Eğitimde öğrenme kaybı sorunu ve çözüm önerileri
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Şahin Aybek
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serkan Çelik ile eğitim sisteminin güncel durumunu ve öğrenme kayıplarını konuştuk.
Eğitim sisteminin güncel durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce eğitimdeki temel sorun alanları nelerdir?
Eğitim sisteminin sorunlarını makro ve mikro düzeyde iki kategori altında ele almak gerektiğini düşünüyorum. Şöyle ki, kök nedenleri itibariyle pedagoji alanıyla ilişkisi olmayan makro sorunları var eğitim sisteminin. Bu sorunları örneklemek gerekirse; okullar ve eğitim bölgeleri arasındaki erişi farkları, ulusal düzeyde bölgeler arasındaki öğretmen sirkülasyonu farkları, eğitim ve öğretim altyapılarındaki eksiklikler, çocuk işçiliği ve okul terki gibi okul sosyal hizmeti alanlarındaki sorunlar, eğitimin onlarca yıldır doktrinasyon aracı olarak görülmesinden kaynaklı etkilerden söz edebiliriz. Bu makro sorunların kök nedeni ise sosyo-politik ve dolayısıyla ekonomik koşulların kapsayıcı, çağdaş ve demokratik bir eğitim ekosisteminin kurulmasını zorlaştırıyor olmasıdır.
Eğitim sisteminin mikro düzeyde eğitimin niteliğini ve çıktılarını etkileyen ciddi sorunları da söz konusudur. Örneğin, kademeler arası geçişleri düzenleyen sınav sisteminden kaynaklı sorunlar, son dönemlerde öğretmen yetiştirme modellerinin geçirmekte olduğu türbülans, eğitim sisteminin dezavantajlı çocukların bütüncül gelişimlerine yönelik oluşturduğu cevaplardaki yetersizlikler, öz kaynaklarla nitelikli ve sürdürülebilir ar-ge çıktılarının oluşmaması, bireysel erişi ve gelişim farklarının önlenememesinden söz edebiliriz. Mikro sorunların kök nedenleri ise yine makro alandaki sorunların yeterince derinlikli bir şekilde tanılanmamış, eğitim dışındaki değişkenlerle olan ilişkisinin ortaya konulamamış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu bağlantıyı somutlaştırmak gerekirse, eğitim sisteminin makro sorunlarından olan eğitim bölgeleri ve okullar arasındaki erişi farkları meselesi mikro sorun düzeyde kapsayıcılık sorunlarına, binlerce öğrencinin okul sisteminin dışına çıkmasına veya öğrenme yolculuğunda akranlarından geride kalmalarına neden olmaktadır. Bu yapısal sorun zincirinin son halkası ise öğrenme kayıpları yaşayan günümüz çocuklarının yarının yetişkinleri olarak toplumsal düzeydeki hayatın içinde karşılaşacakları problemleri çözemeyen bireylere dönüşecek olmalarıdır. Zamanında fark edilmeyen öğrenme kayıplarının öğrencinin tüm hayatını etkilediğini görmekteyiz.
Öğrenme kaybı nedir?
"Öğrenme kaybı" terimi literatürde yaygın olarak öğrencilerin bilgi ve becerilerindeki düşüşleri tanımlamak için kullanılıyor. Bu kavram, özellikle uzun süreli okul tatilleri, eğitimde kesintiler, sosyoekonomik dezavantajlar ve kriz durumları gibi olgularla ilişkilendirilmekte ve öğrencilerin öğrenme süreçlerinde geri kalma durumlarını açıklamaktadır.
