On binlerce insan Akdeniz’i aşar. Milyonlarca insan İsrail’i durdurur. Ayasofya’yı açan Kudüs’ü kurtarır! Barışla sıkıştırılır, savaşla terbiye edilir. Sabır da plan da bir büyük hedef içindir. Tarih nasıl hızlandı, görmüyor musunuz? İbrahim Karagül
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Şili’den Kolombiya’ya, Kopenhag’dan İspanya şehirlerine, Fas’tan Türkiye’nin 81 iline, Avrupa’nın bütün başkentlerine kadar yüz binlerce insan sokaklardaydı.
ABD-İsrail destekçisi ülkelerde bile kitleler öfke ile meydanlara koşuyor, siyasi duyarlılığın neredeyse sıfır olduğu ülkelerde bile kalabalıklar, Filistin için yürüyordu. On binlerce insanın doldurduğu statlar “Gazze” sloganları ile inliyordu.
İSRAİL İNTİHAR ETTİ, ARTIK ONU KİMSE KURTARAMAZ...
Herkes birey olarak, kitlesel bir organizasyonla ya da kalabalıkları çoğaltıp belki de insan tarihinin en büyük, en duyarlı tepkisine katılıyordu. Din, dil ırk, siyasi görüş bir tarafa, sadece “insan” olmanın gereğini yapıyordu.
İsrail, kuruluşundan bu yana bütün tezlerini, bütün söylemlerini kaybetti, sıfırladı. Artık konuşacak kimsesi, çalacak kapısı kalmadı. İsrail insanlığın gözünde devlet meşruiyetini kaybetti. Gazze’de yaptıkları soykırım intiharı oldu. Bundan sonra hiçbir şekilde bir “devlet” kategorisinde kabul edilmeyecek.
İsrail, küresel ölçekte Yahudi nefretini patlattı. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana işlenen “soykırıma uğramış mazlumlar” söylemi yok oldu. İnsan düşmanı, yeryüzünün tamamında kötülük yayan, ABD askeri gücünü bütün insanlığı tehdit için kullanan, ahlaki hiçbir temeli kalmamış bir Yahudi toplumu gerçeği yerleşti.
GAZZE DÜNYAYI DEĞŞİTİRDİ.
İNSANLIĞI YENİDEN FORMATLADI.
Şunu açıkça söyleyebiliriz; 1948’den bu yana, İsrail katliamı ve terörüne hiçbir zaman böyle bir tepki verilmedi. Bu bir milattır, bunun dönüşü olmayacaktır. Yapacağı bütün çılgınlıklar İsrail’in ömrünü uzatmaya yetmeyecektir. Artık onlar, “dostları” için bile birer tehdit görülecektir.
Gazze dünyayı değiştirdi. Gazze halkı yaşadıklarıyla, ölümleriyle, dirençleriyle, sabırlarıyla, tevekkülleriyle insanlığı değiştirdi, kitleleri seferber eden bir güç, bir örnek haline geldi. Çünkü Gazze, hepimize sahip olduğumuz statülerin ötesini, yalın, çıplak insan halimizi hatırlattı.
İSRAİL BU İNSAN SELİNİ KIRAMAZ.
ONU YÜZ BİNLER TERBİYE EDECEK.
Yüzlerce insanın, onlarca tekne ile, birçok ülkeden toplanıp, denizleri aşıp Gazze’ye yönelmesi, meydanları dolduran kalabalıkların ilk hareketiydi. Çok daha büyük kalabalıklar, denizden ve karadan İsrail’in karşısına dikilecektir. İsrail’in bunu önleme gücü yok. İnsan selini durdurma gücü yok.
İsrail’in; Akdeniz’in uluslararası sularında korsanlığa girişip bu insanları kaçırması, hücrelere tıkması, işkence etmesi, aşağılaması kendilerine duyulan nefreti daha da artırdı, artıracak. Bu insanlar ülkelerine döndü ve her şeyi anlatacak. Gazze’deki korkunç kıyımları bilen insanlık, İsrail’i “yeryüzünde bulunmaması gereken bir devlet” olarak mahkûm edecek. Etti de…
Bundan sonra elli tekne değil beş yüz tekne, yüzlerce insan değil binlerce insan organize edilecek ve uluslararası sistem dediğimiz ABD ekseninin koruduğu bu haydut devletin, bu terör çetesinin karşısına dikilecek. Her denemede kalabalık daha da artacak. İsrail’in bunun önünü alması imkânsız. İsrail’in direncini kıracak olan meyanlarda toplanan yüz binler olacak.
BARIŞ ZORLA DAYATILMALI.
SAVAŞLA TERBİYE EDİLMELİ.
ÜLKELERDEN KOVULACAKLAR.
