Ölü modası: Gömülürken hangi kıyafetleri giyiyorlardı?
SonTurkHaber.com, Haber Global kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Mezarlarında tekstil izi olmayanlardan tam giysilere: Bu çalışma, İber Yarımadası’nda Demir Çağı’nda kullanılan cenaze kıyafetlerini yeniden inşa etmeyi başarıyor
Bu araştırma, özellikle güneybatı İber Yarımadası’nda M.Ö. 9. ve 5. yüzyıllar arasında kullanılan cenaze giysilerini kısmen ortaya koyuyor. Çünkü o döneme ait tekstil kalıntıları neredeyse hiç korunmamış durumda — hem çevresel koşullar hem de gömü ritüelleri (özellikle yakma) kumaşların çoğunu yok etmiş.
Çalışma, tekstil kalıntılarının olmadığı durumlarda, özellikle giysi aksesuarı olarak kullanılan metal parçalar (fibula, kemer tokaları gibi) ile kemik buluntularının gömüldükleri konumların analizine dayanıyor. Bu yöntem sayesinde, mezarların bulunduğu üç farklı alanda — Sevilla’nın La Angorrilla’sı, Portekiz’de Beja’nın nekropolleri ve Badajoz’daki Medellín — cenaze kıyafetleri hakkında daha fazla bilgi edinilebilmiş.
La Angorrilla (Sevilla)Bu nekropol, M.Ö. 7. yüzyıl ortalarından 6. yüzyıl ortalarına kadar kullanılmış. Burada yapılan kazılarda bronz “kelt tipi” kemer tokaları bulunmuş; bunların büyük ihtimalle deri kemerler üzerinde yer aldığı düşünülüyor. Ayrıca tartesyal tokalarda keten ya da kenevir kalıntıları tespit edilmiş; bu da bazı tokaların deri kemer yerine daha hafif kumaşlarla (kuşak, tunik gibi) kullanılmış olabileceğini gösteriyor. Ayrıca nekrolojik analizler, gömülen bireylerin büyük kısmının bedenlerinin tamamına yakınının bağlı durumda olduğunu gösteriyor — bu da cesetlerin giysiler ya da kefenlere sarılarak gömüldüğünü ortaya çıkarıyor.
Beja nekropolleri (Portekiz)Alentejo bölgesinde yapılan kazılarda da yine fibula ve tokalar ortaya çıkmış. Buradaki bulgular da La Angorrilla’daki modelle uyumlu: tartesyal tokalar kadın mezarlarında daha çok görülürken, kelt tipi tokalar erkek mezarlarında daha yaygın. Vinha das Caliças mezarlığında hemen hemen eksiksiz bir kemer de bulunmuş durumda; bu da gömülen kişilerin karmaşık ve biçimlendirilmiş giysilerle gömüldüğünü gösteriyor.
Bu alan farkıyla dikkat çekiyor. Burada kremasyon geleneği hâkimmiş, yani cesetler yakılıyor; bu durum tekstillerin neredeyse tamamen yok olmasına yol açıyor. Yine de araştırmacılar birçok fibula ve kemer toka parçası bulabilmiş. İlginç bir şekilde, burada cinsiyetlere özgü giyim kalıpları daha az katı görünüyor: bazı kadınlar Kelt tipi tokalarla gömülmüş, bazı erkekler ise tartesyal tokalarla. Bu da cenaze kıyafetlerinde toplumsal normların beklenenden daha esnek olabileceğini düşündürüyor. Ayrıca çift yaylı fibulalar, halka tipi hispanik tokalar gibi çeşitler de mezarlarda karşımıza çıkıyor.
Bu üç örnek olay, sadece hangi tokaların hangi tip giysiyle ilişkili olabileceğini bulmakla kalmıyor; aynı zamanda bu aksesuarlara insanların kemik konumlarıyla, mezardaki konumlarıyla birlikte bakarak, hangi giysilerin, kuşakların, kemerlerin ya da kefenlerin kullanıldığını çıkarma imkânı sunuyor. Antropolojik analizler (cinsiyet, yaş, eklem durumu gibi) bu çıkarımları destekliyor.
Çalışmaların amacı sadece “ölülerin modasını” yeniden kurmak değil; aynı zamanda proto-tarihsel İber toplumlarında giysinin sembolik, sosyal ve ritüel önemini anlamak. Bu yeni yaklaşım sayesinde, kumaş kalıntılarının yokluğuyle yüzleşmek zorunda kalan arkeologlar için daha yaratıcı yollar açılmış durumda.