Öğrenme kayıpları, eğitim sistemlerinde sürekliliği bozan ve özellikle düşük sosyoekonomik gruplar, göçmen öğrenciler ile dezavantajlı kesimler üzerinde olumsuz etkiler yaratan kritik bir sorundur. Covid-19 pandemisiyle birlikte, öğrenme kayıpları bireylerin bilgi, beceri ve yetkinliklerinde yaşanan gerilemeler olarak tanımlanmıştır. Pandemi öncesinde de öğrenme kayıplarına neden olan sosyoekonomik eşitsizlikler gibi yapısal sorunlar varken, kriz dönemlerinde bu kayıpların daha da arttığı gözlemlenmiştir. Benzer şekilde, salgınlar, afetler, savaşlar ve siyasi krizler gibi olağanüstü durumlar okulların kapanmasına, öğretmen-öğrenci etkileşiminin kesintiye uğramasına ve uzaktan eğitime erişimde eşitsizliklere neden olarak öğrenme fırsatlarını azaltmıştır. Özellikle düşük gelirli ailelerin çocukları kriz durumlarında eğitim kaynaklarına ulaşmakta daha fazla zorlanıyor ve öğrenme süreçlerinden geri kalıyorlar.
Öğrenme kayıpları çocukların sadece içinde bulunulan eğitim süreçlerini değil, uzun vadeli bilişsel gelişimlerini ve mesleki bağlamda rekabet edebilirliklerini de etkilemektedir. Toplumsal düzeyde ise öğrenme kayıpları nedeniyle eğitimde fırsat eşitsizlikleri derinleşmekte ve bu durum ekonomik büyüme ile sosyal kalkınmayı olumsuz etkilemektedir. Bu bağlamda, öğrenme kayıplarının kapsamlı bir şekilde analiz edilmesi, eğitim politikaları açısından büyük önem taşımaktadır.
Öğrenme kaybının tanımlanmasında en yaygın yaklaşım, öğrenme kaybını akademik performans düşüşüyle açıklamaktadır. Pandemi ve deprem nedeniyle eğitime ara verilen dönemlerde yapılan çok sayıda çalışma öğrencilerin beklenen akademik kazanımların gerisinde kaldığını ortaya koymuştur. Bu çalışmalar genellikle öğrenme kaybını “öğrencilerin belirli bir dönemde normal şartlarda edinecekleri öğrenme miktarının fiilen azalması” şeklinde ifade etmektedir. Ek olarak, “Eğitim Fırsatlarına Erişimdeki Eşitsizlikler”, “Afet Kaynaklı Öğrenme Kaybı” ve “Öğrenme Süreçlerindeki Bilişsel ve Pedagojik Farklılıklar” incelenen çalışmalarda ortaya konulan diğer öğrenme kaybı tanımlamaları arasında yer almaktadır. Araştırmalar, öğrenme kaybının herkesi eşit düzeyde etkilemediğini, aksine mevcut sosyoekonomik eşitsizlikleri derinleştiren bir yönü olduğunu güçlü biçimde ortaya koymaktadır. Bu nedenle birçok çalışma, öğrenme kaybını tanımlarken farklı sosyoekonomik gruplar arasındaki öğrenme uçurumunun büyümesi boyutuna vurgu yapmaktadır. Söz konusu çalışmalarda öğrenme kaybı kavramı eşitsizlik perspektifiyle ele alınmakta ve “pandemi döneminde dezavantajlı kesimler aleyhine oluşan öğrenim farkı” işaret edilmektedir. Bu tanımlama, sorunu sadece genel ortalamalarla değil dağılımsal etkileriyle birlikte anlamamızı gerektiriyor; örneğin pandemi ve deprem öncesi düşük olan fırsat eşitliğinin, bu değişkenlerle birlikte daha da gerilediği, öğrenme kayıplarının özellikle kırılgan gruplarda yoğunlaştığı söylenebilir.
Öğrenme kayıplarının nedenlerini biraz daha detaylandırabilir miyiz?