Şu net: İsrail varsa savaş vardır, saldırı vardır. O varsa barış asla mümkün değildir. Ortada Ortadoğu’daki büyük milletler coğrafyasını zehirleyen bir toplum vardır ve bütün insanlığı bir felakete sürüklemektedir. Öyleyse barış da zorla dayatılmalıdır. Anlamıyorlarsa savaş ve güç İsrail’e diz çöktürmeli, onun barbarlığını besleyen Yahudi milleti, kontrol altına alınmalı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana kurdukları sistem çökmektedir, çökecektir. Yeryüzünün rahatı, insan ırkının geleceği için bu sistem çökertilecektir. Artık onları koruyacak bir mekanizma, yapı, kalkan bir daha kurulamayacaktır. Öyle büyük kötülükler sergilediler ki, bugün restoranlardan, havaalanlarından kovuluyorlar, yarın ülkelerden kovulacaklardır.
YİRMİNCİ YÜZ YIL PARANTEZİ KAPANDI.
İSRAİL İÇİN YOLUN SONUNA GELİNDİ.
Türkiye, tarihte ilk kez İsrail’i dizginleyecek bir güç olarak öne çıktı. “İsrail dostu” bilinen bir devlet, ilk kez tehlikeyi gördü, kendi doğal akışı ile o tehlikeyi ortadan kaldırmaya dönük adımlar atmaya başladı. Tarihin akışı böyle devam edecektir. Çünkü Türkiye-İsrail arasındaki sorun sadece Gazze ile sınırlı değildir.
Kendi doğal coğrafyamızda yapıp ettiklerimizin tamamında İsrail ile çatışma halindeyiz ve coğrafyaya bakışımız değişmedikçe bu da değişmeyecektir. Bu haliyle yirminci yüzyıl sadece bir parantezdir ve İsrail bu parantezde yaşama hakkı bulmuştur. Ama artık o parantez kapanmıştır, bu haliyle ona yaşama alanı kalmayacaktır. Ne kadar “aşırı” görünse de Türkiye-İsrail savaşı mutlaka yaşanacaktır.
TRUMP-NETANYAHU PLANI: AMA BİZ TÜRKİYE’NİN ‘OYUN PLANI’NI HENÜZ GÖRMEMİŞTİK!
Milyonlar meydanlarda soykırımı durdurmaya çalışırken Trump-Netanyahu Planı açıklandı. Soykırımı durduracak ama Gazze’yi de İsrail’e verecek bir plan olarak... Çünkü Trump ve Netanyahu’nun sunumu böyleydi. Büyük tepki aldı. Hepimiz “ne oluyor” dedik. Soykırımdan sonra bu plan Gazze’yi tamamen yok edecek gibiydi. Hamas tasfiye edilecek, Gazze boşaltılıp İsrail’e hediye edilecek gibiydi!
Filo’dakilerin kaçırılması da dahil, sanki her şey İsrail’in lehine büyük bir planın parçası olarak gelişiyordu! Ama Türkiye’nin oyun planını henüz görmemiştik. Hamas’ın vereceği cevabı henüz görmemiştik.
Hamas’ın bilgece cevabı, ince siyaseti bir anda rüzgârı değiştirdi. Hamas, silahları Filistin’i yönetecek güce devredeceğini, bu gücün Filistinli olacağını, esirlerin bırakılacağını, işgalin bitmesi için Trump’la her konuda müzakere edeceğini açıkladı.
ERDOĞAN-TRUMP GÖRÜŞMESİ İLE
BİR ŞEY DEĞİŞTİ. BİR OYUN BOZULDU.
Şüphesiz bu cevap bilgece hazırlanmıştı, Türkiye’nin oyun planı cevaba yansımıştı. İsrail’i bir anda masanın karşı tarafına attı. Trump, Hamas açıklamasına İsrail’in yönlendirmesini beklemeden hızlı cevap verdi ve “Saldırıları durdur” dedi. Olay bir anda Trump-Hamas pazarlığına dönüştü ki, bu büyük bir diplomasi başarısıydı.
Ne olduysa Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump arasındaki son görüşmede oldu. Elbette detaylarını bilmiyoruz ama orada bir şeylerin değiştiği, Erdoğan’ın Trump’ı İsrail’in oyunlarından kurtaracak önerilerde bulunduğu açık.
“Sen işgali bitir, biz de senin elini güçlendirelim” türü bir yaklaşım oldu belki de. Meselenin İsrail’i anlattığı gibi olmadığına dair bir pencere açıldı, bir yol önerildi belki.
Hamas’ın ABD’ye verdiği cevap kimin elinden çıktıysa, büyük bir diplomasi dilinin göstergesi. Bu metni yazanların birkaç aşama sonrasını da düşündükleri belli.
PATRON DEVLETER, GÜÇLÜ LİDERLER...
