Kamu personelinin sesi olarak sorunlarını gündeme taşıyoruz Ahmet Ünlü
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Bugünkü yazımızda okuyucularımızdan gelen talepler doğrultusunda öne çıkan sorunları ve çözüm önerilerini gündeme getirmeye çalışacağız.
Mahalli idarelerde kadroya geçen personel nakil sorunundan dertli
Bir okuyucumuz; “Belediyelerde kadroya gecen personellerin tayin hakki yok. Geçiş hakkı sadece belediye ve özel idareler ile sınırlı, çok mağdur var. Ailelerimizden kopuk durumdayız. Gündeme alırsanız seviniriz.”
Belediye çalışanlarının genel olarak ciddi sıkıntıları olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Her başkan değişikliğinde bütün personel adeta diken üstünde olur. Bazıları ciddi sorunlar da yaşar. Özellikle idareci olanların görevleri başında kalması hemen hemen imkansızdır. Başkanlar nihayetinde seçimle gelmiş birisidir ve bir partinin temsilcisidir. Bu nedenle belediye personellerine çok ciddi güvenceler getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Diğer yandan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun geçici 48’inci maddesinde kadroya geçirilen sözleşmeli personelle ilgili olarak mahalli idarelerde görev yapanlarla ilgili kısıtlama getirilmiştir.
Buna göre diğer kurumlarda görev yapanlar açısından memur kadrolarına atananların sözleşmeli personel olarak geçen süreler dahil olmak üzere dört yıl süreyle başka bir yere atanamayacakları ile dört yıllık sürede, memur kadrosuna atanmadan önce tabi oldukları mevzuata göre yer değiştirme hakkına sahip olanların söz konusu mevzuatta yer alan süre, usul ve şartlarla görev yerleri değiştirilebileceği ifade edilmektedir.
Ancak mahalli idarelerde memur kadrolarına atananların il özel idaresi, belediye ve bağlı kuruluşları ile mahalli idare birlikleri dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarına naklinin yapılamayacağı belirtilmiştir. Maalesef kanunda yer alan düzenleme bu şekildedir. Burada yer alan ifadelerin Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.
Memur sendikalarının başkan seçim yöntemi değişmelidir
Bir okuyucumuz; “Şuan çoğu görev vekil sistemiyle gidiyor. Görevde yükselme sınavları yapılarak asılların gelmesi mülakat olmaması şartıyla. Sonra nasıl bir sistemdir ki sendika başkanları bir başkan olduklarında daha değiştirmek çok zor. Sendika genel başkanları tüm üyelerin seçimiyle belirlenmeli.” ifadelerini kullanmış.
Birçok kamu kurumu ya bazı dolambaçlı yolları kullanarak idari kadrolara sınavsız atama yapıyor ya da bu görevleri vekaleten yürütüyor. Bu sorunun çözümü için memur sendikalarının gerekli adımı atarak sorunu güçlü bir şekilde gündeme getirmesi gerekiyor. Özellikle sınavsız atamalar konusunda memur sendikalarının ahraz gibi seslerinin çıkmaması anlaşılabilir bir durum değildir. Memur sendikalarının üye sayısı arttıkça sesleri maalesef daha az çıkıyor. Halbuki doğru konularda münasip bir lisanla memurların haklarının korunması için her türlü adım atılmalıdır.
Diğer yandan işçi veya memur sendikacılığında yönetim kademesine gelenlerin normal şartlar altında görevlerinden ayrılmaları oldukça zordur. Delege sistemi bu şekilde devam ettiği sürece yeni seslerin ortaya çıkması oldukça zordur. Daha çok değişiklik yönetim kurulu içerisinde oluyor.
Bizim önerimiz de okuyucumuzun önerisi paralelinde olup başkanların bütün üyelerin oylarıyla seçilmesidir. Aksi takdirde başkanlar sadece delegelerin sesini dinleyecektir. Maalesef sistem bu şekildedir ve değişim için de köklü bir reforma ihtiyaç vardır. Bu sistem nedeniyle ömür boyu sendika başkanlığı yapanlar olursa şaşırmamak gerekir. Nitekim bazı benzer sivil toplum örgütlerinde buna yakın bir durum vardır.
