Elimizde, ‘Sumud Filosu’ndan başka şey varsa söyleyin… Nedret Ersanel
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
‘Küresel Sumud Filosu’ bizim için önemli. “Bizim” dediğimiz, insan olanlar. Çünkü sembolik sivil hareket olarak görülmeyi çoktan aştı ve acı gerçek şu ki; İsrail soykırımına karşı neredeyse elimizdeki ‘tek güce’ dönüştü. Gerisinden ümidimizi keseli de hayli oluyor…
Bu yüzden aktüel ağırlığının, küresel ve yerel medyada kapsadığı alanın artarak devam etmesi gerekiyor. Ne yazık ki hak ettiği yerde değil. Ben, filo yola çıkınca ve Filistin’e yaklaştıkça ilginin daha artacağını, en azından vatandaşları bulunan ülkelerin gelişmeleri daha yakından takip edeceğini tahmin/umut ediyorum. İsrail tutumunu, filoya ait bir gemiye Tunus’un Sidi Busaid Limanı’nda gerçekleştirdiği drone saldırısıyla zaten gösterdi. Bu da ne kadar çekindiklerinin, kundakta boğmak istediklerinin kanıtı…
Biliyorsunuz, filoda Ersin Çelik var. Yeni Şafak, TvNet, YouTube üzerinden gelişmeleri “filo günlükleri” başlığı altında bize anlatıyor. Teslim edelim; yerli yerinde ve iyi işçiliktir…
Fakat son yazısı biraz canımı sıktı. (“Dünyanın yükü ‘insani milletler’in omuzlarında”, 09/09.)
Bazı satırları şöyle…
“Sicilya’daki limandan halat çözmemiz ertelendi yine…”
“… çoktan açık denizde olmamız gerekiyordu…”
“Zihinlerde yanıtı aranan çok fazla soru var. Hareket zamanının ertelenmesi, henüz belli olmayan dönüş tarihini de ileriki günlere taşıdıkça bu belirsizliğin nedeni merak ediliyor. Avrupa delegasyonu bu hususta tatmin edici bir yanıt vermedi açıkçası. Bu durumda ülkesine, işine veya eğitimine dönmesi gerekenler olacaktır. Şimdi bu yöndeki bildirimler dikkate alınarak listeler elden geçiriliyor…”
“Önceki akşam limandan çıkışın yine ertelendiği haberini alınca moralimiz bozuldu haliyle…”
“Geç kalıyoruz. Sabırsızlanıyoruz. Mental olarak yorulduğumuz anlar oluyor lakin mevcut dünya düzeninin oluşturduğu kaosun tam ortasında Gazze’ye gitmek ve ablukayı kırıp soykırıma son vermek gibi tarihi bir sorumluluğun parçası olmak, bu yola çıkacağımızı bilmek bizleri hemen kendimize getiriyor…”
***
Bu tür eylemlerin öncesinde katılımcıların ruh hali, çıkartma yapmak için kıyıya hızla yanaşan gemilerin askerleri gibidir. Yay gibi gerilirler. Süre uzadıkça stres ve yorgunluk artar. Ama bunları aşacakları besbelli. Hedef tüm duygusal gerilimleri ezecek kadar büyük çünkü…
Benim korkum, kaygım başka…
Küresel Direniş Filosu beklerken, şöyle gelişmeler oluyor…
Bir yandan Trump ve yönetimi, HAMAS’a “son şansın” diyerek, yeni bir barış planı getiriyor. HAMAS bunu kabul ediyor. Filistin yönetimi Birleşmiş Milletler toplantısından dışlanarak, diğer oyunculara daha “steril” bir zemin hazırlanıyor. İsrail de bu plana “tamam” diyor. “Tamam” diyor ama bir yandan da Gazze’ye yönelik yeni harekâtının adımlarını, dilim dilim ve her geçen gün daha da sertleşerek ilerletiyor. Filistinlilerin bölgeyi terk etmesi için ağır baskı yapıyor ve bunları Mısır sınırına doğru itiyor. Kahire yönetimi de rahatsız, o da askerlerini sınıra doğru takviye ediyor…
Esasen bu durum, Tel Aviv yönetiminin işin başından bu yana uyguladığı, parsel parsel hayata geçirdiği koridor inşasının, işgal ve toprak kazanımının bir başka aşaması. Yani değişen bir şey yok. Fakat söylemleri, Amerika’nın yeni ve “son” diye yaftalandırdığı teklife sıcak baktıklarını gösteriyor. “Kim inanır” ayrı mesele, hatta uysalar bile bir saat sonrasının garantisi olamayacağı için…
Artı, yine pis üçlüler sahnede…
Damat Kushner, Özel Temsilci Steve Witkoff, İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer bu sefer Miami’de -‘Riviera planı için daha uygun yer mi olur- Gazze toplantısı yaptılar. Bundan evvel de aynı ekip, biliyorsunuz, utanmaz Tony Blair’ı da yanlarına alarak Beyaz Saray’da buluşmuşlardı…
Şimdi, bu gelişmeler bizim anladığımız ve kabul edebileceğimiz bir “barış” halini getirmez ama bir donma halini, belki bir masa kurulma olasılığını, dar kapsamlı bir ateşkesi gündeme getirebilir. Onlar elbette ‘barış müzakereleri’ diye yedirirler bunu küresel gündeme ama sonuçta ortaya şöyle bir tablo çıkabilir; “Bakın işte barış geliyor, nihayet İsrail de duracak, taraflar da burada, zaten bunu sağlayana kadar canımız çıktı, siz bu filoyla tam da şimdi ne yapmak istiyorsunuz?”
Aman!
Elinden şekeri alınan çocuk gibi sümüğümüzü çeke çeke ağlatırlar. Asla güvenilemez…
‘Küresel Sumud Filosu” yönetimi üzerinde öyle bir baskı yaratabilirler ki, -şu an yok zannetmeyin- dengesini bozarlar. Oysa bu filo tam da bu rezilliğe karşı, ‘sivil gönül tersanelerinden’ indirildi Akdeniz’e…
Kaldı ki, filo içinde de, daha doğrusu farklı ülkelerdeki birimlerinde de “mızıldananlar” olduğu söyleniyor. Detayına girmeyeceğim ama işte İsmail Kılıçarslan salı günü ucundan gösterdi biraz! (“Hiç sevmiyorlar Gazze’yi”, 09/09.)
Sonuç olarak; bu filo oraya İsrail genelkurmayını basmaya gitmiyor, ablukayı aşıp masumlara el uzatmaya gidiyor. Tek silahı kalbi. Bunu tuzaklamaya çalışmak, sulandırmak, askeri sopa göstermek, politik mayınlar döşemek şeytan kumaşından kesilmiş işlerdir.
***
Yazının tam burasında Ersin aradı. Biraz dertleştik; bu gecikmeleri filonun strateji/akıl kurma süreçlerinin parçası olarak görüyor. Tabii büyük resimdeki alengirli işlerin de, yukarıdaki olasılıkların da gayet farkındalar. Filo yola çıktığında Birleşmiş Milletler toplantısına denk getirilsin isteniyor. Keşke oradan resmi bir destek açıklaması çıksa. Genel kurulda bu mesele elbet konuşulacak. Herkes sussa bile Cumhurbaşkanı Erdoğan zaten canlarına okuyacak. Filo bu dalgadan da beslenecek…
Birkaç güne yola çıkılması bekleniyor. Tarih var ama yazmayayım. İnşallah aksilik olmaz. Bize düşen şu; medya desteğini eksiltmemek, artırmak. Emin olun, Türk ve dünya kamuoyu İsrail’in tek korkusu…

