Haftanın Sanat Rotası: Bu hafta, üç büyük şehirde hangi sanat etkinlikleri var?
T24 sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Türkiye’nin sanatla dolup taşan şehirlerinden İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan tiyatro, sergi, atölye gibi etkinlikleri derleyen Haftanın Sanat Rotası, bu hafta kırk üçüncü sayısıyla sizlerle. Bu haftanın derlemesinde birbirinden farklı sergiler ve tiyatro oyunları yer alıyor.
Her hafta cuma günü yayımlanan Haftanın Sanat Rotası'nda bu hafta 19-25 Temmuz tarihlerindeki etkinliklerine yer veriliyor.
İşte İstanbul, Ankara ve İzmir’de sizler için derlediğimiz kültür sanat etkinlikleri:
İstanbul'da bu hafta-Kaldırımın Bittiği Nokta
Serpil Yeter | Salı Pazarı Serisi/Series, 2000“Kaldırımın Bittiği Nokta” başlıklı sergi, ziyaretçileri şehirle ve sokakla kurduğumuz bağı yeniden düşünmeye, gündelik hayatın telaşlı temposu içinde gözden kaçanları görmeye davet ediyor. Lennart Brede, Ramazan Can, Tuğçe Diri, Bilal Hakan Karakaya, Ardan Özmenoğlu, Daniele Sigalot, Cem Sonel ve Serpil Yeter’in eserlerini bir araya getiren seçki, kentin ritmine, yüzeyine ve hafızasına dokunan izleri sunarken, şehrin çeşitliliği kadar, bu çeşitlilikten ilham alan sanat üretimlerinin de farklı biçimlerini gözler önüne seriyor. Sergideki sanatçılar, sokağın ve şehrin farklı noktalarından ilham alarak, detaylarda saklı hikâyeleri çeşitli tekniklerle yeniden yorumluyor. Rögar kapaklarından mozaiklere, kaldırım taşlarından pazardaki tezgahlara kadar sergideki üretimlere yansıyan her bir parça, İstanbul’a dair bir iz taşırken, kentin akışıyla tutulmuş bir arşivi de izleyiciye sunuyor. Eserler, şehir dinamiğinin farklı sanatçı zihinlerinde nasıl şekillendiğini de gözler önüne seriyor. Sokakla kurduğumuz ilişkiyi sorgulayan ve yeni bir bakış açısı sunan “Kaldırımın Bittiği Nokta” sergisi, kente dair hafızayı, geçmişi ve bugünü birlikte düşünmeye çağırıyor.
-Anlaşıldığın Yerde
Ardan Özmenoğlu | b. 1979 | Blow my mind, 2024Anlaşıldığın Yerde sergisi, izleyiciyi çiçeklenme teması etrafında dönüşüm üzerine düşünmeye teşvik ediyor. İlhamını anonim bir söz olan “İnsan, anladığı ve anlaşıldığı insanda çiçek açar” ifadesinden alan sergi, ziyaretçilerine bu ideali hatırlatıyor. Sergideki her bir eser, insanın ve nesnelerin her alanda deneyimlediği değişimlerin, görünmeyen potansiyelin ve zamana yayılan bir dönüşümün izlerini taşıyor. Sergideki üretimler, insanın bazen kendi içindeki gücü keşfederek, bazen doğru bir bakışla anlaşılarak, bazen de barışı ve huzuru bularak çiçeklenebilmesinin mümkünlüğü düşüncesinden besleniyor. Gündelik yaşamda umut ve estetikle özdeşleşen çiçek imgesi, bu sergide yer alan her sanatçı tarafından farklı malzeme ve yorum diliyle yeniden inşa edilerek, “çiçeklenme” metaforu etrafında bir araya geliyor. Ramazan Can, Ertuğrul Güngör & Faruk Ertekin, Bilal Hakan Karakaya, Ekin Su Koç, Ardan Özmenoğlu, Özlem Yenigül ve Hanefi Yeter’in eserlerinin yer aldığı sergi; resim, heykel, seramik ve dijital medya gibi farklı ifade biçimlerine yayılan geniş bir sanatsal yelpazeyi izleyici ile buluşturuyor.
-Lena, Leyla ve Diğerleri
Gerçekle hayal, bireysel hikâyelerle toplumsal kabuslar arasında gidip gelen sarsıcı bir anlatı...
"Lena, Leyla ve Diğerleri", günümüz dünyasının göç, kimlik, baskı ve özgürlük temalarını, tiyatronun dönüşen dilini ve anlatı olanaklarını ustalıkla kullanarak sahneye taşıyor. Oyunda; baskıcı bir düzende kendi sesini bulmaya çalışan Lena, hayal ile gerçek arasında sıkışmış Leyla ve onları çevreleyen diğer karakterler, sıradanlığa karşı direnen bir tiyatro dilinde hayat buluyor.
Klasik masallardan (Pinokyo), grotesk krallıklardan (Kral Übü) ve günümüz gerçekliğinden izler taşıyan bu çok katmanlı anlatı; hem düşündürüyor hem de seyirciyi sahnedeki varoluş sorgulamasına aktif bir şekilde dahil ediyor.
Hayal kurmanın suç sayıldığı bir dünyada, oyun oynamaya cesaretin var mı?
-Woyzeck
Franz Woyzeck bir askerdir ve yüzbaşı berberi olarak hizmet vermektedir. İhtiyaç ve varoluşsal korkularla hareket ederek, kendisine yalnızca bezelye yemesine izin veren bir doktor tarafından tıbbi test konusu haline getirilmesine izin verir. Ve sonra onu rahatsız eden şizofreninin sesleri ve semptomları var. Ve Woyzeck’in sevgilisi ve Bando’nun davulcu çavuşuna âşık olan çocuğunun annesi Marie.