Bu nedenle 4688 sayılı Kanunda acilen bu yönde bir değişiklik yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Artık ağalığın her türlüsüne karşı duruş sergilememiz gerekiyor. Cumhurbaşkanının dahi bütün vatandaşların oyuyla seçildiği bir ortamda aidat ödeyen memurların veya işçilerin sendika başkanlarını doğrudan seçmelerine ilişkin kanuni düzenleme yapılmalıdır.
Bu konuda sendika üyesi olanların ilgili kurumlara e-mail vb. yollarla taleplerini iletmelerini öneririz. Bu yöntemle seçilen hiçbir başkan ağalığa soyunamaz.
Kamu şefleri seslerinin duyulmasını istiyor
Bir okuyucumuz; Kamu şeflerinin sorunlarını gündeme getirmemizi istiyor ve gerek 3600 ek gösterge gerekse Özel Hizmet Tazminatı ve Ek Ödemelerinin iyileştirmesini talep ediyor.
Kamuda görev yapan şefler sorunlarının dinlenmediğinden ve dikkate alınmadığından oldukça dertli. Bazı kurumlarda görev yapan şefler hem geniş yetkilere sahip hem de önemli fonksiyon ifa etmektedirler. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının taşra teşkilatında görev yapan şefleri bu kapsamda sayabiliriz. Bunlar adeta birçok kurumdaki şube müdürlerinden daha etkin ve daha çok yetki kullanmaktadırlar.
Bir okuyucumuz göndermiş olduğu e-postada; “…Kamu kurumlarında iş ve işlemler öncelikle şeflerin sevk ve idaresiyle yürümektedir. İşleri çekip çeviren, vatandaşla doğrudan muhatap olan, sorunları çözen öncelikle ve genellikle şeflerdir. Belli bir kıdeme, liyakate ve bilgi birikimine ulaştıktan sonra, görevde yükselme sınavında gösterilecek başarıyı müteakip şeflik kadrosuna atama yapılmaktadır.
Bu nedenle, Şeflere verilmeyen 3600 ek göstergenin bir an önce verilmesi, aynı unvanda, farklı kurumda olan şefler arasında farklı uygulanan ek ödeme oranları ile ilgili sorunun çözülmesi, özel hizmet tazminat oranından kaynaklı sorunun çözülmesi, şeflerin aylık derecesi 1 inci derecenin 4 üncü kademesine ilerlese de, kadro derecesi 3 üncü derecenin altına ilerleyememesi nedeniyle 1. derece kadro verilmesi beklenmektedir.” ifadelerini kullanmıştı.
Toplu sözleşmelerde kurumlara özgü getirilen mali iyileştirmeler ister istemez kurumlar arasındaki çalışma barışını zedelemektedir. Bu nedenle şeflerin sorunlarına bir bütün içerisinde bakılarak köklü çözüm üretilmesi gerekmektedir
Ancak gelinen noktada şeflerin birçok talebinin haklı olduğu dikkate alındığında çözüm üretilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Özellikle 1'inci dereceli kadrolara atanma talebinin beklenmeden yerine getirilmesi gerekmektedir. Bazen şefler için 1'inci derece kadro ihdas edildiğine şahit oluyoruz. Ancak anlaşılmaz bir şekilde verilen 1. dereceli kadro tekrar iptal edilmektedir. Örnek İçişleri Bakanlığında şeflere verilen 1. dereceli kadrolar daha sonra iptal edilmiştir.
3600 ek gösterge talebi ise geniş bir yelpazede talep haline gelmiş ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından da bu konuda söz verilmiştir. Doğrusunu söylemek gerekirse 3600 ek gösterge düzenlemesinin yaygınlaştırılmasının üstesinden nasıl gelineceğini merak ettiğimi ifade etmem gerekiyor. Nihayetinde uzunca bir süredir bu konuda sessizlik hakimdir.
Ayrıca şube müdürleriyle mali olarak aralarındaki farkın açılması da başka bir sorundur.
