SonTurkHaber.com
close
up
Menu

Son Dakika İhracatçılar Meclisi Başkanı Gültepe nin evine şafak baskını

WhatsApp çeviri özelliği çıktı: iOS ve Android’de nasıl kullanılır? WhatsApp’ın çeviri özelliği nedir, nasıl çalışır? İşte detaylar Teknoloji Haberleri

Suriye Cumhurbaşkanı Şara’dan SDG’ye son uyarı: Türkiye’nin askeri operasyonu gündemde Bülent Orakoğlu

AK Parti seçimin iptali için dava açtı! Gerekçeler belli oldu! Böylesi daha önce görülmedi

Trump İslam ülkeleri ve Trump Avrupalılar! İki fotoğrafta büyük fark

Karşıyakalı futbolculara prim dopingi Futbol Haberleri

Almanya’dan gelen öğrenciler Demirören Medya ve Teknoloji MTAL i ziyaret etti

Fenerbahçe Seçiminde Lokma Dağıtımı

AB, Apple, Google ve Microsoft a finansal dolandırıcılığı sordu

Ahmed Şara ile Volodimir Zelenskiy bir araya geldi Dış Haberler

EMEKLİ PROMOSYON KAMPANYASI GÜNCELLENDİ! Eylül 2025 emekli promosyon veren bankalar hangisi ve ne kadar veriyor? İşte bankaların güncel promosyon ödemeleri

İran: İsrail ve ABD nin saldırılarında hasar gören nükleer tesisler yeniden inşa edilecek

Mahmut Tanal KYK krizi için 4 maddelik çözümü açıkladı

Eskişehir haberleri Eskişehir de 5 kişiyi bıçaklayan 18 yaşındaki saldırganın cezası belli oldu 24 Eylül 2025

Gariban emekçiye bu yapılır mı? Feryatları bütün mahalleyi inletti

Türkiye Yüzyılı Buluşmaları AK Parti İstanbul İl Başkanlığı nda yapıldı

Ragasa alarmı! Çok sayıda kişi hayatını kaybetti

Etikette 72 kasada 169 lira: Müşteri fark ederse

Patronların kararı yeni yıla ertelendi Sözcü Gazetesi

Van da dehşet: Anne ve iki oğlu kavgada yaşamını yitirdi

‘Korku’ (2): “En Uzun Yürüyüş”ün yazılmamış hikâyesi Agos

‘Korku’ (2): “En Uzun Yürüyüş”ün yazılmamış hikâyesi Agos

Agos sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.

Arkadaşım Ali Özgentürk 1966-69 yılları arasında gerçekleşen, Deniz Gezmiş’in de katıldığı sayısız direniş yürüyüşlerinin 16 mm siyah-beyaz film çekimini yapmıştı. Annemi bir arkadaşına yatılıya gönderip Osmanbey’deki evimizde gece gündüz birkaç saat nöbetleşe uyuklayarak filmin kurgusunu yaptık. Odalarda duvardan duvara sicimler germiş, yürüyüşün her sahnesini ayırıp, numaralayıp kurgu için çamaşır mandallarıyla iplere asmıştık. Korkudan kimseye haber vermemiş, ekmeğimizi bile evde kendimiz yapmıştık.
 

1965-1970 yıllarıydı. 65 kuşağının sonu. Edebiyat Fakültesi’nde okuyor, Türk Haberler Ajansı’nda (THA) çalışıyordum. Türkiye’nin çalkantılı döneminde gençlik ve işçi hareketlerini izleyen birkaç fotoğrafçıdan biriydim. Vakit buldukça Anadolu gezilerine çıkıyor, köy köy dolaşıyordum. 1966 Ağustos ayında  Muş’ta olduğum sırada 2500 kişinin hayatını kaybettiği, bir o kadar kişinin de yaralandığı büyük Varto Depremi meydana geldi. Büyük bir afetin ilk görgü tanığı olmuştum.

İsveç Afet Yardım Teşkilatı (IM), Varto’ya ulaşan ilk yabancı ekip oldu. Gazeteler depreme geniş yer verdi. İsveç dergi ve gazetelerinin deprem muhabiri olmuştum. Fotoğraflarım ve röportajlarım yayınlandıkça, dönemin ünlü “Sanasaryan Han” misafirhanesi davetleri başladı. KORKU’yu ilk kez Sanasaryan Han’da tattım. Önce günü birlik süren ziyaretler, haftasonu yatılıya dönüştü. THA’nın Patronu Kadri Kayabal’ın Ankara telefonları misafirlik  süremin kısa kesilmesini sağlıyordu.  

