“Eşyanın hakikati” Ali Saydam
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Dünyanın gündemi, son bir aydır adeta hallaç pamuğu gibi atılıyor…
Hindistan-Pakistan
çatışması,
ABD-Çin
kapışması,
Rusya-Ukrayna
çelişkisi,
ABD-Meksika
sorunu ve nihayet
PKK’
nın kendini feshederek
silahları bırakma
kararı alması… Sadece haberlere bakarak bu konulardaki gelişmeleri
algılamakta
sorun yok tabii ki… Ancak süreç orada bitmiyor ki, anlamak-anlamlandırmak-yorumlamak-pozisyon almak için çok daha fazlası gerek…
PKK konusunda şüphe üstüne şüphe… En olumlu yaklaşımda bile bir tereddüt; “Bunlar silah bırakmaz!”, “Bakalım İmralı’nın sözünü ne kadar dinleyecekler!” ve daha nice kötümser ifade… Sevinemeyen bir toplum hâline geldik…
Çok da haksız değiliz… PKK açıklamasının içindekini en kritik cümlelerden biri şu:
“PKK 12. Kongresi, pratikleşme süreci Önder APO tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere PKK’nin örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırması kararlarını alarak PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdı.”
Şimdi sormaz mı insan “PKK adıyla yürütülen çalışmaların sonlandırılması” ne demek?.. Yani “PKK adıyla silahlı eylem yapmayacağız; ancak YPG gibi diğer kuruluşların ne yapacaklarını bilemeyiz” mi demek…
İşte bu ve “Silahlar, özellikle de ağır olanları, nasıl toplanacak?” benzeri kaygılar, olaya son derece olumlu bakan bazılarımıza bile “Hele bir durun bakalım süreç nasıl işleyecek?” dedirtiyor…
Öyle günlerden geçiyoruz ki,
yolumuzu aydınlatacak ‘algı araçları
’na her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var sanki…
Bediüzzaman Said Nursi
’ye ait olduğu ve Risale-i Nur külliyatında yer aldığı ifade edilen şu söz mesela:
“Allah’ın hesabına kâinata bakan adam her ne müşahede ederse ilimdir. Eğer gafletle sebepler hesabına bakarsa, ilim zannettiği şey de cehl olur."
Ve de
Peygamber
efendimizin (s.a.v) en sık ettiği dualardan biri olduğu bilinen şu yakarış: "Ey Rabbim, eşyanın (şeylerin) hakikatini bana olduğu gibi göster (Ya Rabbi, erinî hakâika'l-eşyâ kemâ hiye)…”
Çünkü hiçbir şey göründüğü gibi olmayabiliyor… Örneğin ABD’nin Afganistan’a, Vietnam’a, Irak’a ‘
özgürlük, barış ve demokrasi götürmek için
’(!) savaşlara girişip milyonlarca insanın katledilmesine neden olduğu dönem ve sonrasında yaratılmaya çalışılan algı gibi…
İşte bu durum, başta devlet kuruluşları olmak üzere iletişimin tüm alanlarında faaliyet gösterenlere tarihi bir görev yüklüyor… Yapay zekâ tabanlı kaynak uygulaması
Gemini
, Anglosaksonların kısaca “
Buy in
” (iç satın alma, içselleştirme) dedikleri kavramın Türkçe’de şöyle karşılık bulabileceğini belirtmiş: “Bir projeye, fikre veya girişime destek vermek, inanmak ve dahil olmak. Bu durumda ‘buy-in’ almak, insanların bir şeye ikna olması ve onu benimsemesi anlamına gelir. Örneğin: ‘Yeni strateji için tüm ekibin buy-in'ini almamız gerekiyor.’ (Yeni stratejiyi tüm ekibin desteklemesi ve kabul etmesi gerekiyor.)”
Sadece PKK konusunda değil,
NATO
Dışişleri Bakanları Gayriresmî Toplantısı’nın 14-15 Mayıs tarihleri arasında Antalya’da düzenlenecek olmasında;
Rusya-Ukrayna Barışı
’nın büyük olasılıkla İstanbul’da görüşülmesinde, son uluslararası olaylarda Türkiye’nin başat aktörlerden biri olarak ortaya çıkmasında
“iç satın almasının”
gündeme getirilmesi de kritik bir
başarı faktörü
olarak iletişimcilerin önünde durmaktadır…
Sponsorlukların altın kuralı: 3C…
Haber şu; “Mercedes-Benz, İstanbul Modern’in Altın, Gümüş ve Genç Modern üyelik programlarının sponsoru olmuş”.
“Eeee, olmuş da ne olmuş?” diye söylenenler çıkabilir ki böyle ‘serzenişler’, genellikle bilgi ve yorumlama yeteneği eksikliği ve ona bağlı küçümseme yaklaşımı sonucu ortaya çıkarlar. Bu haberden ‘
pazarlama iletişimi
’ adına çıkarılacak bir hayli ders olduğunu anlamak için biraz sebep-sonuç ilişkisi içinde tahlil yapacak bilgi ve beceri gerektiğini ise
iş-ilişki-iletişim
konusunda çalışan gençler zaman içinde illaki kavrarlar. Ancak işin başında olan ve bilgi tekâmülünü tamamlamayanlarda genelde ilk reaksiyon ‘reddiye refleksi’dir.
Mesela, iletişim eylem planları için geçerli olan
3C kuralı
(İngilizcesiyle: Creativity, Consitency, Contiunity), yani Yaratıcılık, Tutarlılık, Sürdürülebilirlik ilkelerinin her birini burada görmek mümkündür.
Tutarlılık
: ‘Yüksek sanat’,
Mercedes-Benz
’in hedef kitlesinin kültür ve değerleri ile tamamen uyumlu bir alandır.
Sürdürülebilirlik
: Marka, 1986 yılından bu yana
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı
’nın düzenlediği İstanbul Müzik Festivali’nin en yüksek katkıda bulunan sponsorlardan biri… Yüksek sanata verdiği desteği
İstanbul Modern
iş birliğiyle güçlendirmesi de ‘
İtibar İletişimi
’nin genişletilmesi adına çok anlamlı.
Yaratıcılık
: Türkiye’de bir müze tarafından başlatılan ilk üyelik modeli olma özelliğini taşıyan bir yapı söz konusu. Mercedes’in sponsorluğunda desteklenen İstanbul Modern üyelik programı, 10 yılda 20 bin üyeye ulaşarak önemli bir adımı zaten atmış. Altın, Gümüş ve Genç Modern üyelik segmentleri kapsamında sunulan program, 300’ü aşkın sergi ön izleme olanaklarını, sanatçı sohbetlerini, özel koleksiyon ziyaretlerini ve yurt dışı sanat gezilerini kapsıyormuş…
Mercedes’in de İstanbul Modern’in de yolları ve bahtları açık olsun…


