Kararsız ailelere eğitim rehberi: Yılın son aylarında doğan çocuklar okula bir sene geç mi başlamalı? Sınıfın en küçüğü olmak gerçekten dezavantaj mı?
Hurriyet sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
İlkokulların birinci sınıfına, kayıtların yapıldığı yılın eylül ayı sonu itibarıyla 69 ayını dolduran çocukların kaydı yapılıyor. Ayrıca 66, 67 ve 68 aylık çocuklardan velisinin yazılı isteği bulunanlar da ilkokul birinci sınıfa kaydediliyor. Yine veli yazılı isteği ile çocuğun birinci sınıfa başlaması bir yıl ötelenebiliyor. Bu durumun dışında MEB’in süreçle ilgili başka bir ölçütü bulunmuyor.
Öte yandan 69 ayını doldurmayan yani yılın son aylarında doğan çocukların velileri, okula kayıt yaptırıp yaptırmama konusunda ciddi bir kararsızlık yaşıyor.
'ANAOKULUNA DEVAM ETMEK ÖZGÜVENİNİ ARTTIRDI'
O ebeveynlerden biri de İstanbul, Üsküdar’da yaşayan Fatma H. idi. Çocuğu kasım doğumlu olan Fatma H., geçtiğimiz sene birinci sınıfa başlaması gereken kızının kaydını yaptırmadı.
Fatma H., “Kızım anaokuluna gitti, çok da sevdi ama ben yine de sınıfın en küçüğü olmasını istemedim. Hem okula daha küçük yaşta başlamış olmak hem de arkadaşlarından fiziksel ve belki de öğrenme hızı anlamında geride kalma ihtimali kızımı okuldan uzaklaştırabilirdi. Eşimle bu konuyu detaylıca düşündük ve bir sene daha anaokuluna devam etmesinin kızımız için daha sağlıklı olacağına karar verdik. Ana sınıfı süresinin uzaması ona okulu daha da sevdirdi, samimi arkadaşlıklar kurmasına ve özgüveninin artmasına yardımcı oldu. Biz bu kararı aldığımız için mutluyuz. Şimdi yeni okul döneminde ilkokula kaydını yaptıracağız” dedi.
Karar veremeyen aileler için Eğitimci ve yazar Müjdat Ataman ile konuştuk. “Her çocuk biriciktir ve her çocuğun büyüme yolculuğu birbirinden farklıdır” diyen Ataman, ailelere rehber niteliğinde bilgiler verdi.
SINIFIN EN KÜÇÜĞÜ OLMAK GERÇEKTEN DEZAVANTAJ MI?
“Ekim, kasım, aralık doğumlu çocukları olan aileler ilkokula kaydolma aşamasında bir yıl beklesek mi yoksa bir yıl kaçırmadan kaydını yapsak mı diye soruyorlar. Burada bir formül sunmayı ve doğrusu şudur demeyi doğru bulmuyorum çünkü her çocuk biriciktir ve her çocuğun büyüme yolculuğu birbirinden farklıdır” diyen Ataman konuyu şöyle detaylandırdı:
-- Sınıfın en küçüğü olmak sadece doğum tarihine göre düşünüldüğünde tek başına her şey demek değil. Bir çocuğun büyüme yolculuğunda bilişsel, duyuşsal ve devinişsel gelişimi her zaman nüfus cüzdanındaki doğum tarihi ile paralel ilerlemiyor.
OKUL OLGUNLUĞU KAVRAMI BELİRLEYİCİ ROL OYNUYOR
-- Örneğin aynı ayda doğmuş iki öğrenci düşünelim, birisi 2 yaşından itibaren kreşe gidiyor bir diğeri de okul öncesi eğitimi almamış ve ikisi de 69 aylıklar. Burada ‘okul olgunluğu” kavramı öne çıkıyor. Muhtemelen kreşe giden öğrencinin okul olgunluğu daha gelişmiş olacaktır.
