Onlarınki astronot gibi! Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Bizimkiler ise tişörtle cehenneme giriyor.
Amerikalı orman işçisiyle Türk işçisinin farkı yangın kadar yakıcı…
★★★
Sırtında 25 kiloluk bir yük var.
İçinde yangın barınağı, oksijen maskesi, ilk yardım çantası, su matarası, GPS, el feneri, çakı, radyo ve pompalı su tankı.
Üzerindeki elbise sıradan bir kumaş değil, Nomex adı verilen özel bir yangın geciktirici kumaş.
Başında kevlar başlık, gözünde yüksek ısıya dayanıklı gözlük, ayağında ısının içeri sızmasına izin vermeyen Gore-Tex tabanlı çelik burunlu botlar.
Ellerinde yüksek ısıya dayanıklı özel deri eldivenler var.

★★★
Yangın yön değiştirirse kaçamıyor, çünkü ormanda kaçacak açık alan yok.
İşte o an sırt çantasını açıyor.
İçinden “fire shelter” denen özel bir barınak çıkarıyor. Metalik görünümlü, alüminyum ve ısı yansıtıcı kumaştan yapılmış bir tür battaniye.
Yere kapanıyor ve bu barınağı üzerine örtüyor.
Çünkü artık alevin içinden geçmek değil, içinde hayatta kalmak için savaş veriyor.
Dakikalarca kıpırdamadan bu barınak altında kalıyor; sadece dua ederek, oksijenin yetmesini umarak…
★★★
Amerika’da bir wildland firefighter, yani orman yangını işçisi, 1 yıl eğitim alıyor.
Haftada 3 gün fiziksel idmanla hazırlanıyor.
Eğitimlerin sonunda “Red Card” almadan cepheye çıkması yasak.
O karta sahip olabilmesi için 45 dakikada, 20 kiloluk yükle 5 kilometre yürümesi şart.
Ayrıca barfiks, mekik, şınav ve koşu testlerinden geçmesi gerekiyor.
Çünkü ormanda sadece alevle değil, yorgunluk, dumandan boğulma ve yön kaybıyla da savaşacak.
Kıyafetleri bu yüzden yanmaz, cihazları bu yüzden yüksek ısıya dayanıklı, çantası bu yüzden bir hayat sigortası gibi.

★★★
Peki ya bizde?
İsimleri şimdi 10 kişilik bir ölüm haberiyle gündeme geldi.
Eskişehir’de çıkan orman yangınına müdahale ederken hayatlarını kaybettiler.
İtfaiyeci değillerdi. Asker de değillerdi.
Dedim ya yürekleri vatan sevgisiyle atan gözü pek gençlerdi.
Sadece “işçiydiler.”
Üzerlerinde ne Nomex tulum vardı, ne yangın barınağı.
Ne solunum maskesi vardı, ne yangın tüpü.
Yangının üstüne tişörtle yürüdüler.
Hortumları sırtlarında, ucuz branda çuvallarına sarıp taşıyorlardı.
Alevin karşısına, marketten alınmış çamaşır torbasıyla çıkmak gibiydi bu.
Kimi eldivensizdi.
Kimi işçi tulumuyla.
Birçoğunun ayağında tabanı eriyebilecek sıradan iş botları vardı.
Ve sonra alevler üzerlerine kapandı.
★★★
Bu ölüm, sadece “takdir-i ilahi” diyerek geçiştirilemez.
Yangın elbette öldürür. Ama önlem alınmazsa öldürür.
Aynı alevin içine Amerikalı tam donanımlı girip çıkabiliyorsa, bizimkiler neden çıkamıyor?
Yanmaz bir orman işçisi kıyafeti (Nomex):
700-1000 dolar
Yangın barınağı:
300-400 dolar
Oksijen destekli solunum maskesi: 500 dolar
Yangına özel bot: 250 dolar
Eldiven, gözlük, kask ve çanta dahil donanım toplamda 2500 dolar!
Yani bir işçinin hayatını korumak için gereken yatırım bugünkü kurla 100 bin lira.
Bu parayla bir kamu ofisine perde takılıyor.
Bir danışmana 1 aylık maaş ödeniyor.
Bir ihale dosyasına sadece zımba çekiliyor.
Ama bir orman işçisinin hayatı korunmuyor.
Çünkü o “geçici işçi” sayılıyor.
★★★
Artık dünyada böyle ölümler yok.
Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de 100 yıldır madenlerde toplu ölümler yaşanmıyor.
Ne bazı mesleklerin “fıtratında” bu var...
Ne de orman yangınında yanarak can vermenin bir izahı kalmış durumda.
Bu sadece bizim ayıbımız.
Tarım ve Orman Bakanı’nın son açıklamasına bakın:
“Yarından itibaren olağanüstü sıcaklıklar ve olağanüstü rüzgâr ile hava değişkenlikleri bizi bekliyor. Bütün vatandaşlarımızın teyakkuzda olmasını istiyorum” demiş.
Sözlerini ise “10 fidan kaybettik. Üstüne söylenebilecek hiçbir şey yok” diye bitirmiş.
Gerçekten yok mu, konu kapandı mı?
Devlet bizden “teyakkuzda olmamızı” istiyor.
Tamam o zaman... Bana müsaade Bakan Bey.
Siz rahatsız olmayın.
Ben kazma kürek, tulum alıp doğruca dağ başına nöbete geçiyorum.


