Gazze’de bir barış mümkün mü? Düşünce Günlüğü Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Ahmet Arda Şensoy - Doktorant, Nottingham Üniversitesi
Eylül ayının son haftasında New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sırasında ABD başkanı Trump ve Müslüman ülke liderlerinin toplantısıyla gündeme gelen ve Gazze’de bir ateşkes için kapsamlı bir yol haritası ön gören plan, Mısır’ın Şarm el Şeyh kentinde devam eden müzakereler sonucu başarıya ulaştı. Çarşamba gecesi yapılan açıklamalara göre taraflar Gazze’de ateşkesin ilk aşaması için anlaştı. İsrail güçleri Gazze’nin yüzde 70’inden kademeli olarak çekilecek, Hamas ise hayattaki 20 rehineyi cumartesi günü (yarın)tek seferde serbest bırakacak, karşılığında eş zamanlı olarak İsrail’in elindeki Filistinli rehineler de serbest bırakılacak ve ateşkesin bir sonraki aşaması için müzakereler devam edecek. Açlıktan ölümler ve İsrail’in insani yardım girişine izin vermemesi düşünüldüğünde Gazze’deki soykırımın insani boyutunun ağırlığının her geçen gün arttığı bu düzlemde bir ateşkes şüphesiz ki en başta Gazzeliler için büyük bir öneme sahip.
Peki bu ateşkesin hayata geçmesinde rol oynayan müzakerelerin öncekilerden farkı nedir? İlk aşamasında anlaşılan ateşkes kalıcı bir ateşkes sürecine dönüşebilir mi? Gazze’nin yönetimi ve İsrail’in bir daha saldırmasını engellemeye yönelik garantiler mümkün mü? Ve bu ateşkes Gazze’den başlayarak bir barışa evrilebilir mi? Bu sorular ekseninde mevcut ateşkes gündemini ve Gazze’nin geleceğini inceleyebiliriz.
MÜZAKERELER NEDEN BU KEZ BAŞARIYA ULAŞTI?
Trump’ın planı New York’taki toplantıda gündeme geldiği andan itibaren birçok tartışmaya sebep oldu. Kapsamlı bir plan olsa da İsrail’in Gazze’ye bir kez daha saldırmasını engelleyecek mekanizmalar ve Gazzelilerin haklarını garanti altına alan maddeler olmaması sebebiyle şüpheyle karşılandı. Ayrıca orijinal maddelerin Trump-Netanyahu görüşmesinde İsrail lehine değiştirildiği iddiası da ateşkes ihtimalini zora sokmuştu. Ancak Trump’ın bu kez Gazze’de bir ateşkesi gerçekten istemesi, hatta bu doğrultuda müzakerelerde hem Hamas’ı ikna etmek hem de İsrail’le sert bir şekilde müzakere edebilecek Türkiye’ye önemli bir rol vermesiyle aslında bir ateşkes ihtimali oldukça yükseldi. Ki Trump da birçok açıklamasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Türkiye’nin Hamas üzerindeki etkisine vurgu yaparak kendisinden Hamas’ı ikna etmesini istediğini belirtti. ABD’nin bir ateşkes konusunda İsrail’i masaya oturmaya zorlaması ve Türkiye’nin aldığı bu merkezi rol, önceki ateşkes görüşmelerinden çok daha gerçekçi bir ateşkes ihtimali doğurmuş oldu. Biden başkanlığı döneminde Türkiye’nin bilinçli bir şekilde müzakerelerin dışında tutulma çabası düşünüldüğünde ABD'nin değişen yaklaşımının yarattığı fark daha iyi anlaşılabilir. Son olarak İsrail'in Katar'a saldırısı da İsrail'in limitlerine ulaştığını ve artık ABD'nin bile İsrail'in saldırganlığının maliyetini üstlenmekten kaçındığı bir düzlem doğurdu.
İSRAİL BU DEFA DİZGİNLENEBİLECEK Mİ?
Varılan ateşkesin ilk aşaması temelde Hamas’ın rehineleri teslim etmesi, İsrail’in ise Gazze’nin yüzde 70’inden kademeli olarak çekilmesini öngörüyor. Bu açıdan Hamas’ın elindeki tüm rehineleri tek seferde teslim etmeye ikna olması, İsrail’in ise Gazze’yi kalıcı olarak işgal etme ve yerleşim yerleri kurma hayallerinden geri adım atması sebebiyle oldukça önemli. Ayrıca Gazze’ye insani yardımın girişine izin verilecek olması da çok değerli.
