ERHAN AFYONCU 112 yıl önce Katar için İngiltere’yle karşı karşıya gelmiştik
Sabah sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
19. yüzyılın ikinci yarısında Arabistan yarımadasında ve Körfez'de Osmanlı hâkimiyeti pekiştirildi. Katar, Osmanlı idaresinde kaza olarak teşkilatlandırıldı. Bahreyn'e hâkim olan İngilizler ise Katar'daki Osmanlı varlığını kendilerine bir tehdit olarak görüyorlardı. Özellikle Zubara'daki Osmanlı faaliyetlerinden endişeliydiler. Osmanlı yönetiminin Katar'daki idari yapılanmasını engellemeye çalıştılar.
Osmanlı yönetimi, Katar'da mahalli unsurlarla işbirliğine gitti. Es-Sani ailesini Katar'daki idari yapılanmada kullandı. Ancak kaymakam olarak tayin edilen Casim bin Sani zaman zaman başına buyruk davranarak Osmanlı yönetimiyle problem çıkardı. Osmanlılar ile İngilizler arasında bir denge kurmaya çalıştı.
Bölgede kabilelerin çekişmeleri ise hiç bitmedi. Katar'ın Osmanlı dönemindeki tarihini Zekeriya Kurşun'un "Basra Körfezi'nde Osmanlı-İngiliz Çekişmesi, Katar'da Osmanlılar" isimli önemli eserinden okuyabilirsiniz.
Katar'da Zubara Kalesi.
SADRAZAMA KARŞI ÇIKILDI
Osmanlı'nın son döneminde İngiltere'nin desteğini alabilmek için iki devlet arasında 1910'da İngilizlerle görüşmeler başlatılmıştı. Bu görüşmelerde Katar'ın statüsü de görüşüldü.
11 Mart 1913'te Bakanlar Kurulu'nda mesele gündeme geldi. Londra Elçisi Tevfik Paşa ile İbrahim Hakkı Paşa'nın raporları okunup tartışıldı. Dönemin sadrazamı Mahmud Şevket Paşa bölgenin önemsizliğini ileri sürerken eski sadrazamlardan ve dönemin Şûra-yı Devlet Reisi Said Paşa, Bayındırlık Bakanı Besarya Efendi ve Posta, Telgraf ve Telefon Bakanı Oskan Efendi ise sadrazama karşı çıktılar. Mahmud Şevket Paşa'nın günlüğünde yazdıkları Osmanlı çökerken yönetimde yapılan zaaflar kadar devlet aklına sahip devlet adamlarının görüşlerini de ortaya koyar.
Mahmud Şevket Paşa
Hareket Ordusu kumandanı ve sadrazam Mahmud Şevket Paşa, Osmanlı'nın son dönemine damga vuran isimlerdendir. Günlüğü Yılmaz Öztuna tarafından 1965'te sadeleştirilip, ilave ve çıkarmalar yapılarak Hayat Tarih Mecmuası'nda yayınlanmıştı. Yayın sırasında yapılan tasarruflar yüzünden de günlükte birçok yerde mana değişmişti. Ancak günlüğün orijinalini bulan Murat Bardakçı, 2014'te "Mahmud Şevket Paşa'nın Sadaret Günlüğü" adıyla neşretti. Mahmud Şevket Paşa, 11 Mart 1913 tarihinde günlüğüne Katar'la ilgili şunları yazmıştı:
'KATAR'IN FAYDASI YOK'
"Meclis-i Vükelâ'da (Bakanlar Kurulu) Kuveyt meselesi teferruatından Lynch (Dicle ve Fırat'ta vapur işleten İngiliz şirketi) meselesi ile Katar meselesi müzakere edildi. Şûrayı Devlet Reisi Said Paşa gerek bu iki meselenin ve gerek umum Kuveyt işinin Meclis-i Mebusan'da tasdik edildikten sonra kabulünü teklif etti. İngiltere hükümeti en serbest bir hükümet olduğu hâlde o suretle hareket etmiyordu. Bu örneği ileri sürdüm.
İngiltere meclisi ile bizim meclis arasında büyük fark olduğunu söyledi. (Küçük) Said Paşa mesuliyetten korkuyordu. Kendi zatına bir şey olmasın da varsın memleket ne olursa olsun politikası güdüyordu. Zaten geniş malumatıyla beraber bu tabiatta olduğu için kendisinden memleket cidden istifade etmemekte idi. Bazıları 'Bu memleketin kurtulması için Kâmil Paşa ile Said Paşa ortadan kalkmalıdır. Allah bunların canını almalıdır' diyorlardı.