Öğrenme kaybının oluşumunda çeşitli faktörler rol oynamaktadır. Bunlar arasında zorunlu okul kapanmaları, uzaktan eğitime erişim sorunları, öğretmenlerin pedagojik yeterlilikleri ve öğrencilerin öğrenmeye yönelik motivasyonlarındaki değişimler yer almaktadır. Yaz tatilleri, okul kapanmaları, doğal afetler veya krizler sonrası meydana gelen öğrenme kesintileri ve bireysel düzeyde devamsızlıklar öğrencilerin akademik becerilerinde düşüş yaşamasına neden olmaktadır. Bunların arasında özellikle pandemi veya doğal afet gibi zorunlu okul kapanmaları öğrencilerin öğrenme kaynaklarına erişimde ciddi kısıtlamalarla karşı karşıya kalmasına neden olarak daha büyük kayıplara yol açmaktadır. Birçok araştırma sonucunda yaz tatillerinin, doğal afetlerin ya da öğretmen grevlerinin etkilerine ilişkin yüksek, orta ve düşük gelirli ülkelerde çeşitli düzeylerde ve alanlarda büyük öğrenme kayıpları olduğunu gösteren bulgulara ulaşılmaktadır.
Öğrenme kayıpları, bilişsel ve pedagojik faktörlerin yanı sıra sosyoekonomik etkenlerden de güçlü şekilde etkilenmektedir Özellikle azınlık, göçmen ve düşük sosyoekonomik düzeydeki öğrencilerin birçok gelişmiş ülkede daha fazla öğrenme kaybına sahip ve buna bağlı olarak akademik olarak diğerlerinden daha düşük performans gösterme eğiliminde olduğu bilinmektedir. Bunun nedeni sosyoekonomik durumu düşük ailelerin çocuklarının, genellikle eğitim materyallerine ve özel ders gibi destekleyici unsurlara erişimde kısıtlı imkanlara sahip olması olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durum, öğrenme kayıplarının düşük gelirli öğrenciler üzerinde daha uzun vadeli etkiler yaratmasına neden olmaktadır.
Öğrenme kaybına yönelik müdahale araştırmalarında, bu kayıpların çok boyutlu nedenleri ayrıntılı biçimde ele alınmaktadır. En sık vurgulanan neden sosyoekonomik eşitsizliklerdir. Bunun yanında öğretim yöntemlerinin yetersizliği, pandemi kaynaklı uzaktan eğitime geçiş ve öğrencilerin bilişsel-duyuşsal özelliklerindeki eksiklikler de önemli nedenler arasındadır. Sosyoekonomik durum, erken yaşlardan itibaren eğitim fırsatlarına erişimi belirleyerek başarı farklarını artırmaktadır. Bu bağlamda fırsat eşitliğini artıracak politika ve destek programlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Aynı şekilde, öğretim yöntemlerinin zayıf olması, müfredat yetersizlikleri ve öğretmen niteliği de öğrenme kayıplarını derinleştirmektedir. Nitelikli öğretmen eğitimi ve laboratuvar temelli öğretim gibi uygulamalar başarıyı destekleyebilir.
COVID-19 süreci, uzaktan eğitimin eşitsiz etkilerini gözler önüne sermiş ve dijital altyapı eksikliklerini belirginleştirmiştir. Bunun yanı sıra, öğrencilerin motivasyon ve dikkat süreleri gibi bireysel özellikleri de öğrenme süreçlerinde belirleyici olmuştur. Bu nedenle bazı okullar pandemi sonrasında travma bilgili pedagojiyi benimseyerek, duygusal ihtiyaçlara daha duyarlı yaklaşımlar geliştirmiştir. Destekleyici okul iklimi, psikolojik danışmanlık hizmetleri ve sosyal-duygusal öğrenme programlarının entegrasyonu, toparlanma sürecini hızlandırmıştır. ABD'de yayınlanan kılavuz belgeler, öğrencilerin akademik toparlanmalarının ancak duygusal ve sosyal ihtiyaçlarının giderilmesiyle mümkün olduğunu vurgulamaktadır.
Öğrenme kayıplarının muhtemel etkileri nelerdir?
