İsrail ve propaganda savaşları Turgay Yerlikaya
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Son günlerde yoğun bir diplomatik baskıya muhatap olan İsrail’in uluslararası sistemdeki yerine dair ciddi tartışmalar yapılmakta. 7 Ekim sonrasında istisna olma halini bütün boyutları ile sergileyen İsrail’in, bir terör devleti olma vasfını tamamlamak üzere olduğunu söyleyebiliriz. Elindeki hemen her enstrümanı kullanarak Gazze’deki operasyonlarını meşrulaştırmaya çalışan İsrail, kabinede Gazze’nin topyekün işgalinin onaylanması ile başka bir safhaya geçti. İçeride muhalefetin yoğun eleştirileri ile birlikte ülke dışındaki tepkiler her ne kadar İsrail’in operasyonel kapasitesini sınırlandıran bir sonuç üretmese de terör devletinin uluslararası sistemdeki izolasyonuna ciddi bir katkı sağlamaktadır.
Son günlerde Netanyahu’nun kamuoyuna söylediklerine bakıldığında, İsrail’in özellikle söylem savaşları noktasında da ciddi bir tahribat yaşadığı görülmektedir.
Öyle ki 7 Ekim sonrasında İsrail lobisinin de etkisiyle Batı basınında inşa edilen koşulsuz İsrail desteği yerini kısmi de olsa eleştiriye bırakmış durumda. BBC’nin, Gazze’ye yardım ulaştırılması sürecinde yaşanan dram ve trajedileri havadan gözlemlediği anı bir milat olarak sayarsak, başta BBC olmak üzere birçok Batılı medya organının İsrail’e yönelik tahammülünün sınırlarına gelindiği görülmektedir. Çoğu mecrada bu sınırların çoktan aşıldığına yönelik kuvvetli göstergeler de göz önünde bulundurulduğunda, Netanyahu’nun söylediklerinin malumun ilamı olduğu da açık biçimde görülmektedir.
NETANYAHU: PROPAGANDA SAVAŞINI KAYBETTİK
Ne demişti peki Netanyahu?
Geçtiğimiz günlerde basına demeç veren Netanyahu, İsrail’in, sosyal medya ve algoritmalar nedeniyle propaganda savaşını kaybettiğini ifade etti.
Israil’in karşısında çok büyük bir güç olduğu dolayısıyla bu gücün sosyal medya mecraları aracılığıyla İsrail’i söylem alanında baskıladığını vurguladı. Netanyahu’nun karşı taraf olarak ifade ettiği Hamas’ın, hangi güç ve teknoloji ile bunu yaptığına dair en ufak bir ayrıntı bile vermemesi, hiç kuşkusuz karşı taraf olarak tavsif ettiği yapının genişliğini görememesiyle ilgili.
Bugün İsrail’e yönelik olumsuz haber ve içeriklerin gerçek kişi ve medya organları tarafından üretildiği dikkate alındığında, ancak şu yargıda bulunulabilir; artık insanlık her alanda İsrail’in ürettiği teröre karşı durmakta ve bu durumu hemen her platformda çekinmeden dile getirilebilmektedir.
Peki neden bütün lobi ve devasa bütçeli medya organlarına rağmen İsrail söylem savaşlarını kaybetti.
ABD ve Batı’nın önemli caddelerindeki billboardlara reklam veren, satın aldığı reklam minibüsleri ile Hamas ve Gazze’de yaşananlara dair dezenformasyon üreten İsrail, neden meşruiyetini tartışmaya açtı ve söylem alanında bir yenilgiyle karşı karşıya kaldı.
İSRAİL’İN DEZENFORMASYON SİYASETİ
Biraz geriye döndüğümüzde bu sorunun cevabını bulabilmemiz mümkün. Hatırlayacak olursak İsrail, 7 Ekim sonrasında gücün sofistike ve teknolojik kısımlarına dair oldukça performatif bir tutum sergiledi. Antony Loewenstein El Cezire için yaptığı belgeselde, İsrail’in, teknolojiyi kendi amaçları için nasıl araçsallaştırdığını bütün ayrıntıları ile göstermişti. Loewenstein’in “Filistin Laboratuvarı” isimli kitaba da evrilen bu çalışması, İsrail’in Gazze ve Filistin’in kalan kısmındaki işgal süreçlerinin teknik boyutlarını da bütün dünyaya ayrıntılarıyla aktardı. Aynı İsrail, Batı’daki lobileri aracılığıyla da bu savaşın enformasyon kısmını sevk ve idare etti. Fakat insanlığın kalan kısmı ile bir mücadele içerisine giren İsrail, zamanla kendisine karşı olan blokun genişlemesini engelleyemedi ve bugün özgür olan hemen her ülke bir biçimde İsrail’e karşı.
O sebeple özellikle 7 Ekim sonrasında İsrail eliyle ve Batılı basın yayın organları aracılığıyla gündeme getirilen birçok dezenformasyon tespit edildi. Hamas’ın 40 bebeğin kafasını kestiği yalanı ile başlayan bu serüven, İsrail’in Hamas militanlarını gerekçe göstererek bombaladığı okul ve hastanelerde de çok açık biçimde devam etti. Yine Gazze’deki abluka sürecinde dünyayı yanlış yönlendiren ve süreç ile ilgili bütün akışı enformasyon düzleminde zehirleyen İsrail, bugün itibarıyla söylem alanındaki mücadeleden yenik çıkmış durumda. Hiç kuşkusuz bu durum, İsrail’in Gazze’deki soykırımını engelleyemese de terör devletinin bütün pratiklerinin kayda alınmasını ve gelecek nesillere bir hafıza olarak aktarılmasını temin etmektedir.
Nihai kertede, başlarda propaganda alanında mücadeleyi kazanacağına dair inancı tam olan İsrail’in gelinen noktada enformasyon savaşını kaybetmesi büyük bir kazanımdır. Bu durum İsrail’i fiili olarak durdurmasa da İsrail karşıtı blokun genişlemesine hizmet etmekte ve İsrail açısından her geçen gün daha zorlu koşulların oluşabilme imkanını diri tutmaktadır.