-- Eğer öğrencinin okul olgunluğu yoksa ve biz onu birinci sınıfa yazdırırsak zorlanmaya başlayacaktır; ilişki kurmakta, motor becerilerde, yönerge takibinde… Bu zorlanmalar okula karşı olumsuz tutum geliştirmesine neden olacak ve bu olumsuz tutum onun gelecekteki akademik başarısını etkileyecektir. Bu nedenle akademik benlik algısı düşük bir öğrenci olma olasılığı daha yüksek olacaktır.
ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİNE DE YANSIYABİLİR
-- Okul olgunluğu oluşmadan birinci sınıfa başlayan öğrencileri bekleyen süreç onlar adına oldukça sıkıcı olacaktır. Birinci sınıf okuma-yazma becerisinin temellendirildiği bir aşamadır bu yıl gurubunda öğrenciler bir tempo ile ilerler ve henüz bilişsel olarak, küçük kas grubu gelişimi olarak istenilen yeterlilikte olmayan öğrenciler bu geçiş aşamasında zorlanabilir ve bu zorlanma arkadaşlık ilişkilerine de yansıyabilir.
AİLE KARARI TEK BAŞINA ALMAMALI
“Bir aile, kasım veya aralık doğumlu çocuğunun okula başlama kararını verirken hangi bireysel faktörleri dikkate almalı?” diye sorduğumuz Müjdat Ataman, “Öncelikle bu kararı kesinlikle ailenin tek başına almaması gerekiyor. Karar aşamasında çocuğun devam ettiği okul öncesi kurumunun öğretmeninin ve okul öncesinde onu gözlemleyen rehber öğretmeninin tavsiyesi çok önemli” dedi ve ekledi:
“Bu öğretmenler çocukları ile ilgili okul olgunluğu yüksek ve birinci sınıfa başlaması iyi olacaktır, diyorlarsa ilk referansımız bu olmalı. Bir diğer destek de öğrencinin gideceği ilkokuldaki rehber öğretmenin çocukla bir ön görüşme yapması, onu tanımaya yönelik bir görüşme sonrası öğrencinin birinci sınıfa uyumu ile ilgili yapacağı yorumdur. Bu iki görüşün ardından aile karar vermeli.”
OKULA BİR YIL GEÇ BAŞLAMANIN EĞİTİM HAYATI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ NELER OLABİLİR?
“En büyük avantajı çocuğun okul öncesi grubunda grubunun en büyüğü olmasından kaynaklı ‘yapabiliyorum’ duygusunu doya doya yaşamasıdır. Bu da doğal olarak özgüvene olumlu yansıyacaktır” diyen Ataman şunları söyledi:
“Dezavantajı ise bir önceki yılın programının tekrarı durumunda okuldan soğuma ve sıkılma aşamasına hızla geçebilir. Bu durumun oluşmaması için okul yönetimlerinin dikkat etmesi gerekiyor. ‘Ben bebek miyim, niye bunları yapıyorum, okula gitmek istemiyorum’ cümleleri bizi bekleyen olumsuzluklardır. Eğer okullar bu süreci iyi yapılandırırsa bu problemden de ortadan kalkacaktır.”
AİLE ARADA KALIYORSA ‘GEÇ İYİDİR’ DİYE DÜŞÜNMELİ
Müjdat Ataman, bu süreçte genel ve temel bir doğru olmadığının, çocuğun okul sürecine hazır olmasının tüm uzmanların ortak fikri olduğunun altını çizdi, “Burada da doğrum ayından bağımsız çocuğun okul olgunluğuna (bilişsel, duyuşsal ve devinişsel) hazır olup olmaması esastır. Eğer kayıt aşamasında gitgeller yaşanıyor ve arada kalınıyorsa; yani aile, okul öğretmeni ya da rehber öğretmen birinci sınıfa başlamalı ya da başlamamalı noktasında şüphe duyuyorsa ‘geç iyidir’ temel ilkesine uyulmalı. Bir sene anaokuluna devam etmeli çünkü bir diğerinin kaybettireceği daha çok olacaktır” dedi.