Son dönemini yakaladığım 65 kuşağının korkusuz gençleri arasındaydım ama gençliğin korkusuzluğu kırılmaya başlamıştı. Arkadaşlarıma ‘korkuyorum’ diyordum. Hepimiz korkuyorduk. Sayısız ödül aldığım Anadolu foto-röportajlarım yabancı dergilerde isteğim üzerine isimsiz yayınlanmaya başladı.  “KORKU”, o anlatımı dehşet verici duygu, tüm bedenimi sarmış, Damokles’in kılıcı misali görünmez bir tehlikenin habercisi olmuştu. Telefonlarım dinleniyor, arkadaşlarım izleniyor, evimiz gözleniyordu. Polis, arkadaş kılığıyla evimizin içine kadar girip annemle ‘Altmışaltı İskambil Oyunu’ oynama ustalığına sahipti.

Bir arkadaşımla Kadıköy Kurbağalıdere’de sandalla çıktığımız haftasonu balık tutma sefası bile, bir başka sandal  tarafından izlenmişti. Casus filmlerinden esinlenip dürbünle bizi gözlüyor, fotoğraf çekiyorlardı.

Evimizi polis tarafından basılınca

Matbaacı Osmanbey Sokağı’ndaki evimiz, polis tarafından basılıp annem üç gün evde göz hapsinde kalıncaya kadar KORKU’nun o acı dehşetini tüm şiddetiyle tatmamıştım. Yılların çalışması olan on binlerce kare negatif arşivim, basılı fotoğraflarım, Nazım Hikmet ses bantları ve Aziz Nesin kitapları, Milli Eğitim Bakanlığı Kültür Yayınları’nın beyaz kapaklı ‘Rus Klasikleri’ torbalarla taşınmıştı evimizden. Türkiye’nin en kapsamlı ilk ansiklopedisi Meydan Larousse, ciltleri bile üzerinde LAROUSSE yazdığı için toplatılan kitaplarım arasındaydı. Karanlık odam altüst edilmiş, silah araması yapılmıştı.

Neye uğradığını şaşıran zavallı annem, korkudan sinir krizleri geçirmiş, sonunda birkaç merhametli polis memuru tarafından teskin edilmişti. Kendine gelince  “Madam, sen iyi bilirsin bize Ermeni dolması yap” demişlerdi. Annem her ne kadar “Ben bilmem yapmasını” dese de polisleri inandıramamış iyi bilmediği dolmayı yapmak zorunda kalmıştı. Ben ise, Sanasaryan Han misafirhanesinde uykusuz, ve acı dolu gecelerde  kaderimi bekliyordum.  KORKUM  büyüktü.

Deniz Gezmiş görüntülerini Adana’ya götürüyoruz

Arkadaşım Ali Özgentürk. 1966-69 arasında gerçekleşen, Deniz Gezmiş’in de katıldığı sayısız direniş yürüyüşlerinin 16 mm siyah-beyaz film çekimini yapmıştı. Annemi bir arkadaşına yatılıya gönderip Osmanbey’deki evimizde gece gündüz birkaç saat nöbetleşe uyuklayarak filmin kurgusunu yaptık. Odalarda duvardan duvara sicimler germiş, yürüyüşün her sahnesini ayırıp, numaralayıp kurgu için çamaşır mandallarıyla iplere asmıştık. Korkudan kimseye haber vermemiş, ekmeğimizi bile evde kendimiz yapmıştık. Sokağa ışık sızmaması için geceleri evin orta odasında çalışıyor, sokağa bakan odada iplere asılı filmleri el feneri yordamıyla seçiyorduk. KORKUMUZ büyük, enerjimiz ve azmimiz sonsuzdu. Sonunda film bitti.

Ali, “İstanbul tehlikeli olmaya başladı, hepimizin evi polis tarafından basılıyor, ben filmi Adana’ya, baba evine götürüyorum. Sen filmin ekstralarını topla bir  fırsat bul bize gel” dedi. İki hafta sonra Adana’da Ali’nin evindeydim. Bu arada polis baskıları artmış, eylemci öğrenciler memleketlerine kaçtıkça tutuklamalar yurda yayılmaya başlamıştı. Filmi kaybetme korkusu tüm bedenimizi sarmıştı. Ansızın, Ali’nin aklına harika bir buluş geldi. Ana filmi ve kurgu dışı ekstraları bir gece yarısı naylon poşetlere sararak 35 mm. teneke film kutularına koyduk. Kutuların içine birer avuç da pirinç serpiştirdik, rutubetten koruması için. Korkusuz günlerin birinde gün ışığına çıkarmak umuduyla bahçedeki bodur turunç ağacının dibine açtığımız derin bir çukura gömdük.  “Altı adım bahçe girişinden, beş adım evin merdivenlerinden. Yaz kafana” dedi Ali.