Diyanet Murakıpları yaşadıkları sorunların görülmediğini belirtiyor
Bu konuda çok sayıda e-posta ve başka iletiler aldığımı ifade etmek isterim. Belli ki Murakıpların ciddi sorunları bulunuyor. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler. Demek ki yaşanan bir mağduriyet söz konusu. Bizim bu konuda ayak üstü bir çözüm üretmemiz takdir edileceği üzere söz konusu olamaz. Ancak bu konuda ilgililerin yaşanan sorunları bütünlük içerisinde analize tabi tutularak çözüm üretmesi gerekmektedir.
Devlet Personel Başkanlığının kapatılmasından sonra kamu personelinin sorunlarına çözüm üretecek kurum kalmamış ve sistem dağılmıştır. Daha önceki yazılarımızda bu konuyu gündeme getirmiştik. DPB’nin fonksiyonunu ifa edecek, dağınıklığı giderecek ve sistemi bütünleştirecek bir kuruma olan ihtiyaç her geçen gün daha da artmaktadır.
Memurlar disiplin affının çıkmasını istiyor
Bir okuyucumuz disiplin affının ne zaman çıkacağını soruyor.
Daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz üzere Disiplin affı 2006 yılında 5525 sayılı Kanun’la yürürlüğe girmişti. Bakan Işıkhan tarafından yapılan açıklamaya göre kısa sürede disiplin affının çıkarılacağı düşünülmüştü. Bakan bu konuyla ilgili olarak “Belirli şartlarda disiplin affı çalışması yapacağız” ifadesini kullanmıştı.
Son disiplin affının 2006 yılında yapıldığı düşünüldüğünde 19 yıldır disiplin affı çıkarılmadığı anlaşılmaktadır. Daha önceki disiplin affı ise 1999 yılında 4455 sayılı Kanun’la yapılmıştı. Bu nedenle bütçeye herhangi bir mali yük getirmeyen disiplin affına ilişkin düzenlemenin kısa sürede Meclis’e gelmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz. Zaten af kelimesi duyulduğunda beklenti satın alınır ve süreç ister istemez hızlanır. Kaldı ki bu Ülkede bir FETÖ gerçeği yaşandı ve birçok kişi haksız yere disiplin cezası aldı. Elbette her ceza alanın aynı kapsamda olduğunu iddia etmiyoruz ama FETÖ gerçeğinin de göz ardı edilmemesi gerekiyor.
Daha önce Bakan Işıkhan tarafından disiplin affıyla ilgili olarak şu ifadeler kullanılmıştı: “Sadece mali haklar değil, sosyal haklara ilişkin çok sayıda teklif maddesi bulunmaktadır. Bugün müzakerelerle geldiğimiz nokta üzerinde uzlaşacağımız çok sayıda maddemiz bulunduğunu göstermektedir. Birinci dereceye ulaşan tüm kamu görevlilere 3600 ek gösterge için yetkili konfederasyonla birlikte çalışma yapacağız.
Belirli şartlarda disiplin affı çalışması yapacağız.
Görevde yükselme sınavlarının belli süre ve düzenli aralıklarla yapılması için çalışmaları sürdüreceğiz. Hac izni verilmesi konusu, TOKİ konutlarında evi olmayanlara öncelik verilmesi konusunda paydaşlarımızla yakın istişare içinde bulunacağız.”
Ortada resmi taahhütler de yer aldığına göre Mecliste bulunan kanun teliflerinden birine disiplin affına ilişkin düzenlemeye yer verilmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz. Kaldı ki bu ülkede birçok mahkum ceza kanunlarında yapılan düzenlemeler neticesinde dışarı çıktılar. Disiplin affının bütçeye getireceği bir yük olmamasının da işi kolaylaştıracağını düşünüyoruz. Yetkili kişilerin verdiği sözler gecikince ister istemez tepki oluşmaktadır. Bu nedenle disiplin affının çok fazla sürüncemede bırakılmadan biran önce hayata geçirilmesi faydalı olacaktır. Unutulmamalıdır ki zaman ilerledikçe yıpranma daha da artacaktır.