Said Paşa
Said Paşa'yı istisna etmek istiyor idim. Lakin son günlerde aldığı vaziyet ve gösterdiği tereddüt ve korkaklık doğrusu beni de o sözü söyleyenlere hak vermeye sevk ediyordu. Irak'ın istikbalini temin için Katar gibi devlete hiçbir faydası olmayan ve hâkimiyetimize girdiğini ispatta hiçbir delile istinat edemeyeceğimiz yapılan tetkiklerden anlaşılan yarımadadan sarf-ı nazar etmenin hiçbir fedakârlık olmayacağını (Bayındırlık Bakanı) Besarya ve (Posta, Telgraf ve Telefon Bakanı) Oskan Efendiler ile beraber Said Paşa'nın anlamaması veyahut daha doğrusu anlamak istememesi beni pek çok müteessir ediyordu.
Lynch'i Almanlar sermayesine bil-iştirak bir Osmanlı kumpanyasına tahvil etmekte dahi bunların tereddüt göstermeleri pek tuhaftı. Bu mukavemet İngiltere ile Kuveyt işinde bir anlaşma yapmaktan beni vazgeçiremez idi. Mukavemeti kırmak ve daha doğrusu anlaşma imzalanması için her şeyi göze aldım."
Katar'ı gösteren bir harita.
HÂKİMİYET SONA ERDİ
Günlüğünden muhalefete rağmen Mahmud Şevket Paşa'nın etkili olduğu anlaşılan 11 Mart tarihli Bakanlar Kurulu'ndan "İngiltere'nin Katar Yarımadası'ndan Osmanlı Devleti'nin ilgisini kesmesi konusundaki ısrarı artarak devam etmektedir. Bundan dolayı Katar Yarımadası'nda hâkimiyetin kuvvetlendirilmesi ve teşkilatlanmanın sürdürülmesi yolundaki faydasız çabalara son verilip aradaki ihtilafın izalesi zaruri görülmektedir" kararı çıktı.
29 Temmuz 1913'te Londra'da imzalanan antlaşmanın ilgili maddesinde Osmanlı Devleti, Katar Yarımadası üzerindeki bütün taleplerinden feragat etti, bölgenin Şeyh Casim bin Sani ailesi tarafından yönetilmesi konusunda mutabakata varıldı. Ancak bölgede Osmanlı askerleri bir müddet daha kaldılar. Birinci Dünya Savaşı'yla birlikte bölgedeki Osmanlı hâkimiyeti sona erdi.
Mahmud Şevket Paşa'nın günlüğünde Katar.
PORTEKİZLİLERİN EGEMENLİĞİNE SON VERİLDİ
Basra Körfezi tarih boyunca Batılıların, İran'ın, Türklerin ve Arap kabilelerinin hâkimiyet mücadelesine sahne oldu. Tarihten gelen kabile çekişmesi günümüzde de devam ediyor.
Ümit Burnu'nun keşfinden sonra Portekizliler, Hint Okyanusu'nda hâkimiyet kurmuşlardı. Memlük Devleti, Cidde'ye çıkarak Mekke ve Medine'yi tehdit eden Portekizlilerin ilerleyişini durduramıyordu. Osmanlılar zaten Hint ticaret yollarının Portekizliler yüzünden kapanmasından dolayı Memlük topraklarında hâkimiyet kurmalarının zorunlu olduğunu anlamışlardı.
Hint Okyanusu'nda Osmanlı-Portekiz savaşı.
Yavuz Sultan Selim zamanında bu şartlar altında Suriye ve Mısır'ı ele geçiren Osmanlılar, Hindistan ticaret yollarının önemli bir kısmına hâkim oldular. Portekizlilerin, Kızıldeniz'deki hâkimiyetinin sona erdirilmesi sayesinde Hindistan'dan mal akışı Osmanlı ülkesi üzerinden Avrupa'ya yapılmaya başlandı.
Portekizlilerle yapılan mücadele çerçevesinde Yemen ve Habeşistan'da Osmanlı hâkimiyeti kuruldu. Basra Körfezi'ne inildi. 1546'da Basra, 1555'te Lahsa beylerbeylikleri tesis edildi.
16. yüzyılın ortalarından itibaren Katar'ın adı Osmanlı belgelerinde geçmeye başladı. Rahmetli Cengiz Orhonlu tarafından tespit edilen 1555'e ait bir belgede Şeyh Muhammed yönetimindeki Katarlıların 1000 civarında gemiye sahip olduğu ve ticaretle uğraştığı zikredilmektedir. 1559'da bölgeye hâkim olmaya başlayan Osmanlı yönetimi Lahsa Beylerbeyliği'ne bağlı Katar Sancağı'nı kurup bölgeyi kontrol etmeye çalıştı. Ancak tayin edilen valinin Bahreyn seferinden dolayı bölgeye gidememesiyle sancak idaresi kurulamadı.


