HÜLYA GÜLER Ne pahasına savaşmak!
Sabah sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Durum çok hassas… İran, dünyanın petrol ve doğalgaz ticaretinin can damarlarından Hürmüz Boğazı'nı kapattı, kapatacak. Savaşın ilk gününde toplanmadılarsa bile dün, önceki gün, tüm dünyada enerji, ticaret ve ilgili ne kadar bakanlık varsa hepsinin üst düzeyde toplantılar yaptıklarını tahmin etmek güç değil. Zira İran için işler 'Hürmüz Boğazı'nı kapatırsa petrol ve doğalgaz ihracatçısı komşularını kızdırır, desteğini kaybeder' noktasını çoktan aştı. Başından beri konuşulduğu gibi İran'ın bu noktada vereceği karar savaşın seyrini, müzakere masasındaki sandalyelerin kime ait olacağını belirleyecek. Şimdiden petrol ve doğalgaz fiyatlarının hangi seviyeye çıkacağı, bunun hangi ülkeyi nasıl etkileyeceği hesaplanıyor. Dünya enflasyonuna ilişkin tahminler havada uçuşuyor. Büyüme hedefleri, global ticaretin seyri gibi konulara hiç girmiyorum bile. Dolayısıyla başta AB ülkeleri olmak üzere hükümetler B, C, D planlarını hazırda tutuyor. Açık söyleyeyim bu planlar 'Z'ye kadar uzasa bile dünya piyasalarında durumu yönetilebilir çerçevede tutacak bir çözüm yok maalesef. İran da bunun farkında ki; Meclis'inden Hürmüz Boğazı'nı kapatma kararını çıkardı. Ancak İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi tarafından onaylanması halinde. İşte bu, İran'ın hala diplomatik çözüm kapısını açık tuttuğu anlamına geliyor. Önemli olan ABD ya da İsrail'in (bu iki ülkenin birbirinden bağımsız hareket etmemeleri sebebiyle ya da diyorum) diplomatik çözümden fayda umması. Yoksa bir-iki güne müzakere masası kurulmazsa İran Hürmüz silahını kullanmak zorunda kalacak. Ve böylece savaş hepimizi doğrudan ilgilendirecek. Boğazın kapatılmasından (günlük geçen 20 milyon varil petrolün büyük çoğunluğunu alan) Çin, zannedildiği kadar kötü etkilenmeyecek. Çünkü Çin dönüp petrolünü Rusya'dan alabilir. Ama AB ülkeleri zor durumda kalacaklar. Daha doğrusu petrollerini taa ABD'den getirmek zorunda kalacaklar. Sebep belli; Rusya'ya uyguladıkları ambargo. Zaten bu ambargo sebebiyle 2-3 yıldır çeşitli seviyelerde enerji krizi yaşıyorlar. O yüzden Hürmüz Boğazı'nın kapatılmasıyla petrol fiyatlarında yaşanacak patlamayı yönetmeye hiç hazırlıklı değiller. ABD'nin doğrudan etkilenmediği için Hürmüz Boğazı'nın kapatılmasına, 'acaba Çin'e az da olsa zarar verebilir mi' olasılığından medet umması piyasaların en büyük endişesi. Diğer yandan savaşın çok daha ciddi bir maliyeti daha var. Sadece İsrail'e değil İsrail'in sürüklediği gibi görünen ABD'ye de.
Can kayıplarının yanında nedir ki diyebilirsiniz ama füze yağdırmak hem İran hem de İsrail'e her gün milyonlarca dolara mal oluyor. Hesaplamalar pek birbirini tutmasa da bir günlük füze saldırısının İsrail'e maliyeti kimine göre 100 milyon, kimine göre ise 200 milyon dolar. Üstelik bu sadece saldırı maliyeti, işin bir de savunma maliyeti var. Benzer rakamlar İran için de söz konusu. İsrail Savunma Bakanlığı geçen aralık ayında 100 bin kişilik bir ordunun günlük maliyetinin 30 milyon doları bulduğunu açıklamıştı. Devamında da Gazze'ye yönelik soykırım saldırılarının 2024 sonu itibariyle ülke ekonomisine maliyetinin 675 milyon doları aştığını duyurmuştu. Çocukları zalimce bombalamak ve bir şehri yakıp-yıkmak için harcanan bir bütçe bu. Demek ki zenginlik, sadece refah ve lüks içinde yaşamak için değil, savaşmak için de şart! Ancak Gazze'nin kahramanca direnişine bakarsak asıl güç inançla vatanını savunmaktan geliyor. Her savaşın öğrettikleri var. Bu savaştan da dünyanın öğrendiği bu; vatan savunması paha biçilmez.


