Gazze’de “Batı” kendi mezarını kazıyor! Abdullah Muradoğlu
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Mayıs ayının ilk haftasında BM İnsan Hakları Konseyi “Bir Soykırımın Anatomisi” başlıklı bir rapor yayımlayarak Gazze’de devam eden “İsrail Soykırımı”nı detaylıca anlatıyordu. Hong Kong merkezli İngilizce Pazar gazetesi “South China Morning Post”un yazarlarından Alex Lo bu rapora atıflar yaptığı 11 Mayıs tarihli yazısında Batı dünyasının Gazze’de kendi mezarını kazdığını belirtiyordu. Alex Lo Batılı liderlerin İsrail’in soykırım dürtüsünü serbest bırakmasına izin vererek geri dönüşü olmayan ahlakî bir kırmızı çizgiyi aştıklarını da vurguluyordu.
Alex Lo Batılı liderlerin Gazze’de yürütülen soykırımı İsrail’in ‘kendini savunma hakkı’ olarak çerçevelediklerine dikkat çekiyordu. Lo, ABD ve Almanya başta gelmek üzere pek çok Batı ülkesinin Naziler tarafından işlenen “Yahudi soykırımı”nı evrensel yurttaşlık eğitimi olarak işlediklerini belirtiyordu. Aynı ülkelerin dünyanın gözleri önünde Gazze’de cereyan eden “gerçek zamanlı bir soykırım”a ise gözlerini yumduklarını söyleyen Lo, Batı’nın kurbanların hayatlarından ziyade katillerin duygularını önemsediğini ifade ediyordu. Alex Lo Batı’nın artık ilham verici bir fikir olmadığını, sadece haritada sıradan bir yer işgal ettiğini, Gazze’deki on binlerce çocuğun korkunç çığlıkları eşliğinde kendi elleriyle kendini öldürdüğünü söylüyordu.
Amerikalı siyaset bilimci Prof. John Mearsheimer’in aynı gün bloğunda kaleme aldığı yazısının başlığıysa “İsrail’in Soykırımına İlişkin Bir Rapor Daha. Liberal Batı’dan Daha Fazla Sessizlik ve Suç Ortaklığı” idi. Alex Lo’nun söz konusu yazısından iktibaslar yapan Prof. Mearsheimer liberal Batı’nın soykırımın suç ortağı olduğunu dikkat çekerek şöyle diyordu:
“Yetişkinlik hayatlarının çoğunu insan hakları ve liberal uluslararası düzenin erdemleri hakkında vaaz vererek geçirmiş olan liberal akademisyenler, aktivistler, gazeteciler ve politika yapıcılar neredeler? Modern zamanların en büyük suçlarından biriyle karşı karşıyalar.”
İngiltere İsrail ile serbest ticaret anlaşmalarına ilişkin olarak 2022’den bu yana devam eden görüşmeleri askıya aldığını duyurdu. Batı Şeria’daki üç yasadışı yerleşimci içinse yaptırım kararı aldı. Yerleşimci terörünü teşvik eden İsrail’in Başbakanı da, Bakanları da yaptırım dışında tutuldular.
Bu, karşılığı olmayan göstermelik yaptırımlar İsrail’i caydırabilir mi?
Avrupa Birliği’nin Filistin eski Büyükelçisi Sven Kühn von Burgsdorff’un 9 Mayısta “Politico” dergisinde “Avrupa Gazze’de kenarda kalamaz” başlıklı bir yazısı yer aldı. Gazze’deki korkunç sivil kayıpların, “AB”nin ilân ettiği ilkelerin bir anlam ifade edip etmediğini test ettiğini belirten Burgsdorff, “Bloğun bir fark oluşturacak etkisi ve kaynakları var ve bunu yapmak için hâlâ elinde önemli araçlar var - eksik olan şey harekete geçme cesareti.” diyordu.
Hükümetlerinin suç ortaklıklarına rağmen Batı dünyasının kamuoyları İsrail aleyhine dönüyor. İsrail’de Batı dünyasındaki kamuoylarının bir vakit sonra hükümetleri daha etkin kararlar almaya yöneltebileceğine dair kaygılar dile getiriliyor. Nitekim İsrail’in eli kanlı eski Başbakanlarından Ehud Olmert Siyonistlerin Batı’daki müttefiklerini kaybetmeye başladığı uyarısında bulunuyordu. Olmert, 20 Mayıs’ta BBC’ye verdiği İngilizce röportajda Netanyahu hükümetinin Gazze’de yaptıklarının ‘neredeyse’ bir savaş suçu olduğunu söylüyordu.
Olmert “Haaretz” gazetesinin İbranice baskısında 22 Mayıs’ta yer alan yazısındaysa çok daha ağır ifadeler kullanıyordu. Olmert İsrail hükümetinin Gazze’nin tamamını “Hamas” olarak gördüğünü ve iki milyondan fazla insanı yok etmeyi planladığını itiraf ediyordu. “Artık küresel tepkiyi sadece antisemitizm olarak görmezden gelemeyiz sanki ‘herkes bizden nefret ediyormuş gibi.’ Bu yalanın sonu geldi” diyen Olmert yazısını şöyle bitiriyordu. “Durma zamanı geldi uluslar ailesinden kovulmadan ve savaş suçları nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne çağrılmadan önce. Ve iyi bir savunmamız olmayacak.”
İsrail’deki “Demokratlar Partisi”nin lideri emekli general Yair Golan ise bir radyoya verdiği röportajda “Aklı başında bir ülke sivillere savaş açmaz, hobi olarak bebek öldürmez, bir nüfusu yerinden etmek gibi hedefler koymaz” diyordu. Golan da İsrail’in bir zamanların Güney Afrikası gibi dışlanmış bir devlet olmaya doğru gittiği uyarısında bulunuyordu. İsrail’de bu tartışmalar yaşanırken ABD dahil Batı’lı birçok hükümetse İsrail’i eleştiren herkesi ‘Yahudi karşıtı’ olmakla suçlamaya, seslerini bastırmaya ve sansür uygulamaya hâlâ devam ediyor.


