FUNDA KARAYEL Sinemalardaki rekabet soruşturması sonuçlandı, peki şimdi ne olacak?
SonTurkHaber.com, Sabah kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Yıllardır yazdık çizdik ve beklenen haber sonunda geldi. Rekabet Kurulu, sinema işletmeciliği ve film dağıtımı pazarında faaliyet gösteren CGV MARS ile aynı ekonomik bütünlük içinde film dağıtımı gerçekleştiren CJ ENM hakkında yürütülen soruşturmanın, alınan taahhüt üzerine sonlandırılmasına karar verdi. Soruşturmada, özellikle MARS'ın kendi dağıttığı filmlere avantaj sağladığı, bu durumun ise üçüncü taraf film dağıtıcılarının pazara erişimini kısıtladığı iddiası var. Bunun dışlanmalara yol açtığı iddialarının ele alındığına işaret edilen açıklamada kurulun soruşturmayı, şirketlerin sunduğu taahhütler çerçevesinde sonlandırdığı belirtildi. Açıklamada, sunulan taahhütlere ilişkin şu bilgiler verildi: "MARS bünyesindeki CGV MARS tarafından dağıtımı yapılan filmler, vizyondaki ilk haftalarında MARS sinemalarında en fazla yüzde 20'lik koltuk kapasitesi ile yer bulacak. Böylece, üçüncü taraf dağıtıcıların filmleri en az yüzde 80 oranında izleyiciye ulaşabilecek. Filmlerin sonraki haftalarda vizyonda kalıp kalmaması seyirci talebine göre belirlenecek. Ortalama izleyici sayısı, doluluk oranı, talep edilen filmler arasında olup olmaması ve seyirci ilgisinin devam edip etmediği gibi 4 kriterden en az ikisini karşılayan filmler, dağıtıcısı kim olursa olsun vizyonda kalmaya devam edecek."

Ayrıca, yüksek seyirci potansiyeline sahip lokasyonlarda da üçüncü taraf filmlere yer verileceği aktarılan açıklamada, programlamada seyirci tercihlerinin esas alınacağı ve tüm dağıtım firmalarına objektif ve eşit muamele yapılacağı kaydedildi. Açıklamada, MARS'ın vizyon programlamasında kendi dağıtım faaliyetinden sorumlu CGV MARS yetkililerinin süreçlere dahil olmasını engelleneceği belirtilerek, "CJ ENM'in taahhütleri ise MARS ile arasındaki ekonomik bağa rağmen kendi dağıttığı filmlere ayrıcalık tanınmasını engellemeye yönelik oldu. Bu sayede, MARS ile CJ ENM arasındaki ilişkinin üçüncü taraf dağıtıcılarla eşit bir ticari ilişki seviyesinde kalması güvence altına alındı. Sunulan taahhütlerin kabulü ile sinema salonlarında adil rekabetin ve seyirci tercihine dayalı film çeşitliliğinin güvence altına alınması ve üçüncü taraf dağıtımcıların pazara erişimi korunarak tekelleşme riskinin önlenmesi amaçlanıyor" ifadeleri kullanıldı.
Evet, kulağa hoş geliyor: CGV MARS kendi filmlerine vizyonun ilk haftasında sadece yüzde 20 koltuk açacak, üçüncü taraf yapımlar yüzde 80'lik bir alan bulacak. Devam haftalarında seyirci talebi esas alınacak, programlamada eşit muamele yapılacak, hatta kendi dağıtımcıları program kararlarına karışamayacak. Kağıt üstünde her şey harika. Ama burada durup şu soruyu sormak lazım: Neden ceza yok?
SORUN ÇÖZÜLDÜ, ŞİMDİLİK!
Çünkü ceza, geçmişin hesabını sorar. Taahhüt ise geleceğe dair bir sözden ibaret. "Bir daha yapmayacağım" diyene inanmakla yetinmek… Bu şirketler aynı anda hem yapımcı, hem dağıtımcı, hem salon sahibi. Yani pastayı hem pişiriyorlar hem dilimliyorlar hem de kime düşeceğine kendileri karar veriyorlar. Dünyanın hiçbir sağlıklı piyasa düzeninde böyle bir üçlü güç aynı elde toplanmaz. Bugün tekelleşme sorunu "çözüldü" denebilir. Ama sadece şimdilik. Çünkü bu düzen, ancak bağımsız bir otoritenin sürekli gözetimi ve şeffaf raporlamasıyla sürdürülebilir. Yoksa taahhütler birer kâğıt parçasından öteye geçmez. Ben takipçisiyim. Sektörde gerçekten adil rekabetin olup olmadığını, bağımsız filmlerin gerçekten perde bulup bulmadığını görmeden kimseye bu iş tamamdır çözüldü diyemiyorum.

YENİ FİLMLER NEREDE?
Tekelleşme meselesi şimdilik rafa kalktı. 'Adil rekabet' yeniden sağlanacak deniyor. Güzel. Ama şimdi daha acil bir meselemiz var: Film yok! Yıllardır aynı tartışmayı yapıyoruz: kim dağıtacak, hangi salonda kimin filmi oynayacak… İyi de ortada izlenecek kaliteli yapım olmadıktan sonra bu kavgaların kime faydası var? Evet, bağımsız dağıtıcılar nefes alacak, salonlar adil program yapacak. Ama seyirci neyi izleyecek? Bütçeler kısıtlı olabilir, şartlar ağır olabilir ama sinema dediğimiz şey tam da bu zor dönemlerde ayakta kalmayı bilmiştir. İnsanlar iyi hikâyelere susamış durumda. Perdeye bakıp o büyüyü yeniden hissetmeyi, filmden çıktıktan sonra sokakta üzerine konuşmayı özledik. Tekelleşme sorununu çözmek, sadece bir kapı açtı. O kapının ardında yepyeni bir yaratıcı hamle görmek istiyoruz. Yönetmenler, yapımcılar, senaristler… Sektörün bütün aktörleri bir araya gelip 'Hadi' deme zamanı. Seyircinin istediği aslında çok basit: İyi bir film. Geri kalanı sadece düzenleme, taahhüt, rapor. Ama sinemanın asıl ruhu perdede.


