İnsan mutlu olmaktan utanır mı?
Halktv sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Öyle günler yaşıyoruz ki, mutlu olmak.. Doyasıya yemek yemek.. Gece sessizlikte uyuyabilmek utandırıyor insanı.
Ya Gazze’nin çocukları geliyor aklınıza.. Ya Ekrem Başkan ve çalışma arkadaşları.
En çok da bir zamanlar yanınızda sandığınız isimlerin zulmün değirmenine su taşıdığını gördüğünüz zaman utanıyorsunuz. Onlar adına! Ülkeniz adına!
Doğrusu zaman zaman ben de itirafçı olmak istiyorum. Siyasette, medyada tanık olduğum her şeyi anlatmak istiyorum. “Zamanı değil” diye susuyorum.
Mesela Gürsel Tekin.. CHP’nin İstanbul’daki abilerinden biri. Mal varlığını, parti içindeki icraatını bilmeyen yok. Daha geçen yıl partisinden koptu kopacak hale gelmişti. Bugün sosyal medyada şu satırları paylaştı:
“Dünyanın en eski, en köklü siyasi partilerinden biriyiz. Yüz yılı aşan bir geçmişimiz var; sayısız kurultay, kongre, divan… Her biri bir gelenek, her biri bir miras. Böylesine büyük bir tarihin, böylesine derin bir kültürün içinden süzülüp gelen bir partinin, bugün bu tür tartışmaların odağına yerleştirilmesi beni derinden yaralıyor.
Birbirimizi suçlamakla, “O haklı, bu haksız” demekle bir yere varamayız. Asıl meseleye bakmamız gerekiyor: Partimiz ne hale geldi?
Deşifre edilen ses kayıtları, kamuoyuna yansıyan iç kavgalar, parti içindeki paralel yapılar, yok edilen gelenekler, ayaklar altına alınan teamüller… Bunlar bir siyasi partinin değil, bir milletin hafızasını zedeler. Çünkü biz sadece bir parti değiliz; bu ülkenin demokrasi mücadelesinde köşe taşı olmuş bir anıtız.
Ben bu işin okulunda yetişmiş, gençliğini siyasetin mutfağında geçirmiş biriyim. O yüzden o tabloyu gördükçe içim acıyor. Partinin gelenekleri, örfleri, adetleri öylesine terk ediliyor ki, artık kurultaylar umut değil, korku ve kutuplaşma vesilesi oluyor.”
Paylaşıma yanıt Karar yazarı İbrahim Kahveci’den geldi: “Partimiz ne hale geldi” diye soruyor sayın Gürsel Tekin. Valla partiniz yüzde 35-36 ile birinci parti haline geldi; bu mu derdiniz!
Ne büyük dertleri varmış Kurultay’a dair. AKP, arkasına medyasını alıp saldırıya geçene kadar, yazık, acılarını içlerine gömmüşler.
*. *. *
Gürsel Tekin’in durduğu yerden değilse bile, Erdoğan’ın en has kalemlerinden Selvi de kurultayla yatıp kalkanlardan. O, Özgür Özel’in Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık yarışından çekilmesi için baskı yaptığını iddia ediyor. Ama Kılıçdaroğlu’nun daha sonra anlattıklarını da “yahu ne demiş aslında” diye on saniye düşünmeden köşesine taşıyor:
“Evet, ikinci tura katılmama yönünde bir kararım oldu. Divan Başkanı olan Ekrem İmamoğlu ile bu konuyu bir odada görüştük. ‘Özgür Bey’i de çağırsın, ben elini de kaldırayım’ dedim. Fakat daha genel kurul salonuna gitmeden ‘@ekremedit’ diye bir Twitter hesabı var galiba. O hesapta farklı bir dille sanki bunu bir talimatla yapıyormuşum gibi tweet atıldı. Bu tweet hesabının Ekrem Bey’e yakın olduğu söylendi. Bu tweet çok ağırıma gitti. Yani kardeşim ben daha geliyorum, konuşacağım, ağzımızdan çıkan şey anında sosyal medyada ve sanki bunu bir talimatla yerine getiriyormuşum gibi bir söylem. Bu beni çok rahatsız etti. Sonra gittim oraya tabii bunu diğer arkadaşlar da okumuşlar. Orada ‘Gitmeyin, adaylıktan vazgeçmeyin’ diye bağıranlar oldu.
Onların hepsi çok önemli değil de önemli olan orada bir depremzede muhtar ağlayarak, ‘Adaylıktan çekilirsen ben de çocuklarım da hakkımızı helal etmiyoruz’ dedi. İki şey üst üste geldi: O tweet ve bir de ‘Ben hakkımı helal etmem’ diyen muhtar” demişti.”
Selvi’ye tavsiye ederim, arada bir sabah kadın kuşaklarını izlesin.
