Orta Doğu’nun bâtıl mezhebi: Dürzîlik Son Dakika Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Dürzîlik, VI. Fatımî Halifesi El-Hâkim bi-Emrillah’ın saltanat yıllarının son dönemlerinde tarih sahnesine çıkmış ezoterik bir fırkadır. Fırkanın inanç boyutu Hamza bin Ali tarafından belirlenmekle birlikte, bu inançları insanlara açıklayarak davette bulunan ilk şahıs olan Neştekin ed-Derezî’nin ismine nispetle Dürzîlik olarak tanınmıştır.
Dürzî öğreti büyük oranda İsmaililik’ten etkilenmiştir. Dürzîlik, İsmaililik’le benzeşen bir terminoloji ve tevil yöntemini kullanmıştır. Bununla birlikte, Dürzîlik kendisini İsmailî öğretinin dışına taşıyacak yeni birtakım unsurları bünyesine almıştır. Bu farklılaşma bilhassa İsmailî imamet anlayışı, yaratılış/kozmoloji anlayışı ve Kur'an’ın tevil edilmesi noktasında ortaya çıkmıştır.
EL-HÂKİM BİEMRİLLAH’IN İNSANİ VE İLAHİ YÖNÜ!
Dürzî akidesinde Tanrı Hâkim Biemrillah’ın lâhûtî/ilahi ve nâsutî/insanî iki yönü vardır. Tanrı’nın ilahi gerçekliği hislerle ve hayallerle idrak edilmez, rey ve kıyasla bilinemez. Benzeri olmamak bakımından birdir. Bütün eşyayı nurundan yaratmıştır, her şey ona dönecektir. Bu kadar yüceliklere sahip olan Allah ile insanlar arasında, insan düşüncesinin ifade vasıtası olan kelimelerle konuşmak mümkün olmadığı için, Allah milyonlarca yıllık bir süreyi kapsayan farklı zuhur ve tecelli dönemleriyle kendisini açığa vurmuş ve insanlara yaklaşmıştır. Sonunda Allah’ın en son ve en mükemmel tecellisi ve zuhuru, Fatımilerin altıncı halifesi El-Hâkim Biemrillah’ta görülmüştür. Bu nedenle El-Hâkim’in birbirinden kesinlikle ayrılmayan ilahi ve insani yönleri vardır.
KULLİ AKLA İHTİYAÇ VARDIR!
Dürzîlik’te yaratılış öğretisi büyük oranda İsmailî öğretinin yeniden formüle edilmesinden ibarettir. Bu yaratılış öğretisinde belli bir hiyerarşi içerisinde birtakım kozmik yüce varlıkların varlık alanına çıkış süreci ele alınmaktadır. Bütün varlığın kaynağı olan Allah/Bir’in iradesiyle varlıklar meydan gelmiştir. Bununla birlikte Allah, cismani âlemle doğrudan temas kuramayacak kadar aşkın olduğu için yaratma Kullî Akıl vasıtasıyla olmaktadır. Küllî Akıl, Allah ile mahlûkat arasında aracıdır.
TEKAMMUS: RUH BAŞKA BEDENLERDE DOĞAR
Dürzîlere göre, ruh bir bedenden başka bir bedene geçer. İnsanların ruhları bir defada ve belli sayıda yaratılmıştır. Bu bakımdan sayıları artmaz ve eksilmez. Ruh ölmez, ölen sadece bedendir. İnsan ölünce ruhu derhal bir başka cesette yeniden doğar. Tekammus inancı Dürzîliğin benimsediği en önemli inanç esaslarından birisidir. Dürzî akidesini kabul edenler ve geçmişte hakikate yönelenler daima doğarlar. Bu bakımdan tekammus ruhun değişimi olmayıp, yükselmek için çeşitli hallere intikalidir. Yaşadığı devrede, kör, topal, fakir ve cahil olan kimselerin durumu, önceki hayatındaki günahları sebebiyledir.
DÜRZİLİĞİN YEDİ ESASI
Dürzîliğin hem inanç hem de ahlâkî yönü ile ilgili yedi tavsiye yahut haslet, mezhepte dördüncü farz olarak bilinir. Dürzîlere göre Hamza b. Ali tenzil ve te’vîl ehlinin yani Ehli-i Sünnet ile Şia’dan İsnâaşeriyye, İsmâiliyye ve Karâmita’nın gerekli gördüğü, şahadet, namaz, zekât, oruç, hac, cihad ve velayet gibi esasları iptal etmiştir. Kaldırılan İslâmî esasların yerine konulan yedi esas şunlardır:
Doğru sözlülük:
Doğru sözlü olmak Dürzîler için dinî ve dünyevî görevleri arasında yer alır. Namazın yerine konulan bu esasa göre, bir Dürzî, dindaşı için doğru sözlü olmak zorundadır. Buna riayet etmeyen bir Dürzî şirk batağına düşmüş kabul edilir. Ancak zor durumda kalındığında bir Dürzî’nin kendi mezhebinden olmayanlardan doğruyu gizlemesine izin verilmiştir.
