İslâm âlimleri ve Filistin mücadelesi Turgay Yerlikaya
Yenisafak sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
7 Ekim sonrasında bütün dünyanın gözlerinin önünde cereyan eden soykırımın nasıl sonlandırılabileceği, hiç kuşkusuz sadece Müslüman dünyanın bir sorunu değil. Mevcut uluslararası sistemin sınırları içerisinde dile getirilen teklif ve önerilerin uygulanma ihtimali bir kenara sonuca ne tür bir katkı sağlayacağı da tartışmalı. Bu nedenle, son günlerde İrlanda Cumhurbaşkanının çağrısı ile gündem olan ve Türkiye’den de destek gören BM bünyesinde bir askeri operasyon seçeneği, BM Güvenlik Konseyi yapısı nedeniyle ihtimal dışı. Bu nedenle İsrail’i ne durdurabilir sorusunun mevcut hukuki düzlem içinde anlamlı bir cevabının olmadığı açık.
Fakat tüm bu sınırlılığa rağmen İsrail’e yönelik diplomasi trafiği başta olmak üzere ticari ilişkilerin kesilmesi ve uluslararası düzlemde İsrail’in izole edilme çabaları söz konusu. Bu bağlamda, İsrail nasıl durdurulabilir sorusunun eksen olduğu, Dünya Müslüman Alimler Birliği’nin toplantısının çıktıları da önemli notlar içeriyor. Bir hafta süreyle Demokrasi ve Özgürlükler Adasında toplantılar yapan alimlerin sonuç deklarasyonuna yansıyan önerileri, İslam ülkelerinin siyasi iradelerinde karşılık bulabilir ise Filistin’e yönelik destek de artabilir.
TOPLANTI NOTLARI
Adadaki toplantıda, Filistin mücadelesinde silahlı direnişin meşru bir seçenek olduğu vurgusu önemliydi. Son günlerde, bazı platformlarda dile getirilen Hamas’ın Filistin’in geleceğinde olmaması gerektiği yönündeki politika önerileri dikkate alındığında, silahlı direnişe yönelik yapılan bu vurgu oldukça kıymetli. Toplantının önemli çıktılarından biri de Müslümanların bir vakıf fonu kurmak suretiyle Filistin’e ekonomik anlamda destek olmaları. Gazze’nin yeniden ihya ve inşasının yanı sıra kıtlık problemine maruz bırakılan binlerce Filistinlinin söz konusu vakıf ile finanse edilecek olması, hiç kuşkusuz yaraların sarılmasına katkı sağlayacaktır.
Çağrının muhatabı olan İslam ülkeleri ile ilgili en can alıcı noktalardan biri de İsrail ile ticari ilişkilerin kesilmesi. Bu noktada, bütün İslam ülkelerinin alacağı pozisyon, İsrail’i ticari anlamda zora sokacağı gibi küresel düzlemde de İsrail’in yalnızlaşmasına katkı sağlayacaktır.
BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ VE ÂLİMLER
Bugün Müslüman dünyadaki alimlerin ilgili ülkelerdeki rolü ve etkisi üzerine bir tartışma yapılabilir. Son iki yüzyıl ile mukayese edildiğinde bu etkinin niteliği ve etkisi üzerine bir müzakere, bugünün dünyasına da çok şey söyleyecektir. Örneğin 20. yüzyılda, başta Türkiye olmak üzere Cezayir gibi ülkelerdeki bağımsızlık süreçlerinde alimler ciddi bir rol oynamış ve halkın bağımsızlık mücadelesine katılımını teşvik ve telkin eden aktörler olmuşlardır.
Mütareke döneminde Mehmed Akif’in Millî Mücadeleye desteği artırmak için Balıkesir Zağnos Paşa ve Kastamonu Nasrullah Camii’nde irad ettiği hutbeler ve bu hutbelerin dönemin gazetelerinde neşredilmesi toplumsal desteğin tahkimi açısından önemli olmuştur. Gazi Paşa’nın ifadesiyle “manevi cephemizin kuvvetlenmesine” hizmet eden Sırat-ı Müstakim dergisi, Akif’in yanı sıra Eşref Edip, İsmail Hakkı İzmirli ve Babanzade Ahmet Naim gibi önemli isimlerin yazıları ile neşredilmiş ve Anadolu’da Milli Mücadelenin zemininin teşkiline büyük destekleri olmuştur.
Âlimlerin bağımsızlık savaşındaki rolüne Müslüman dünyadan bir diğer örnek de Cezayir. 19. yüzyılın sonu ile başlayan ve 20. yüzyılda gerçekleşen mücadelede âlimler Türkiye’dekine benzer biçimde, halkın sömürgeciliğe karşı meydan okumasını temin ve tesis etmiş ve bağımsızlık savaşının fitilini ateşlemişlerdir. Şeyh Abdülkadir bin Badis ve El Arabi et-Tebsi gibi isimler, Fransız sömürgeciliğinin yarattığı tahribata dikkat çekerek bağımsızlık savaşına halkın katılımını sağlamaya çalışmışlardır. Her iki ülke örneğinde de görüldüğü üzere, alimler mücadelenin taşıyıcı sütunları olmuşlar ve toplumsal mobilizasyonda çok ciddi rol oynamışlardır.
Bugün İslam dünyası hem kurumsal hem de müstakil anlamda neler yapabilir sorusu üzerine daha fazla düşünmeli. Kolonyal tecrübelerin yanı sıra zihnen sömürgeleştirilmiş ve egemenlik iddiasından vazgeçmiş birçok Müslüman ülkenin Filistin’e ne tür bir desteği olabilir? Hiç kuşkusuz, âlimlerin mevcut siyasal rejimlerdeki etkisi ve kapasitesi de ayrı bir tartışma konusu. Fakat tüm bu kısıtlılıklara rağmen yüz yıl öncesi ile karşılaştırıldığında alimlerin etki ve fonksiyonunu genişletebilecek bir düzlem de inşa edilmelidir.
Yüz yıl öncesi ile karşılaştırıldığında İslam dünyası neden bu konumda ve dünyadaki etkisi hangi gerekçelerle sınırlı diye de düşünmek gerekiyor. Aksi takdirde yüz yıl öncesi ile mukayese edildiğinde bazı alanlarda neden bir gelişme kat edilemediği de anlaşılmayacaktır. 1925 sonrası kapatılan Sırat-ı Müstakim gibi neşriyatlara bugün dünden daha fazla ihtiyaç olduğu da bir gerçek. Akif’in, Çanakkale Savaşının başladığı dönemde yazdığı “Uyan” şiirini bugün tekrar hatırlatmakta fayda var:
Ey koca Şark,
ey ebedî meskenet!
Sen de kımıldanmaya
bir niyyet et.
Korkuyorum,
Garb’ın elinden yarın,
Kalmayacak
çekmediğin mel’anet.