Öğrenme kayıpları, bireysel, ekonomik ve toplumsal düzeyde önemli sonuçlar doğurur. Bireysel düzeyde, akademik başarıdaki düşüş, öğrencilerin yükseköğretime devam etme şansını azaltabilir ve iş gücü piyasasında daha az rekabetçi olmalarına neden olabilir. Bilişsel becerilerdeki gerileme, öğrencilerin öğrenme sürecine olan ilgilerini azaltarak ileri eğitim basamaklarında başarılarını olumsuz etkileyebilir. Düşük akademik motivasyon ve özgüven kaybı, özellikle sosyoekonomik dezavantajlı öğrencilerde öğrenme sürecinden erken kopmalarına yol açabilmektedir. Ekonomik düzeyde, düşük eğitim seviyeleri uzun vadede ekonomik büyümenin yavaşlamasına, iş gücü piyasasında nitelikli eleman eksikliğine ve gelir eşitsizliklerinin artmasına yol açmaktadır. Eğitimsiz veya düşük eğitim seviyesine sahip bireylerin iş gücü piyasasında rekabet gücünün azalması, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğini riske atmaktadır. Toplumsal düzeyde, öğrenme kayıpları eğitimde fırsat eşitsizliklerini daha da derinleştirerek, sosyal hareketliliğin azalmasına sebep olmaktadır. Eğitimdeki bu eşitsizlikler nesiller boyunca süregiden bir döngü oluşturarak sosyoekonomik statülerin değişmesini zorlaştırmaktadır. Ayrıca, öğrenme kayıpları okulların akademik başarıyı artırma kapasitelerini de etkileyerek eğitim kurumları arasındaki uçurumları genişletmektedir. Özellikle dezavantajlı gruplarda eğitimde yaşanan gerilemeler, sosyal dışlanmaya ve iş gücü piyasasında ayrımcılığa neden olabilmektedir.
Öğrenme kayıpları ayrıca psikososyal sonuçlar da doğurmaktadır. Uzaktan eğitime erişimde yaşanan eksiklikler, öğrencilerde sosyal izolasyon, motivasyon kaybı ve akademik özgüvenin azalması gibi olumsuzluklara yol açmaktadır. Öğrencilerin eğitimle bağlarının zayıflaması, öğrenmeye olan ilgilerinin azalmasına ve uzun vadede okul terk oranlarının artmasına sebep olabilir. Dolayısıyla, öğrenme kayıplarını önlemek ve telafi etmek için sistematik ve çok yönlü yaklaşımlar geliştirilmesi gerekmektedir. Eğitime erişim eşitsizliklerini azaltmaya yönelik politikalar ve bireyselleştirilmiş öğrenme stratejileri, bu sürecin daha verimli yönetilmesine yardımcı olabilir.
Öğrenme kayıplarını gidermeye yönelik ne tür müdahaleler yapılabilir?
Öğrenme kayıplarını telafi etmek için dünya genelinde çeşitli müdahale strateji ve programları geliştirilmiştir. Uluslararası eğitim kuruluşlarının öğrenme kayıplarını gidermeye yönelik çerçeveleri de bütün öğrencileri kapsama, öğrenme düzeylerini değerlendirme ve öğretimi verimli hale getirme gibi ilkeleri içermektedir. Küresel ölçekte öğrenme kayıplarını telafi ve öğrenmeyi hızlandırma için: Tüm öğrencileri kapsama, öğrenme düzeylerini düzenli değerlendirme, temel konulara öncelik verme, öğretimi verimli hale getirme ve telafi imkânları sağlama, psiko-sosyal sağlık ve iyi oluşu geliştirme bileşenlerinden oluşmaktadır. Bu çerçeveyi de destekler nitelikte program ve uygulamalar bireyselleştirilmiş öğretim tekniklerinden okul temelli reformlara kadar geniş bir yelpazede değerlendirilebilir.