Din kardeşlerini korumak:
Din kardeşinin hukukuna riayet etmek ve onun ihtiyaçlarını gidermek anlamına gelen zekâtın yerine konulan bu esas, her Dürzî’nin titizlikle riayet etmesi gereken bir durumdur. Bu esas insanların kardeşliğine değil, mezhep kardeşliğine yöneliktir.
Var olmayana ve yalan şeylere ibadetten vazgeçmek:
Dürzîlik’te bu esas, oruca karşılık olarak vaz edilmiştir. Yedi esasın üçüncüsü olarak takdim edilse de, aslında bu ilke Dürzî davetin ilk esasıdır. Çünkü Dürziliğe göre tevhidî davete giren bir Dürzî’nin ilk yapması gereken bütün dinler ve inançlarla onların alt kollarından, özellikle de İslâm’ın zahiri ve batınî şeriatlarından uzak olduğunu beyan etmesidir.
İblisler ve azgınlardan uzaklaşmak:
Bu esasa göre İblisler ve azgınlar Dürzî tevhit inancından sapan bütün grupları içine alır. Onların ilki ise İblis’tir. Ondan sonra ise diğer iblisler gelir ki onlar (zemmedilmiş) nâtıklar, esaslar, imamlar, hüccetler, zahir ve batın şeriat sahipleridir. Dürzîler prensip itibariyle bütün peygamberlere karşıdırlar. Çünkü onlar el-Hâkim’i bırakıp, insanları katiyen zuhur etmeyecek bir ilâha çağırmışlardır. Bu yüzden bütün nebî ve resulleri, mevcut olmayan ilâhın birliğine çağırmak, mevcut olanlardan yüz çevirmek ve cehaletle suçlamışlardır.
Tevhidin her zaman, asır, vakit ve devirde mevlânâ için olduğunu kabul etmek: Bu fariza Dürzî risalelerinde ortaya konulan Dürzî tevhid akidesinin odak noktasını oluşturur. Çünkü Dürzi öğretide asıl amaç El-Hâkim Bi-Emrillah’ın Tanrı’nın yeryüzündeki tecellilerinin son nâsutî mukamı olduğunu ve dolayısıyla el-Hâkim bi-Emrillah’ın ulûhiyetini ispat etmektir. Kelime-i Tevhid’e karşı konulan bu kural, gizlilik esasına uymak maksadıyla, başka din mensuplarının yanında dil ile söylenmesi
terk edilip, kalben uygulanabilir.
Hâkim Biemrillah’ın tüm fiillerine razı olmak:
Cihâda karşı konulan bu esasa göre önce Allah’ın cismanî âlemde kendileri ile tecelli ettiği nâsutî suretler tarafından islenen fiillerin ve lehte ya da aleyhte görünen hükümlerin bir hikmete binaen gerçekleştiğine iman etmektir.
Gizli ve açık El-Hâkim’in emir ve iradesine kendini teslim etmek:
Velayet yerine konulan bu esas ile açık ya da gizli onun bütün işlerde Hâkim’in iradesine teslim olmak ifade edilmiştir.
GÜNÜMÜZDE DÜRZİLER
Günümüzde tüm dünyada yaklaşık bir milyon Dürzî yaşamaktadır. Bunların çoğunluğu bilhassa Orta Doğu’da Lübnan, Suriye, İsrail ve Ürdün’de bulunmaktadır. Lübnan’da nüfusun yaklaşık %7’sini oluşturan Dürzîler asıl olarak Şuf ve Alay bölgelerinde yoğun olarak yaşamaktadırlar.. Suriye’deki Dürzîlere gelince, asıl olarak Cebel Duruz bölgesinde yaşarlar. Suveyda şehri sadece Suriye’nin değil, aynı zamanda tüm Orta Doğu’da en fazla Dürzî’nin yaşadığı yerdir. Ayrıca Suriye Dürzîleri halen İsrail’in işgali altındaki Golan Tepeleri, Şam ve civarı ve geçmiş yüzyıllarda Halep şehrinde yaşamışlardır. Dürzîler Suriye’de toplam nüfusun %6’sını geçmeyen küçük bir azınlık durumundadırlar.
NOT:
Bu yazı Aytekin Şenzeybek’in “Başlangıçtan Günümüze Dürzîlik” ve Doç. Dr. Muzaffer Tan’ın “Geçmişten Günümüze Dürzîlik” makalelerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.


