İpotekli konut satışı yüksek faize rağmen nasıl arttı? Yusuf Dinç
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
250 bininci deprem konutunu da teslim etti ya Türkiye, aşk olsun. Konut piyasası için şartların en ağır olduğu bir dönemden geçerken bunu başarmak çok büyük iştir.
Şartların en ağır olduğu derken;
savaş şartlarından daha ağır faiz koşullarını
kastediyorum. Savaş halindeki ülkelerin faizleri hakikaten bu denli yüksek değil.
Belki Türkiye de bir tür savaşta olduğundadır. Piyasa vesayetiyle…
Bu savaşı piyasayı kendi sınırlarına davet etmek yerine faizle vermek, sonu riskli bir müdafaa stratejisidir. Tarif etmeye çalışırsam bu müdafaa stratejisi bir kale duvarı örmeye benzer. Saldıran güçler örülen duvarı aşmaya her yaklaştığında kale duvarları biraz daha yükseltilir sonra biraz daha… Taraflardan biri pes edene kadar. Bu arada kale ahalisi içeride aç biilaç bunalır, lojistik sorunlarla yüzleşir. Kale dışının içerideki akrabaları hariç…
İşte böyle. Eldeki malzemeyi de kale duvarı örmeye kullanınca içerideki imkansızlıklar artar.
Şartlar Türkiye’de yüksek pozitif reel faizle konut krizi üretiyor. Hem arz hem talep yönlü… Yani hem yeterli konut imal edilemiyor hem servetine yüksek faizle servet katanlar pazardaki konutları kapışıyor.
Diğer taraftan
yarısı bizden
kampanyasıyla bir imkân sunulmuş olmasına rağmen; deprem riski altında üstelik kalitesiz konut ve yaşam standartlarına maruzken İstanbul ve İzmir gibi şehirlerde dönüşüm nimetinden belediyelerin duyarsızlığı nedeniyle mahrum kalınıyor.
Mayıs konut satış istatistikleri işte bu şartlar altında geldi. Yılın en yüksek aylık satışı raporlandı: 130 bin adet. İpotekli satışlarsa artmak bir yana adeta patlamış durumda. Toplam satışlar %17 artış gösterirken ipotekli satışlar %96 artmış.
İpotekli satışlar çok düştüğünden bu şiddetli artış normal zannedildi. Fakat böylesi bir artış normal değil. Bu faiz oranlarıyla böylesi artış olmaz. Gözden kaçan bir şey var.
İpotekli satış demek artık sadece banka kredisi demek değil. Hem de uzun zamandır değil. Türkiye’de artık tasarruf finans diye bir olgu var. Ve özellikle bu seneki ipotekli satışlarda kendisini hissettirmeye başladı.
Sektör güdülü tasarruf pazarından önemli bir pay almaya başladı. Buna bağlı olarak da 2025 yılı aylık ortalama 10 bin civarı araç, 5-6 bin civarı da konut tasarruf planının tahsisatı gerçekleşiyor.
Halihazırda 673 bin tasarruf planıyla 630 bin katılımcı sektör şirketleri uhdesinde birikim yapıyor. Bu veri, çoğu 2 ila 5 yıl arasında bir o kadar araç ve konutun (önemli bölümü araç olmak üzere) sektörün finansal çözümleriyle el değiştireceğini gösteriyor.
Artık bankalarda birikim yapanların sahip olduğu eğitim, konut, çeyiz hesabı desteği gibi imkanların, tasarruf finans sektöründe birikim yapanlara da sunulmasının zamanı yaklaşıyor. Üstelik bankaların borca dayalı mortgage modelinin yanlışlığını sektör düzeltiyorken.
İpotekli satıştan yalnız banka kredisi anlamak artık yetersiz. Türkiye’nin dünyaya armağanı olan tasarruf finans da var. Belki borca dayalı mortgage modelinin yanlış olduğu artık anlaşılır da ipotekli satıştan sadece tasarrufa dayalı modellerin anlaşılacağı günler de gelir.
Konu önemli çünkü aktüelden çekip alacağımız düşünsel meselelerden birisi de bu. Yeni dünyada Türkiye’nin konut finansman modeli neye benzeyecek sorusunun cevabını aramalıyız. İthal edilen otomobile neden bankaların halkın tasarruflarıyla finansman sağladığını da sorgulamalıyız. İthalatçılar otomobil satmak istiyorsa finansman imkânını da ithal etmelidir. Alman, Çinli, şuralı buralı arabasını gönderiyorsa satılması için kredisini de kendi göndermelidir. Arabasını gönderip satılsın diye Türk bankalarının kredi sağlamasını beklemekten vazgeçirilmeliler. Tabi adamlara ÖTV’yi finanse etmek zorunda değiliz, dedirtmemek lazım.
Konu gene önemli çünkü finans sektörünün de hazırlanmasında etken olduğu bugünkü piyasa koşullarının
antropolojik finansla
ya da
İslami finansla
aşılabileceğini gösteriyor. Tabi mesele sadece bugünün meselesi değil. İslami finansın sorunun değil çözümün adresi olduğunu göstermek, yeni dünyamızın tasarlanması adına önemli.
Faizle inşa edilen kalelerin enkazı altında çok toplum ezilecek. Hakikatin dili bunu söyler. Milletimizin tasarruflarıyla kendi geleceğini kendi avucunda tutacağı bir aklı inşa etmeliyiz.


