Sumud Filosu’ndan razıyız da, oradaki vicdan bizden razı mı? Nedret Ersanel
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Neymiş... Demek olabiliyormuş…
Tamamı sivil, tamamı barışçıl, tamamının Filistinlilere sarılmaktan başka niyeti olmayan, onlarca ülkeden ‘insan’-ki hükümetlerinin bir kısmı aktivistleriyle aynı fikirde değil-İsrail ablukasının kırılabileceğini, katillerin çaresiz kalabileceğini dünyaya gösterdiler…
Gösterdi ama bu ifade ‘kibar’ kalır…
Geçtiğimiz çarşamba-perşembe, navigasyon haritalarında İsrail donanmasının sıyrılıp Gazze karasularına ilerleyen tek bir nokta kalmıştı. Muhtemelen yakalanacaktı, yakalandı da, ama o an herkesin bayrak gemisi oldu. O ‘nokta’nın mesajı sadece İsrail’e olamaz. Yanıp sönen o tek nokta, 193 ülkenin suratına da sesi yerkürenin her yerinden duyulan bir şamar patlattı…
Yoksa, İsrail’in suratına tükürseniz ne olacak? Sumud filosunu görünce tövbe edeceğini mi sanıyorduk? Ama İsrail’in çaresiz bırakılabileceğini gösterdi. Hep birlikte, ‘demek 100 gemi, 1000 kişi olsa dağılacaklarmış’ dedik.
Sumud bu anlamıyla İsrail’i zaten adam yerine koymadı, dünya devletleri arkamda mı’ diye de bakmadı. Küresel kamuoyuna yani vicdanı olanlara seslendi…
Bunları niye yazıyoruz; işin başında, İsrail soykırımının minimum 65 bin masumun kanına girmesinden çok önce, birçok anlı-şanlı uluslararası organizasyon çatısı altında toplanıp vahlanan ülke liderleri, sadece 30-40 tanesi, Gazze’nin kapısına dayansaydı, tek başlarına ve korumasız, yüzlerce binlerce yayın organı bunu dünyanın başından aşağı dökecekti ve onlara minnet etmeye de gerek yok, her biri içeri girdiğinde, İsrail siyaseten düşecekti.
İşte Sumud’un tokatı budur. Bebek kanı içmiş, “bütün insanlığı öldürmüş” İsrail’e karşı hâlâ ‘ne yapılabilir’ diye toplantı mı yapılır? Madem başka türlü müdahaleden ABD yüzünden korkuluyordu, işte bu yapılabilirdi. Ve emin olunuz o da çekinirdi. ‘Reel politik’ diye yırtınanların nasihatleri zerre işe yaramadı. ‘Moral politik’ yaradı…
Sumud, Filistin’e doğru yelken şişirirken, bizim kanalların canlı yayınlarında hâlâ, “Türkiye’nin İsrail’le diplomatik diyalog kurması lazım” diyenler vardı. Gemilere askerler çıkarken, “İsrail dersine çok iyi çalışmış” diyenler vardı. Yalan mı?
Ağır iddianame cümlesi olacak ama bu katliam durdurulabilirdi. Durdurulamadıysa sorunun yapısal olduğunda uzlaşmalıyız. Yapısal sorunları onları oluşturan usul ve esaslarla çözemezsiniz. Dünya düzeninde köklü değişiklikler yapılmadan bu işlerin düzelmesini, tekrarlanmamasını bekleyemeyiz.
