir. Burada özellikle belirleyici olan, eğitimin ardındaki insan anlayışıdır, insan kavramına yönelik belirlemelerdir, eğitimle insan arasındaki ilişkinin niteliğidir. Bu nedenle öncelikli olarak dikkate alınması gereken eğitim adını verdiğimiz, örgün ve yaygın, yüz yüze ve uzaktan/dijital niteliğiyle ortaya çıkan eğitimin ardındaki istemenin taşıdığı özellikleri anlamaktır. Daha ayrıntılı olarak da eğitimle birlikte giden diğer düşünsel çerçevelerin, örneğin, birey, kişi, yurttaş, ağdaş, kültür, özgürlük, eşitlik, adalet, değer, erdem, ilerleme, sürdürülebilirlik vb. kavramların nasıl anlamlandırıldığıdır.
Eğitimi bir tür insanlararası ilişkiler toplamı olarak genellikle belirleyecek olursak, eğitimin dışdünyası diyebileceğimiz davranışların, eylemlerin, ilişkilerin ne türden özellikler gösterdiğini, burada sıralanan davranışların, eylemlerin, ilişkilerin ardında ne gibi, ne türden düşüncelerin, kavramların, niyetlerin, çerçevelerin olduğunu ve bunların hepsinin nasıl bir dil kullanımı çerçevesinde ortaya konulduğunu belirginleştirmek gerekir. “Eğitimle ilgili davranış-eylem-ilişki ağları ve bunların hepsine eşlik eden düşünsel arkaplanla, dilsel kuruluşlar günümüzde nasıldır ve nasıl olmalıdır?” sorusu, ayrıntılı olarak yanıtlanması gereken bir sorudur.
İnsan-insan, insan-insan olmayan arasındaki ilişkilerin hem de gittikçe artan bir hızla iletişim teknolojilerinin güdümü altında olduğu bir çağda, zaman diliminde, kısaca günümüzde, insansal karşılaşmalar da bir o kadar artmakta, her şey her şeyle daha sıkı bir şekilde bağlantılandırılmaktadır.
İletişim ilişkilerindeki bu denli artış ve çeşitlenme, eğitim de dahil olmak üzere, her türlü insan ilişkisini farklılaştırmakta, değiştirmektedir. Bu yeni durumda özel-toplumsal-kamusal alanda da yansımaları olan eğitimin niteliği üzerinde durmak, yeni insan gereksinimleri çerçevesinde eğitimi örgün-yaygın, yüz yüze-dijital vb. özellikleri bağlamında ele almak son derece önemli görünmektedir.
Eğitimle yaşamların değiştiği, insanı insan yapanın eğitim olduğu konusundaki bilincimiz arttıkça, eğitimin özellikle günümüzde ne denli önemli olduğu, örgün ve/veya yaygın eğitimden pay alanların sayısı hem de yaşam boyu bir kavrayışla, arttığı sürece, her şeyin değişeceği açıktır. Eğitime erişim konusunda yapılması gerekenler eğitimin kimler tarafından, hangi donanımdaki insanlar tarafından örgütleneceği ve verileceği, üzerinde en çok durulması gereken konuların başında gelmektedir. Tarihine baktığımızda, her geçen zaman dilimi içinde bir bakıma gittikçe kurumsallaşan, ancak kurumsal niteliğiyle, her tek insanın yaşamı üzerinde derin etkiler bırakan eğitimin örgütleyicileri şu noktaları özellikle dikkate almalıdırlar: Günümüz insanının özellikle düşünsel-dilsel başarıları nasıl daha iyi noktalara taşınabilir? Her tek insanın yaşama dünyasında karşılaştıkları karşısında, kısaca karşılaştığı durumlar karşısında “insanca” duruşlar geliştirmesinin gerekli ve yeterli koşulları nelerdir? Neredeyse her şeyin, üstelik makinaların gücüyle farklılaştırıldığı, hatta çarpıtıldığı günümüzde sağlıklı-doğru-gerçeği yakalamayı hedefleyen düşünme alışkanlıkları ve dile getirme, söylem oluşturma alışkanlıkları her yaştaki insana/bireye/kişiye/yurttaşa/ağdaşa nasıl kazandırılabilir? Neredeyse sürekli olarak iletişim teknolojileriyle, makinalarla, daha açık bir anlatımla, kendi aklının, zekâsının yanına, hatta önüne zihinsel kaldıraç olarak yapay zekâyı koyan, hem de büyük bir gönüllülükle, istekle koyan her yaştan insanın bu araca ilişkin sorgulayıcı ve eleştirel tutumu nasıl keskinleştirilebilir? Soruları daha da çoğaltmak olanaklı.