Ali Paris’te, ben Londra’da, ikimiz de sürgündeydik!

Yıllar sonra Osmanbey’deki  PTT binasının yan sokağında sayıları az kalan kahvelerden birinde topal ayaklı sandalyelere oturmuş Ali ile sohbet ediyoruz. “Hemen gel, önemli bir şey konuşacağım” demişti. Masanın ayaklarının altına, sallanmaması için gazete sayfalarından birini yuvarlayıp koydu. Bana da yarım sayfa verdi “Sandalyenin  ayağına koy” dedi. Her nedense kahvelerdeki sandalye ve masaların ayakları hep dengesizdir. Her sandalye ve masanın topallaması değişiktir. Bazısı sola, bazısı sağa kayar, kahveye bir karakter ve kimlik katar. Pişti ve tavlanın usta oyuncuları topallamayan masaya oturmaz. “Bu masada bir iş var” der, bir başkasını seçerler. Usta  oyuncu masa ve sandalyesini kendisi sabitler.
Ali, uzun uzun yüzüme baktı. Önemli bir şey söylemeden önce, karşısındakini inceler, en etkili anı seçerdi. "Hani bir filmim vardı hatırlarsın. Kurgusunu birlikte yapmıştık, ‘En Uzun Yürüyüş'”.
Başımla doğruladım. “O filmi yeniden yapacağım. Bazı sahnelerini, geçmişe dönüşlerde kullanmak istiyorum. Birlikte kurguladık, birlikte gömdük, birlikte çıkartalım. Azad edelim toprağın altından.”
İkimiz de unutmuştuk korkulu günleri. Ya da unutmak istemiştik.
Birkaç gün sonra Adana’da Ali’nin baba evindeydik.
“Altı adım bahçe girişinden, beş adım evin merdivenlerinden."
 O gece özenle kazdık turunç ağacının altını. Başka ağaçların altını da. Ama boşuna. Poşetlere sarıp sarmalayıp 35 mm film kutularına koyduğumuz filmden eser yoktu.  
“Doğru ağaç mı bu Ali? Yanılmış olmayalım?”
“Ulan evin bahçesinde tek turunç ağacı vardı. O da işte bu. Neredeyse bahçenin yarısını kazdık!”
“Tilkiler yemiş olmasın?”
Çok sert baktı yüzüme. “Ulan tilki korkunun anasını bilir. Hayatı korku içinde geçer hayvanın, hem kendi filmini neden yesin ki?” 

 
Gençliğimizin bodur turunç ağacı dev bir ağaç olmuş, üzeri turunçlarla dolmuştu. Cennet bahçesi gibiydi, baba evinin bahçesi. Arkeolojik kazı yapar gibi toprağı parmaklarımızla, tırnaklarımızla eşeledik. Umutla, gün ağarıncaya kadar aradık. Koca turuncun kökleri Toprak Ana ile bir olup yok etmiş, yutmuşlardı korkulu günlerin “En Uzun Yürüyüş” filmini. Film kutularının yerine paslı birkaç teneke parçası ve bölük pörçük selüloitler kalmıştı toprakta.
Ellerini, omuzlarımın iki yanına koydu. Gözlerimin içine baktı.
“Olsun, üzülme. Biz neler yaşadık. Neler başardık. O kara günler, korkulu anılarıyla birlikte toprakta, turunç ağacının dibinde kalsın. Toprak, tarihe en iyi belgedir, toprak konuşur, dinlemesini bilirsen. Belki de o bodur ağaç gençlik yıllarımızın gizemli gücüyle böyle dev bir ağaç oldu. Ben yine de yapacağım  o filmi. Birlikte yapacağız…” 
Ama ömrü yetmedi sevgili dostumun. Bir buçuk ay önce, 15 Mayıs’ta filmin senaryosunu tamamlayamadan, diğer dostlar gibi,  o da, Yahya Kemal’in Sessiz Gemi’siyle limandan ayrıldı.
KORKU dolu anılarımla beni yapayalnız bıraktı!