Üç çocuğunu kocasını bırakıp Tiktok’ta tanıştığı adama kaçan kadınlar daha inandırıcı öyküler anlatıyor.
Tam gidip Özgür Özel’in elini kaldırarak zaferini kutlayacakmış ki, ne idüğü belirsiz bir tweet midesini bulandırmış. Bir de muhtar ağlamaz mı!!
“Bütün saygımla” diye başlanır cümleye, “kusura bakmayın” diye devam edilir: Bu mudur şaibe? Partiyi çatlama noktasına getiren davada dayanağınız bu mudur?
Partinizin başta İmamoğlu, neredeyse tüm belediye başkanları içerde. Yakından tanıdığınız onca insan kelimenin her anlamıyla işkence altında. Kurultayda sizi yolunuzdan alıkoyan tweet kimbilir kimin elinden çıkmıştı. Şu paylaşımın sahibi ise açık. Genç bir adam Efe Çakır. Diyor ki:
“ İBB Medya AŞ eski genel müdürü annem İpek Elif Atayman, sürüldüğü Afyon cezaevinde 5 gündür yerde yatıyor. Devletine milletine maddi ve manevi hiç bir yanlışı olmayan sicili tertemiz bir insana yapılan bu insanlık dışı hareket kabul edilemez."
Saatlerce nerdeyse aç susuz, kapalı araçla Afyon’a götürülen İpek Elif Atayman’a belli ki tıklım tıklım cezaevinde yatak bulamamışlar. O da içine özel eşyasını koyduğu çöp torbasını yastık yapmış, yerde uyumaya çalışmış.
Akıllara gelen ilk soru şu: “Acaba böyle yöntemlerle insanları itirafçı olmaya mı zorluyorlar?”
Ne esas, ne usul, ne teamül.. Ve elbette ne de kara kaplı defter.
Hukuk adına ne varsa hepsini iptal etmişler. Koltukta oturmaya devam edebilmek adına her şeyi deniyorlar.
“AKP GİDERSE DİN ELDEN GİDER” diye düşünenlere güvenip vites yükseltiyorlar. Oysa farkında değiller, en güvendikleri kesimler bile gemiyi terk etmeye başladı.
Okuyacağınız satırlar Akit yazarı İdris Günaydın’a ait. Yazısında “artık karpuzu dilimle yiyoruz” diye şaşkınlık ve kızgınlığını dile getiriyor. Sonra.. Sadede geliyor:
“Ben bu hükumetin başta kalmasından yanayım. Aksi tam bir felaket olur. Ama bunu düşünen benim. Herkes benim gibi mi düşünüyor? En yakınlarım bile; yıllarca balkonundan Tayyip Erdoğan’ın posterini eksik etmeyenler, “Zehir ise bu zehri içeceğiz” diyorlar.
Nice ilahiyat mezunu arkadaşlar aynı şeyi yemin billah ederek söylüyor.
En son İlahiyatçı bir öğretmen arkadaşın bir mesajı: “Başkalarına verilen paralar, maaşlar, harcırahlar, karşılama-uğurlama giderleri için hazineden ne kadar para çıktığı söylenmezken, emekliye verilen bayram harçlığı dile getiriliyor.
Vekillere söylesek boş. Onlar Meclisin duvarlarından dışarı zor çıkıyor. Reise en yakın olduğu söylenen birkaç ismin numarası var. Aylar önce bir mesaj yazdım; hâlâ okumadılar. Demek o telefonu kullanmıyorlar. Telefonlarını çaldırdım, bakmıyorlar. Sesimizi kime duyuracağız?”
Benden duymuş olmasın, İdris Bey Erdoğan’ın uçağına davet edilen Akitçi gazetecilerden birinden rica etse.. O, mesajını Reis’e iletse..
Diyecektim, vazgeçtim. Kim buna cüret edebilir ki!! İnsanı anında bir dilim karpuza muhtaç ederler vallahi!
Demişken, şu günlerde feryadın bini bir para tekstil sektöründe olup biteni takip ediyor musunuz? Her gün işçi çıkartılıyor. Hem de üçer beşer değil, yüzlerce..
İşsizlik “YENİ PANDEMİ”.. Ne yazık ki bu iktidarla tedavisi de yok.
Acılar dört bir yanımızı sarmışken güzel bir insanı toprağa verdik.
Hiç tanımadığım Ferdi Zeyrek için ağladım bugün de.. Adalet Bakanlığı izin vermediği için Manisa’ya gidemeyen Ekrem Başkan adına.. Türkiye’nin tüm güzel insanları adına ağladım.
Yaşım 75.
O kadar çok cenazenin ardında yürümüşüm ki!
Uğur Mumcu.. Türkan Saylan.. Berkin Elvan.. Daha niceleri.
İyiler iyilerle beraberdi o yürüyüşlerde.
Şimdi de Cumhuriyet yürüyüşünde beraber. Elele”!!!