Ancak günümüzde en acil olanın bu vb. sorularla ilgili duruşlarımız olduğu, tüm karar vericilerin, uygulayıcıların bu yeni durumu gündemine alması ve özellikle de bu yeni duruma ilişkin eşitsizlikler üzerinde ayrıntılı olarak durması son derece önemli görünmektedir. Çünkü tüm insan dünyasında her şey bu yeni ilişkiler ağında kendini göstermekte, yeni bir insan ilişkisi, konumlanışı olarak “ağdaşlık” (netizenship), ağlar arasında yaşama her şeyi etkisi altına almaktadır. Öğrenme kaynaklarının bu denli çeşitlendiği günümüz dünyasında hepimizin omuzlarındaki yük her geçen gün daha da artmaktadır. Eğitimi her yönüyle, her zamankinden daha çok düşünmeliyiz.
Eğitim: Ama nasıl bir eğitim?
Nasıl bir eğitim sorusuna yanıtın anahtarı, eğitimin ardındaki insan anlayışıdır. İnsanı eğer, benim kavramsallaştırmaya çalıştığım gibi, yeni bir insan-varlıkbilgisi (antropontoloji) kavrayışıyla, “arada olan bir varlık” olarak görüyorsak, ki bu görmenin gerekçeleri çok açık, o zaman, işimiz biraz daha kolaylaşıyor ve işleyişin öteden beri böyle olduğunu anlayıveriyoruz. Şöyle ki, biz insanlar, öteden beri, kendimizle-kendimiz olmayan ya da öteki, başkası, başkaları arasındayız; onlarla birlikteyiz, bir aradayız ama temelde de hep aradayız. Daha açık bir anlatımla, davranışlarımızla, eylemlerimiz, ilişkilerimiz ve onların ardındaki niyetler, amaçlar, hedefler arasındayız. Özel yaşamımızla, toplumsal ve kamusal yaşamımız arasındayız. En önemlisi de gereksinimlerimizle, onları belirleyen, güden değerler, değer yargıları, önyargılar arasındayız. Günümüzde aradalıklarımız çok daha fazla artmıştır; önceleri yüz yüze ilişkilerde kendini gösteren aradalıklar, günümüzde dijital dünyada sanal gerçeklik aracılığıyla, neredeyse sonsuzluğa taşınmaktadır, genişlemektedir, genleşmektedir. Sosyal medya her geçen gün bize, ilişkilerimize, aradalıklarımıza daha çok nüfuz etmektedir. Bu yeni durumda duruş geliştirirken neleri hesaba katmamızın gerekliliği üzerinde daha çok düşünmeliyiz; düşünmeye daha çok zaman ayırmalıyız. Eğer bu düşünme doğrudan eğitim ve eğitim ilişkilerini dikkate alan bir düşünmeyse, sorumluluğumuz daha da artmaktadır. O zaman da işte buraya kadar betimlemeye çalıştığımız bu yeni dünya durumu/durumları karşısında duruş ya da duruşlar geliştirebilecek, karşılaştıkları hakkında gerçekten “düşünecek”, “sorgulayacak”, “eleştirecek”, “hemen inanmayacak”, “kapılıp gitmeyecek”, “tartacak-ölçecek” insanları yetiştirecek bir eğitim ortamı yaratmak gerekiyor. Her tür varolanla (insanlar-insan olmayanlar: bitkiler-hayvanlar-makinalar) ilgili duyarlılıkların gittikçe inceldiği, ayrıntılandırıldığı bir eğitimden burada söz ediyorum.
Eğitim-aile ilişkisi nedir ve nasıl olmalı?
2025 yılı “Aile Yılı” olarak ilan edildi. Bir bakıma her şeyin ailede başladığı, herkesin açık ya da örtük bir ailesi olduğu hesaba katılırsa, eğitim de ailede, baştan beri en yakın, hatta mahrem ilişkilerin yaşandığı ailede kendini gösteriyor. Üzerinde çokça tartışmanın da yaşandığı bir kavram aile kavramı ayrıca. Aileyi hepimizin bizzat şu ya da bu şekilde deneyimlediği, kamusal ya da hukuksal yapısı ne olursa olsun, başkayla, ötekiyle ilk ilişkilerin yaşandığı, şekillendiği bir aradalık olarak belirleyebiliriz.
İşte en yalın durumuyla bu bir aradalığın niteliği, o bir aradalığa yeni katılan bireyi doğrudan etkiliyor. İnsan dünyası sadece olanların dünyası değil, olması/yapılması gerekenlerin dünyası olduğuna göre, aile adını verdiğimiz bir aradalıkta olması/yapılması/yerine getirilmesi gereken o kadar çok şey var ki…
Elbette tam da burada ailenin, ne çeşitten, ne türden olursa olsun, sınırlarını, gücünü aşan ne kadar çok şey var… hele hele günümüzün gittikçe artan ve çeşitlenen dünyasında, tüketim alışkanlıklarının, etkilenmelerin, her türden doğal-kültürel bulaşıcılıkların bu denli arttığı dünyamızda işler çok daha zor ve zorlu… Bu karmaşık ve zorlu durumda ilkece şöyle bir belirleme yapıyorum: İnsan dünyası eğitim ve eğitim gibi, çoğun yapılması gerekenlerin eşliğinde farklılaştığına göre, eğitime eşlik eden eylemlerin-ilişkilerin ardındaki istemenin kaynağında ne türden ilkeler ve/veya değerler olmalıdır sorusu hepimizin gündeminde yer almalı, hatta hemen ve şimdi! Ailenin yetişkinleri bu soruyu sürekli olarak sormalıdırlar.