Yine de ateşkes süreci birçok belirsizliğe sahip. Orijinal planda bile İsrail’in Gazze’ye bir daha saldırmasını engelleyecek bağlayıcı bir garanti bulunmuyordu. Bu da ateşkesin sona ermesini İsrail’in keyfine bırakan olumsuz bir durum oluşturuyor. Bu noktada Hamas ABD’den İsrail’i engellemesi için garanti isterken, başta Türkiye olmak üzere Müslüman ülkelerin de Gazze’ye barış gücü ve garantör olarak konuşlanmasını talep ederek bazı garantiler elde etmeye çalıştı. Dolayısıyla ateşkesin ilk aşaması hızlıca uygulamaya geçecek olsa da devam eden müzakerelerde bu konularda oldukça zor bir pazarlık sürecinin yürüyeceğini söyleyebiliriz. İsrail’in razı olmakta zorlanacağı bu konular da ateşkesin kırılganlığını gözler önüne seriyor. Bu yüzden önümüzdeki süreçte en büyük mesele Trump’ın İsrail ve Netanyahu’yu dizginleme ve sınırlama iradesini ne kadar göstereceği olacaktır. Trump’ın bu kez krizi tamamen sonlandırmak istemesi ve sürece ekibiyle birlikte doğrudan dahil olması, umutları artıran bir gelişme olarak okunabilir.
BARIŞ MI ATEŞKES Mİ?
Her ne kadar Trump yönetimi meseleyi “barış” olarak adlandırsa da Gazze’de bir barışa oldukça uzağız. Varılan ateşkes İsrail’in Gazze soykırımını kısa vadede durduracak olsa da ne sorunun özüne dair bir çözüm önerisi ne de Batı Şeria’daki apartheid rejimine karşı bir eylem öneriyor. Geçtiğimiz ay Avrupalı devletler Filistin devletini resmi olarak tanısalar da bu tanımanın gereği olarak Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki İsrail uygulamalarına karşı harekete geçmemeleri İsrail’i barışa zorlayacak bir durumun oluşmadığını gösteriyor. Gazze’yi, oluşturulacak bir teknokrat yönetimle yönetme fikri de Hamas’ı yönetimden uzaklaştırarak İsrail’i yatıştırma amacı taşısa da İsrail’in Gazze’ye bir kez daha saldırmasını engelleyecek önlemlerin alınmadığı ve Netanyahu yönetiminin soykırımın hesabını ödemediği her senaryoda Filistin meselesi kalıcı bir çözüme ulaşamayacaktır.
Sonuç olarak, varılan ateşkese rağmen İsrail’in yalnızca 7 Ekim sonrasında Gazze’de yaptığı katliamlar ve Netanyahu’nun aşırı sağcı Siyonist hükümetinde cisimleşmiş İsrail toplumunun radikalleşmesi düşünüldüğünde bir barışa belki de hiç olmadığı kadar uzağız. Çünkü İsrail’in yaptıkları yalnızca Gazze ve Filistinlilerde değil, İbrahim Anlaşmalarına dahil olarak İsrail’le normalleşmeye çalışan Arap ülkelerinin halklarında bile kalıcı bir nefret üretti. Bu suçların hesabı sorulmadan İsrail’in normal bir ülke konumuna geçmesi pek mümkün görünmüyor. Yine de varılan ateşkes ve ilerleyen müzakere süreci Gazze’deki dramı bitirme ve hatta Türkiye’nin de dahil olduğu bir garantörlük ve barış gücü konuşlanma ihtimaliyle kalıcı bir statükoya kavuşturulma ihtimalini doğurması açısından oldukça önemli ve değerli bir gelişme. Ateşkesin ne kadar kalıcı olabileceği ise İsrail’i caydıracak ve sınırlandıracak bağlayıcı maddeler, ABD’den gelecek diplomatik baskı ve bölge ülkelerinden sahada somut bir askeri gücün tesis edilmesine bağlı olacak.