Böyle yaptığımızda, onlar daha berbat planları-ki Filistin sadece bir parseli ve konvansiyonel olanıdır-jeopolitik bağlama genişletir, sizin de BM tapulu arazinize çökerler…
***
Birden çok katman üzerinden Batı planı göze görünür kılınabilir…
Gelişmeleri, aktüel akışları birbirine bağlayarak kronolojik bir bağlam oluşturabilirsiniz. Su, petrol-doğal gaz, yollar üzerinden aynı aklı kurabilirsiniz. Mesela, Azerbaycan-Suriye enerji anlaşmasını ele alıp, Suriye-İsrail anlaşmasının varacağı sonuç ile buluşup buluşmayacağı üzerinden yürüyebilir, benzer tüm adımları bir maraton disiplini içinde ele alarak küresel aklı okuyabilirsiniz…
Ya da bir diğer metod olarak, süreç içinde öne çıkan ülkeleri işaretleyip, bunların birbiriyle alakasını harita üzerinde raptiyeleyip, yön ve hedeflerini büyük oyuncularla buluşturabilirsiniz…
Örnek olsun için bir tane seçip, deneyelim…
ABD, İngiltere özelinde bölgede özel ilgi gösterilen ülkelere baktığımızda, şöyle bir kısa-liste yapabiliriz; Türkiye, Katar, Pakistan. Başka ülkeler de var elbette, Suriye ya da Azerbaycan gibi. Ama ‘Arap dünyasının yarısı’ denen, İsrail-Filistin meselesinde kritik pozisyonu olan Mısır’ın ismi o kadar geçmiyor. Şam ve Bakü’ye ya da benzerlerine kıyasla, Ankara-İslamabad-Doha önde görünüyor…
İçlerinden birini mesela Pakistan’ı seçelim. Katar da olabilir ama onun önemini, İsrail saldırısının ardından Trump’ın gösterdiği tepkiden zaten anladık. Sıra dışı bir anlaşma yapıldı Katar’la ve NATO’nun 5’inci maddesini andıran satırların da bulunduğu metin, “bir daha asla olmayacak” kaydıyla imza altına alındı. Düşünün ki, bize saldırı olsa NATO yetişir mi çok şüpheliyiz. On binlerin kanını dökerken ses çıkarmadığı İsrail’e dünyanın gözü önünde özür diletti Amerika. Tersinden bakarsanız, ABD’yi bile sallamayan, gerektiğinde onu bile tehdit eden, Kongresi’nde herhangi ABD başkanından çok alkışlanan İsrail de boyun eğdi!
Pakistan ondan da önemli bir ülke olarak yükseliyor; bir kere hepsinden farklı pazarlık alanı oluşturdu; üç süper gücün, Rusya, Çin ve ABD’nin pozitif gündeminde bulunuyor. Hindistan gibi stratejik bir ortaklarını, bir süper gücü eziklediler onun için. Kardeş ve dost ülkemiz Pakistan, İsrail’in Katar’a saldırısının ardından Suudi Arabistan ile imzaladığı anlaşma ile nükleer silaha sahip tek Müslüman ülke olarak pozisyonunu bir kat daha kıymetlendirdi…
ABD Başkanı’nın özel ihtimamına da sahip; bir yıl içinde Pakistan’ın en tepesindeki iki isim, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı, Beyaz Saray’da üç kez ağırlandılar. Trump her açıklamasında yüksek övgülerle taltif etti misafirlerini. Yeter artar bile ama fazlası var; Pakistan, yüksek jeopolitik varlıklara da sahip. Örneğin, şimdiye kadar sayısız atıf yapılmış Gwadar limanı/kompleksi gibi. Örneğin Afganistan ve İran’a ilişkin coğrafi konumu gibi. Kuzey-Güney hattı gibi. Ve tabii ordusu; Trump’a sorsanız Türk Silahlı Kuvvetleri için dediğini tekrarlayacaktır; “Harika bir ordu kurdular”…
Daha bir ülkeden konuşuyoruz. Şimdi diğer ülkeleri ekleyin haritaya. Ayrıca yükselenler kadar düşenler, düşecek olanlar var. O da ayrı bir yol kurar anlama talimlerine. Uzar gider. Doğru cem ederseniz, ‘bunların hepsi ne için’ sorusuna ulaşmaya başlarsınız…