O zaman da eğer bu ilkeler bütünü insan haklarıyla somutlaşıyorsa, artık ailede de insan haklarının öneminden söz edebiliriz, söz etmemiz gerekir. Altını kalın kalın çizgilerle çiziyorum: İnsan haklarını tanımak-korumak-geliştirmek ailede başlar. Bu üç eylemi gereğince yerine getirebilecek ve yaşam boyu sürdürebilecek bilinçte/güçte/istekte olanlar aile kursunlar ve ailelerini genişletsinler. Çocuğun dünyaya ilk adım attığı yer olarak aile çocuğu ve onun gereksinimlerini saptamada-karşılamada son derece bilinçli olmalıdır. Aile çocuğu araçsallaştırmamalıdır. Ancak böyle bir aile ortamında ve aileye elbette destek olması beklenen toplumsal ve kamusal yapılanışta çocuğun, yeni bireyin/kişinin/yurttaşın/ağdaşın eğitim alma hakkının ve tüm diğer haklarının tanınmasından/korunmasından/geliştirilmesinden söz edilebilir.
Okul eğitimi size göre nasıl olmalı?
Okulun, eğitimin bu kurumsal görünümünün taşıyıcısı olan insan kaynağıyla (: aileler, öğrenciler, öğretmenler, okul rehberleri, yöneticiler, okulun bürokratları, destek hizmetleri temsilcileri, okul-aile birliği vb.) ne denli yoğun ilişki içinde olduğu açıktır. Okulun insan kaynağının o okulda verilecek olan eğitimin ardındaki istemenin dayandığı ilkeler-değerler-amaçlar-niyetler konusunda bir ortaklığının, uzlaşımının olması gerekir. Bu bağlamdaki bilinç, isteme, yapıp-etme her şeyin, tüm eğitim ilişkilerinin temel belirleyicisidir. Somut bir örnek vermek istiyorum: Kimi okullarımızda çocukların okula devamı konusunda sıkıntıların olduğunu, çocukların okula devam etmek istemediklerini biliyoruz. Bu konuda aldırışsız davranan okulla, öyle olmayan okul arasındaki farkın ne denli büyük olacağı açıktır. Daha genel bir deyişle, eğitim ortamındaki olup bitenleri sorun olarak görenle görmeyen, aldırışsız davranan okul (elbette burada okulun taşıyıcı özneleri anlatılmak isteniyor) arasındaki fark çok açıktır. Okul eğitimi, eğitimle ilgili tüm bağlantıları, antropontolojinin deyimiyle, okul ortamındaki durum-duruş-karşılaşma-karşılama-karşılaştırma eylemlerini-ilişkilerini gözeterek kendini örgütlemelidir. Bu çoklu ilişkiler ağı üzerinde son derece ayrıntılı, gerçekten bilgiye (alan bilgisi-pedagojik bilgi-etik bilgi-insan hakları bilgisi-hukuk bilgisi) dayalı bir biçimde durulmalıdır.
Yaşam boyu eğitimden neyi/neleri anlamalıyız?
“Eğitim”, “öğrenim”, öğrenme, “başka”ya, “öteki”ye/”öteki”ne, “başka türlü olana”, “farklı”ya açık olma yaşamın her evresinde varolan bir insanlık durumu ve duruşudur. Özellikle de günümüzde öğrenme olanaklarının bu denli çeşitlendiği ve arttığı bir dünyada farkına varalım ya da var(a)mayalım yaşam boyu eğitim sürüyor. Ancak önemli olan bu eğitimin, gerektiği ölçüde verim alınabilmesi için, Sistemli-Etkili-Sürekli olması gerekiyor. Bu üçlü aslında tüm eğitimin yapıtaşıdır. Ben sıklıkla buna SES diyorum. Eğitimin yaşam boyu sürmesi için elbette kişisel kaynaklar yetmeyebilir/yetmeyecektir. Burada toplumun hazırbulunuşluğu, kamunun kaynak ayırması, kişilerin, yurttaşların, ağdaşların gereksinimleri, talepleri, yeterliliklerini artırma konusundaki dirençleri, iradeleri son derece önemlidir. Eğitim almak isteyenle, eğitimi örgütleyenlerin öngörüleri, gereksinimleri karşılama konusundaki yol açıcı tutumları buluşmalıdır. Eğitim içteki potansiyelin hem de geliştirilerek aktüel hale gelmesini, içerdekinin dışarıya sevk edilmesini (educere: içten dışarıya çekip çıkarma, sevk etme; education, Latince educere’den geliyor aynı zamanda) sağlama olarak anlaşıldığında, durum açık; içerdeki hazırbulunuşluğu hem de olumlu sonucu, sonuçları hesaba katarak aktüel, güncel duruma taşımak, işte eğitimin tılsımı tam da burada!
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...