Büchner’in dram fragmanında, insan varoluşunun bedelini ödeyen tüm karakterler sürükleyici, baskıcı ve mazlumdur. Kurbanlar ve failler.
Henüz 23 yaşında olan Georg Büchner, Woyzeck adlı oyununu görsel olarak çarpıcı ve zamanına göre vizyoner bir oyun olarak yazmayı başarmış.
Alman edebiyatının en ünlü metinlerinden biridir.
Woyzeck’i, Woyzeck’in yanında Doktor, Yüzbaşı ve Marie figürlerinin ön plana çıktığı insandaki hayvan hakkında bir drama – gerilim türü olarak tek kişilik bir formda sahneliyoruz. Woyzeck, insanın ilkel öfkesi ve onun uçurumları için bir arayış olarak seyircinin kendisiyle empati kurmasını isteyecek…
“Din, bilim, devlet ve aile!
İnsanı yöneten, sınırlandıran, yaşatan ve öldüren temel dört kavram!
İnsan bu dördüne de hizmet etmek için eğitilse de, insan kendine hizmet etmek isteyemez mi?
Tüm hizmetkârlara…”
-Hayvan Çiftliği
Hayvanlar üzerinden kurgulanan daha adaletli daha eşitlikçi bir sistem hayalinin daha sonra nasıl bir diktatörlüğe dönüştüğü anlatılmaktadır. Bu dönüşüm, en başında haklı görünen eşitlik ve adalet istemleri üzerinden mevcut sömürü düzenine başkaldırı olarak doğmuştur.
-Don Kişot Müzikali
Don Kişot, İtalya'da Mancha eyaletinde, küçük bir köyde yaşamaktadır. Sürekli olarak şövalye hikâyeleri okuyan Don Kişot, zamanla dünyayı şövalye hikâyelerinde olduğu gibi görmeye başlar. Eski çağlardaki şövalyeliğin canlandırılması gerektiğine inanır. Bir gün, aklını iyice yitirir, kendisini son seyyar şövalye zanneder. Evindeki eski, paslı zırhları, kılıçları kuşanır. Ezilen halkı kurtarmak için çok mükemmel zannettiği sıska atına binerek yollara düşer. Kendisine bir de aristokrat bir sevgili bulmalıdır. Yolda rastladığı çirkin bir köylü kızını çok güzel ve soylu olarak görür ve kendisine sevgili olarak seçer. Artık tek istediği şey, ona resmi şövalyelik unvanı verilmesidir. Bunun için de başarılar kazanmak zorundadır.
-Hata Bende Değil Sende
Aşk mı, ego savaşı mı?
Birbirini deli gibi seven ama anlaşamayan iki insanın hikâyesine hoş geldiniz! “Sorun Bende Değil Sende”, izleyeni kahkahaya boğarken zaman zaman da “aynen biz!” dedirtecek cinsten.
İlişkinin en saçma tartışmaları, triplerin dünya savaşı kıvamına gelişi, “ben öyle demek istemedim”lerle dolu diyaloglar…
Ve en önemlisi: Herkes haklı, ama kimse mutlu değil!
Sevgililikten ayrılığa, arkadaşlıktan flörte kadar her ilişki biçimini didik didik eden bu dinamik oyun; kadınıyla erkeğiyle herkesin kendi payını alacağı bir aynaya dönüşüyor.
İzmir'de bu hafta-Kadere 45
Erkan Yalak 45 TL borcu yüzünden icraya verilmiştir. İcradan kurtulmak için giriştiği türlü numaralar Erkan'ı kahkaha dolu maceralara sürükler. Gülme garantili bol kahkahalı komedi oyunu Kadere 45, 20 Temmuz'da Tiyatro Durağı Kültür ve Sanat Merkezi'nde olacak.
-Çehov Tiyatro Gecesi : Bir Evlenme Teklifi & Ayı
Bir Çehov Gecesi… Rus edebiyatının dünyaca ünlü güçlü kalemi Anton Çehov’un, 19. yüzyıl tarihini ele aldığı klasik eserleri Ayı ve Bir Evlenme Teklifi, Çehov’un salt dokusu, kendine has sade ve bir o kadar çarpıcı üslubuyla tadına doyamayacağınız iki ayrı komedi olarak aynı sahnede sergilenecektir.
-Işıltılı Haşereler
Gerçekleri mi görmek hoşunuza gider hayalleri mi? Belki de ikisi için tek ihtiyacınız olan şey biraz parıltı! Ve biraz daha! Hatta daha da fazla! Çünkü bazen en rahatsız edici şeyleri en parlak ışıltılar altında görmek gerekir. Hazırsanız gözlerinizi kısmadan bakmaya gelin! Unutmayın ışık ne kadar parlaksa gölgeler o kadar net görünür!
-Maaile
Bir tarafta annesinin Minik Kuşu Fikret, diğer tarafta babasının gururu Kenan, bir anda aileye dahil olan Oya ve tüm aileyi bir arada tutmaya çalışan anneleri.
Fikret’in herkese taktığı borçları ödemekten bıkan Kenan, kardeşine işlerin başına geçmesi konusunda baskı yapmaya başlar. Fikret bu durumdan da sıyrılmaya çalışırken karşısına çıkan Oya’nın aileye dahil olması ile işler BİRAZ (oldukça) karışır.