Okul temelli müdahaleler, öğretim programı reformları, hızlandırılmış öğrenme programları ve ek öğretmen desteği gibi yöntemleri içermektedir. Özellikle temel derslerde kayıpları gidermek için yoğunlaştırılmış ders programları uygulanmaktadır. Bunun yanı sıra, öğrenme kaybı yaşayan öğrenciler için yaz okulları ve hafta sonu kursları gibi destekleyici programlar da önerilmektedir. Yaz okulları, hafta sonu kursları ve öğretmen destekli programlar gibi müdahaleler, özellikle pandemi sürecinde öğrenme kayıplarını azaltmada kritik rol oynamıştır. Ayrıca, okul sonrası ek ders programları ve sosyal-duygusal öğrenme becerilerine yönelik destekler de öğrenme kayıplarının önlenmesine katkı sağlamaktadır. Psikososyal destek programları, öğrencilerin akademik motivasyonlarını artırmak ve eğitimle bağlarını güçlendirmek için uygulanmaktadır. Duygusal destek mekanizmaları, rehberlik hizmetleri ve öğrenci-öğretmen ilişkilerinin güçlendirilmesi, öğrenme kayıplarının önlenmesine yardımcı olmaktadır.
Öğretmenlerin ve velilerin eğitime katılımını artırmaya yönelik programlar, öğrencilerin eğitim sürecinde daha etkin bir şekilde yer almalarına olanak tanımaktadır.
Ayrıca, öğrenme kayıplarının azaltılmasında öğretmenlerin pedagojik becerilerinin artırılması ve sürekli mesleki gelişim fırsatlarının sunulması da büyük önem taşımaktadır. Öğrenme kayıplarını gidermek amacıyla yapılan en yaygın müdahalelerin, teknoloji içermeyen pedagojik uygulamalar olduğu görülmektedir. Bu müdahaleleri teknoloji tabanlı uygulamalar, telafi ve destek programları, akran öğrenmesi, öğretmen eğitimleri ile sosyoekonomik ve kültürel müdahaleler izlemektedir. Yaygın kullanımına rağmen teknolojinin öğrenme kaybını iyileştirmede tek başına yeterli olmasa da, çeşitli pedagojik uygulamaları pekiştirerek olumlu sonuçlar doğurabileceği savlanmaktadır.
Ayrıca, alanyazında öğrenme kaybını gidermekte farklılaştırılmış öğretim yöntemleri öne çıkmaktadır. Bunların yanında kültüre duyarlı pedagojinin ise tüm öğrenciler için akademik başarı, kültürel yetkinlik ve sosyal adalet konularına yaptığı vurgu nedeniyle heterojen okullarda faydalı olduğu belirtilmektedir. Güncel araştırmalar ve uygulamalar göstermektedir ki, çeşitli kaynaklarla oluşan öğrenme kaybını bütünüyle telafi etmek, çok boyutlu stratejilerin eşzamanlı uygulanmasını gerektirmektedir. Bu nedenle öğrenme kaybının giderilmesinde farklılaştırılmış öğretim, zenginleştirme ve sosyo-duygusal destek müdahale çalışmalarına daha fazla ihtiyaç duyulduğu söylenebilir.
Öğrenme kayıplarını önlemeye ve gidermeye yönelik müdahale çalışmalarının sonuçları ne yöndedir?
Müdahale çalışmalarında, farklılaştırılmış öğretimin katlı öğretim stratejileriyle birlikte uygulanmasının etkili sonuçlar doğurduğu ortaya konmaktadır. Öğrencilerin hazır bulunuşluk, ilgi ve öğrenme profillerine göre yapılandırılmış çok katmanlı uygulamaların akademik başarıyı ve katılımı artırdığı görülmektedir. Bu uygulamalar aynı zamanda kapsayıcı bir öğrenme ortamı yaratarak öğrencilerin sınıfa aidiyet duygusunu ve sosyal katılımını da desteklemektedir. Katlı öğretim stratejileri, sınıf zamanını esnek kullanma ve bireysel öğrenme yollarını destekleme açısından yapısal avantajlar sunar. Tüm bu müdahalelerin ortak noktası, öğretimin her öğrencinin öğrenme hakkını gözeterek uyarlanması gerektiğidir. Bu da farklılaştırılmış ve katlı öğretimin vazgeçilmez müdahale araçları olduğunu göstermektedir.