Ve son

Bir ilkbahar akşamı Eminönü/Sirkeci rıhtımında dubalardan birinin üzerine oturdum. 65 yıl önce gazeteciliğe ilk başladığım Türk Haberler Ajansı’nın unutulmaz patronu Kadri Kayabal’ın Sanasaryan Han ziyaretlerimin sıklaştığı, evimizin basıldığı günlerde, ajansın Genel Müdürü Mustafa Küçük ile birlikte söylediği sözü hatırladım.
“Seni daha fazla koruyamayız. Yaşamak istiyorsan, durma buralarda. Bugünden sonra Türk Haberler Ajansı’nın İngiltere Temsilcisisin.”   
Gözlerim ve gönlüm ufuklara daldı. Bir bayrak koşusundaymış gibi elden ele geçen, Nazım’ın kendi sesinden okuduğu ‘Davet’ şiirinin son mısraları kulaklarımda çınladı.
Derinden ve uzaklardan çok hafif geliyordu, o gür ve ölümsüz ses...

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim.

Durumu takip etmeye devam edin, SonTurkHaber.com her zaman en yeni haberleri sunuyor.
seeGörüntülenme:98
embedKaynak:https://www.agos.com.tr
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 05 Temmuz 2025 10:15 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

Son Dakika İhracatçılar Meclisi Başkanı Gültepe nin evine şafak baskını

24 Eylül 2025 14:20see177

WhatsApp çeviri özelliği çıktı: iOS ve Android’de nasıl kullanılır? WhatsApp’ın çeviri özelliği nedir, nasıl çalışır? İşte detaylar Teknoloji Haberleri

24 Eylül 2025 21:35see170

Suriye Cumhurbaşkanı Şara’dan SDG’ye son uyarı: Türkiye’nin askeri operasyonu gündemde Bülent Orakoğlu

24 Eylül 2025 04:04see167

AK Parti seçimin iptali için dava açtı! Gerekçeler belli oldu! Böylesi daha önce görülmedi

24 Eylül 2025 08:09see161

Trump İslam ülkeleri ve Trump Avrupalılar! İki fotoğrafta büyük fark

24 Eylül 2025 15:45see160

Karşıyakalı futbolculara prim dopingi Futbol Haberleri

24 Eylül 2025 11:56see157

Almanya’dan gelen öğrenciler Demirören Medya ve Teknoloji MTAL i ziyaret etti

24 Eylül 2025 15:02see156

Fenerbahçe Seçiminde Lokma Dağıtımı

24 Eylül 2025 18:03see156

AB, Apple, Google ve Microsoft a finansal dolandırıcılığı sordu

24 Eylül 2025 16:18see146

Ahmed Şara ile Volodimir Zelenskiy bir araya geldi Dış Haberler

25 Eylül 2025 01:18see142

EMEKLİ PROMOSYON KAMPANYASI GÜNCELLENDİ! Eylül 2025 emekli promosyon veren bankalar hangisi ve ne kadar veriyor? İşte bankaların güncel promosyon ödemeleri

24 Eylül 2025 15:24see126

İran: İsrail ve ABD nin saldırılarında hasar gören nükleer tesisler yeniden inşa edilecek

24 Eylül 2025 13:18see125

Mahmut Tanal KYK krizi için 4 maddelik çözümü açıkladı

25 Eylül 2025 09:13see123

Eskişehir haberleri Eskişehir de 5 kişiyi bıçaklayan 18 yaşındaki saldırganın cezası belli oldu 24 Eylül 2025

24 Eylül 2025 14:59see122

Gariban emekçiye bu yapılır mı? Feryatları bütün mahalleyi inletti

24 Eylül 2025 18:03see122

Türkiye Yüzyılı Buluşmaları AK Parti İstanbul İl Başkanlığı nda yapıldı

24 Eylül 2025 16:24see118

Ragasa alarmı! Çok sayıda kişi hayatını kaybetti

24 Eylül 2025 07:30see118

Etikette 72 kasada 169 lira: Müşteri fark ederse

25 Eylül 2025 00:02see117

Patronların kararı yeni yıla ertelendi Sözcü Gazetesi

24 Eylül 2025 04:49see115

Van da dehşet: Anne ve iki oğlu kavgada yaşamını yitirdi

24 Eylül 2025 23:56see113
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları