İmamoğlu: Barışa katkı sağlayacak her girişimin doğal aktörü oluruz! İsmail Saymaz duruşma salonundan aktardı!
Halktv sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Ekrem İmamoğlu, Akın Gürlek’e yönelik sözleri nedeniyle 7 yıl 4 aya kadar hapis ve siyasi yasak talebiyle bugün üçüncü defa hakim karşısına çıktı. İmamoğlu, “hakaret”, “tehdit” ve “terörle mücadelede görev yapan kamu görevlisini hedef göstermek” suçlamalarıyla 7 yıl 4 aya kadar hapis cezası ve siyasi yasak talebiyle yargılanıyor.
İmamoğlu mahkeme savunmasında PKK'nın silah bırakma sürecine dair de görüşlerini açıkladı. halktv.com.tr yazarı gazeteci İsmail Saymaz duruşma salonundan İmamoğlu'nun savunmasından bir kısmı aktardı.
"BARIŞA KATKI SAĞLAYACAK HER GİRİŞİMİN DOĞAL AKTÖRÜ OLURUZ!"İmamoğlu'nun sürece dair açıklamaları şu şekilde:
Başta ifade ettiğim gibi, gerçekten zor bir dönemdeyiz. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına giriyoruz, yürüyoruz ve dünyada her şey yerinden oynuyor. Bütün taşlar yerinden oynuyor. Uluslararası ilişkiler konusunda biz tutarlı bir yol haritası belirlemek zorundayız. Bu milletin asırlardır ortaya koyduğu hariciye ilişkilerini, dünyayla olan itibarlı ilişkilerini daha asil, daha güçlü bir seviyeye taşımak zorunluluğu var. Güvenlik sorununu da çözecek, refah sorununu da çözecek. Ama içeride hukuki bütün normlarını tanımlamış ve yerine getirmiş biçimde çözecek ki dışarıya karşı itibarlı bir ülke olun. İtibarlı bir ülke olalım ki milletimiz huzurlu olsun. Milletimiz gidip konsoloslukların, daha dünkü ülkelerin kapısında vize dilencisi olmasın. İtibar dediğiniz şey budur.
Ama bugün yine milletimizin evlatlarını tehdit eden, milletimizin evlatlarını hakaret edilecek seviyeye düşüren bir pozisyonla karşı karşıyayız. Nedir o? Alver ilişkisi. Dostum kavramı üzerinden hariciye ilişkileri. Bu olmaz. Bu olmaz. Bu ülke gerçekten bu şekilde zor günlere doğru gidiyor. Türkiye’nin küresel konjonktürünün gereğini yerine getirmek zorundayız. Milletimizin, 86 milyon insanımızın gerçek anlamda bu yüzyılı yakalayacak hamleleri yerine getirmek yükümlülüğümüzdür. İşte budur tehdit, budur hakaret. Milletimizi zor duruma düşüren mevcut sıkıntıların tamamıdır bizi sıkıntıya düşüren.
Değerli dostlarım, Sayın Hâkim ve heyeti, burada bizi dinleyen insanlarımız, yarınlarda bizim bu sesimizi yazıyla beraber okuyacak vatandaşlarımıza diyorum ki mevcut Türkiye’miz zor günlerden geçiyor. Zor bir kavşaktayız. Önemli gündemlerimizden birisi de Ekim 2024 tarihinden beri gündemimizde olan Terörsüz Türkiye. Terörsüz Türkiye diye tariflenen bu mesele gerçekten bizim için çok önemli.
Hele hele genel başkanımız da burada, mensubu bulunduğum siyasi anlayış ve partimin daimi olarak her zaman savaşların, terörün ve terörden beslenenlerin karşısında olduğu nettir ve bir tarihi gerçektir. Bizler yurtta barış, dünyada barış ilkesinin daimi bekçileriyiz ve olmaya da devam edeceğiz. Tabii ki ülkemize ve milletimize büyük bedeller ödeten, binlerce vatandaşımızın canına mal olan, kahraman ordumuzu, emniyet ve jandarma mensuplarımızı, kamu görevlilerinin şehadetine sebep olan terörü reddederken, sürekli siyasi mücadelemizin her anında sivil ve barışçıl siyaseti savunduk. Türk, Kürt bütün vatandaşlarımızın demokratik, adil, müreffeh, özgür bir hayat yaşaması için tarihimiz, terörün değil, sivil bir biçimde, özellikle barışçıl siyasetin güçlenmesi için attığımız adımlarla doludur.
Türkiye’de barış ve huzurun güçlenmesine katkı sağlayacak her girişimin doğal şekilde aktörü ve koruyucusu oluruz. Ancak ne zaman koltuğu tehlikeye girse, millete karşı cephe alanların samimi olmaktan uzak olduğunu sorgulamak ve milletimizin kazanımlarının sigortası olmaktan geri durmayız. Bu, bizim ne ana muhalefet ne de Türkiye’nin birinci partisi olarak duruşumuz değil, tam da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu partisi olmaktan gelen sorumluluğumuzdur. Türkiye’de özellikle milletçe geleceğimiz adına yürütülmesini arzu ettiğimiz bu sürecin uygulamasında, yıllardır Türkiye’de kaos, kriz, baskı siyaseti uygulayan, milletimizi ayrıştıran, nefret dilinden sakınmayan, dönemsel çıkarlarına göre hareket eden iktidar, ne ucuz bir siyasetle bizi sürecin dışında bırakabilir ne de milletimizin duygularını istismar etmelerine müsaade ederiz.
Milletimizin bu süreci kibirle, dışlayarak, samimi olmayan siyasi menfaat için özellikle kutuplaştırarak yönetme anlayışına karşı duracağız ve şeffaf, kapsayıcı, Türkiye’nin bütünüyle birleştirici tutum ve tavır içinde yönetilmesi konusunda samimi, hassas çağrımızı her zaman yerine getireceğiz ve bunu milletimize duyurmak için en güçlü şekilde mücadelemizi vermeye devam edeceğiz. Biz bu sürecin hukuk ve adalet çizgisinden sapmayan, kapsayıcı, kuşatıcı, beraberlikle, eşit yurttaşlık ilkesiyle, güçlü demokratik devlet düzeni tesisi ile bunu başardığımızda, aynı zamanda Ortadoğu’da bir kutup yıldızı gibi parlayacağımızı ve bütün yakın coğrafyamıza güçlü bir barışı kazandıracağımıza inanan bir noktadayız.
Ülkemizin içerisinde bu sürece karşı gerçekleştirilen en büyük sabotajın da altını çizmek isterim. Bu sabotaj, ana muhalefetin seçilmiş belediye başkanlarına, siyasetçilerine, namuslu bürokratlarına ve Cumhurbaşkanı adayına cezaeviyle yıldırma politikasıyla beraber, bizlerin esir tutulduğumuz Silivri’de, işte tam da Silivri’de kurulan bu kampüsün içerisinde yargılanmamızla sonuçlanan sürecin sonudur, nihayetidir. Ama buna asla başarılı olamayacaklar. Özellikle ifade edeyim ki, Türkiye’de çok derin siyasi, hukuki ve iktisadi krize sürüklenmesine sebep olan bu akla karşı süreci başlatan, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi’ne ve DEM Parti’ye, buradan, bu mahkeme salonundan, adaleti aradığımız bu ülkede, adalet için sonuna kadar mücadele edeceğimiz bu ülkede bir çağrıda bulunmak istiyorum. Ve onlara sesleniyorum ve diyorum ki bu süreci kendi ikballeri için bir fırsat gören akıldan kendinizi ayrıştırın. Ya da tarihi bir sorumlulukla sürecin bütün Türkiye’ye doğru bir zeminde, bütün hassasiyetleriyle dikkate alındığı bir şekilde, şeffaf, katılımcı, kucaklayıcı yöntemlerle sürdürülmesini sağlama konusunda ciddi adımlar atmalısınız.
Tabii ki burada özellikle söyleyeyim, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yürütülen, ülkenin bu tarihi kavşağındaki atılan adımların da bu çağrıyı, ki genel başkanımız burada, o kendileri bunu çok üst seviyede yaptılar, ben de bu çağrının arkasında durduğumu ve olması gerektiğini ifade ettim. Tabii ki burada doğru usullerle siyasi partilerin temsiliyeti, eşitlikçi, çoğulcu yöntemler ile desteklenmesi ve birçok hususta nitelikli çoğunluk gibi yöntemler ile yol alınması da mutlaka yapılmalıdır. Bakın, mutlaka bilinmelidir ki bu sürecin başarıya ulaşması için tarihi adımların sonuca varması, ancak hukuksuz uygulamalardan, mevcut anayasayı dahi ihlal eden uygulamalardan, kayyumlardan vazgeçilmesi zorunluluktur. Aksi takdirde bu sürecin başarıya ulaşması ne yazık ki mümkün olamaz.
Bu yönüyle siyaset burada ikbal aramasın. Burası derken, buranın da altını çizmek istiyorum. Buranın bir mahkeme olduğunu, mahkeme salonu olduğunu, buraya siyasi müdahalenin olmaması gerektiğini, siyasi müdahalenin son bulması gerektiğini, siyasi müdahalenin cenderesi altında olan ve bu süreci bu şekilde karşılayan insanların hak ettiği muameleyi yine bu yargı çatısı altında bulacaklarını, doğru zaman geldiğinde hesap vereceklerini de altını çizmek istiyorum.
Tabii ki şunu ifade etmek isterim: İşte bugün ülkemizde en ciddi meseleye dahi, en önemli meseleye dahi bakışta siyasi ikballerini, yarınki seçimi düşünen, o seçimi nasıl kazanırım, bunun altından nasıl bir ayrıştırıcılık çıkartırım diye bakan akla karşı biz bugün yine bir mücadele içerisindeyiz, dün olduğu gibi. Yine bugün bu ortamı karıştıran, insanları kutuplaştıran, “Sen gelemezsin, o gelsin, o gelmesin” diye birbirine ayrıştırmaya çalışan akıl, işte gerçek anlamda bu ülkenin evlatlarını, bu milletin evlatlarını, ister hâkimin çocuğu, ister savcının çocuğu, ister burada bulunan avukatların, ister 86 milyon evladı olsun, onları tehdit eden, onları köşeye sıkıştıran, onlara hakaret eden bu akıldır, bu anlayıştır. Onun altını çizeyim. Siyaset, bu yönüyle, gerçekten tüm müktesaplardan akan kanallarıyla birlikte memleketin sorunlarında çözümde birlikte düşünsün, birlikte çalışsın. Bizim baktığımız pencere budur.