Farklılaştırılmış Öğretim Yaklaşımı Nedir?
‘Tek Beden Herkese Uymaz’ ilkesini gözeten farklılaştırılmış öğretim yaklaşımı, sınıftaki her öğrenci için öğrenme fırsatını en üst düzeye çıkarmak amacıyla öğretmenlerin öğretim programını, öğretim yöntemlerini, kaynakları, öğrenme etkinliklerini ve öğrenci ürünlerini öğrencilerin çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için uyarladığı bir öğretim yaklaşımı olarak tanımlanabilir. Farklılaştırılmış öğretim, öğrenme kayıları bağlamında özellikle katlı öğretim tekniği üzerinden öğrencilerin hazırbulunuşluk ve öğrenme düzeyleri dikkate alınıp onlara farklı öğrenme seçenek ve imkânları sunmaktadır.
Katlı Öğretim tekniğini biraz daha açabilir miyiz?
Katlı öğretimde, farklı zorluk seviyelerinde ilgili görevlerden oluşan çeşitli etkinlikler bulunur. Tüm bu etkinlikler, öğrenme kaybı yaşayan öğrencilerin edinmesi gereken temel bilgi ve becerilerle ilişkilidir. Katlı öğretim tekniğiyle öğrenme kayıpları düşük, orta ve yüksek olan öğrencilerin aynı konuları, kendilerine uygun zorluk seviyesinde öğrenmeleri sağlanabilir. Ön öğrenmeye göre farklılaştırmalarda öğretmen öğrencilerin seviyelerini belirlemekte ve buna göre öğretim sürecini düzenlemektedir. Katlı öğretim, farklı öğrenme ihtiyaçlarına sahip olan öğrencilerin aynı konu üzerinde fakat farklı karmaşıklık ve soyutluk düzeyinde çalışmalarını sağlar. Bu sayede odak aynı olmasına rağmen odak noktasına farklı zorluk seviyelerindeki yollardan ulaşılır. Böylece her öğrencinin gerekli noktaları öğrenmesi ve yeterli zorluk seviyesinde çalışması sağlanır.
Öğrenme kaybını gidermek için öğretmenlere ne gibi tavsiyeleriniz olabilir?
Öncelikle dönemin ilk derslerinde sınıfta o yıla ait kazanım ve öğrenme hedeflerinin gerisinde olan öğrencileri fark etmeleri önem arz etmektedir. Kimi durumlarda derse katılmaktan kaçınan, sorulara yanıt vermekte zorlanan öğrencilerin muhtemel bir öğrenme kaybı sürecinde olabileceklerini değerlendirmelidir. Gerekirse, öğretmenlerimiz her dönemin başında dersine girdikleri sınıflarda önceki yıllara ait öğretim programlarındaki kritik kazanım ve öğrenmelerin ne ölçüde yerleştiğiyle ilgili bir değerlendirme verisi alabilirler. Bu veriler üzerinden eğer sınıf önceki, öncül, öğrenmelerde sorun yaşaya öğrenci grupları varsa öğretim, yöntem, teknik, görev ve materyalleri bu doğrultuda uyarlayabilirler. Öğretimleri esnasında öğrenme yolculuğunda geride kaldığını gözlemledikleri öğrencilere diğer öğrencilere eş zamanlı olarak ön öğrenmeleri de içeren öğrenme görevleri verebilirler. Böylelikle, kayıp yaşayan öğrencilerin öğrenme sürecinde akranlarından daha fazla kopuş yaşamalarına engel olmaları mümkündür. Hatta, gerekirse, öğrenme kaybı yaşayan öğrencilerin aileleriyle iletişime geçerek öğrencinin kaybının giderilmesi sürecinde ailenin desteğini sağlamaya çalışabilirler.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...