ARTIK “MASA”LAR BÖYLE KURULUYOR!
İsrail’in Trump’ı ve bütün bölge ülkeleri oyuna getirme çabaları yine başlayacak. Başarabileceğini pek sanmıyorum ama bu katillerin, şu an gelinen süreci sabote edecekleri aşikâr. Netanyahu, bir katil ve soykırımcı olarak bitti. İsrail bütün dünyadan tecrit edildi. Soykırım etiketini üstünden atması imkânsız.
Ortadoğu diplomasinin en derin ve karanlık koridorlarının yaşandığı yerdir. Birçok ABD başkanı harcamıştır. Bu coğrafyada 24 saat çok uzun bir süredir. Burası, akşam kurulan bir oyun sabaha sıfırlandığı bir yerdir.
Bence Turmp, bölgemizle ilgili her konuyu Erdoğan’la müzakere ediyor. Bölgenin ana gücünün Türkiye olduğunu biliyor, Türkiye ile çözdüğü her konunun uzun soluklu olacağını düşünüyor. Ona göre bütün bu bölge, ABD-Türkiye arasında konuşulur!
Unutmayın; “Patron devletler”, “güçlü liderler” dönemindeyiz. Trump’ın bütün kişisel çabası da “güçlü lider” üniformasını giymeye dönüktür. Buradan bakınca taşlar daha net yerine oturuyor.
İSRAİL BÖYLE DEVAM EDERSE SAVAŞ ÇIKAR!
TÜRKİYE SABIRLI DAVRANMAZ!
Peki bundan sonra ne olabilir? Gazze hassasiyeti, kitlelerin baskısı devam eder. İsrail nefes alamaz hale getirilir. Barış planı çerçevesinde İsrail çekilir Gazze’ye yardım gider. İmar çalışmaları aşlar. Ya da İsrail bütün bunları sabote eder, yeni bir katliam modelini uygulamaya sokar.
O zaman da Netanyahu’yu ABD bile kurtaramaz, sırtından atar, soykırımcılar için cezalandırıcı dönem başlar. Sadece son 48 saatte 94 sivil şehit edildi Gazze’de. İsrail saldırıları hiç durmadı. Umutla ateşkesin uygulanması bekleniyor. Ama her yirmi dört saat çok önemli.
İsrail böyle devam ederse Türkiye-İsrail ilişkileri krizden çatışmaya sürüklenir. Çünkü bu bir coğrafya meselesidir, Türkiye de coğrafya inşa edecek güç olarak yeniden öne çıkmıştır. İsrail’in bunun karşısında durma imkânı olmayacaktır.
ERDOĞAN GAZZE’Yİ SAHİPSİZ BIRAKMAZ!
Cumhurbaşkanı Erdoğan varken Gazze asla sahipsiz kalmayacaktır. Türkiye varken Filistin asla kimsesiz kalmayacaktır. Bundan sonra büyük coğrafyada, Türkiye’nin yüzlerce yıllık bilgeliği belirleyici olacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın attığı her adımın sonuçları zamanla ortaya çıkıyor. İlk başta anlaşılmasa da, sonradan etkili sonuçlarını doğuruyor. Burada da böyle olacaktır.
Biz mücadeleye devam edeceğiz. Meydanları doldurmaya, denizleri aşmaya, İsrail’i bütün dünyada tecrit etmeye devam edeceğiz. Türkiye ne tür adımlar atacağını zaten bilecektir.
Çünkü atılan her adımın arkasında Selçuklu kadar, Osmanlı kadar güçlü bir siyasi genetik var...
O PARANTEZ KAPANDI İSRAİL’İN ÖMRÜ BİTTİ.
AYASOFYA AÇILDI, KUDÜS DE KURTULUR!
Asla unutmayalım: Yirminci yüzyıl parantezi kapandı. Tarih kendi doğal havzasına döndü. İsrail için, bölgenin yabancı unsurları için de ömür bitti.
İsrail’in Türkiye’nin önünde diz çökmekten başka hiçbir seçeneği olmayacaktır. Yaşamasının tek yolu budur. Yoksa 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde İsrail olmayacaktır.
Seksen altı yıl sonra Ayasofya’yı açan adamın Kudüs’ü kurtarmak için, 1917’nin hesabını sormak için de bir planı zihninde yerleşiktir.
Tarih ve coğrafya, bugünün şartlarına göre yeniden formatlanıyor. Bu formatlama, sadece güç ilişkileri ile sınırlı değil. Milletlerin, şehirlerin hafızasıyla, yüzyılların siyasi genetiği ile yapılıyor.
Gazze’ye, Kudüs’e bakarken, Türkiye’nin oyun planında nelerin olduğunu düşünürken bu faktörlerin ne kadar belirleyici olduğu asla unutulmamalı.


