Orta Doğu’nun dev tarihçisi, Emperyalizm gölgesini çekmedi
Haber Global sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
İsrail ile İran arasındaki savaş, sosyal çalkantı ve çatışmaların eksik olmadığı Orta Doğu coğrafyasındaki gerçekleri bir kez daha gözler önüne serdi. Orta Doğu tarihi yer altı kaynakları, siyaset, din ve mezhep mücadeleleri veya Batılı ülkelerin müdahaleleriyle çalkalanırken, Filistinli tarihçi Hanna Batatu ise bölgenin doğal yapısına çok farklı bir açıdan bakıyor. Ünlü tarihçiye göre bölgenin yönetici kadroları Batılı güçlerle bağlarını hep sürdürdüler. Orta Doğu siyasetinde Filistin’in “meşruiyet alanı için kullanıldığı” eleştirisini dile getiren Batatu, İsrail’in ise Filistin’deki uygulamaları ile sömürgeciliğin devam ettiğine vurgu yapıyor.

1926 yılında Kudüs’te doğan ve yüzbinlerce Filistinlinin yurtlarından sürülmesine sebep olan 1948 tarihli Nakba Felaketi’nde ülkesini terk etmek zorunda kalıp ABD’ye yerleşen Batutu, coğrafyanın analizini kendisine özgü şekilde yapıyor. 2000 yılında yaşamını yitiren ünlü akademisyen hayatı boyunca Suriye, Irak ve İsrail-Filistin meselelerine odaklandı. Irak ve Suriye üzerinden modern Orta Doğu ülkelerinin tarihlerini inceleyen Batatu’ya göre Batılı ülkeler her zaman için 1960’lı yıllarda Orta Doğu’da oluşan siyasi akımlar, partiler, yönetici elit kadrolar ve sermaye sahibi sınıflar ile ilişkiler kurdu ve bu ilişkiler sonucunda bölgenin tarihi oluştu. Batatu’ya göre bu yıllarda ortaya çıkan ve Orta Doğu’nun geleceğine damga vuracak olan siyasi partiler de bulundukları ülkelerin elit, iyi eğitimli ve varlıklı sınıflarının üyesi olan figürler tarafından kuruldu. Çarpıcı fikirleri halen yankılanan ünlü tarihçinin günümüze ışık tutan tespitleri şöyle:
İNGİLTERE VE ABD’NİN GÖLGESİ"Mezhep ya da siyasi görüş fark etmeksizin partileri kuran elit siyasi kadroların tamamı Batılı ülkelerdeki aynı sınıflarla iş birliği içerisine girdiler. Orta Doğu modernleşirken halklar, özellikle de büyük kentlerin dışında kalan kitleler sürecin ezilenleri olarak dışarıda bırakıldılar. Orta Doğu’nun henüz Birinci Cihan Harbi ile birlikte kaderini şekillendiren en güçlü dinamik ne din çatışmaları ne de ulusalcılıktan doğan halk hareketleri oldu. Orta Doğu Kralların ya da yönetici sınıfların her zaman Batılı ülkeler, özellikle de İngiltere, Fransa ve ABD ile kurdukları ilişkiler ile şekillendirildi."

Batutu eserlerinde, Orta Doğu ülkelerinin yöneticilerinin Filistin meselesini Arap milliyetçiliğine alet ettiklerinde diretirken, "Başta Suriye, Irak ve Mısır olmak üzere uzun yıllar boyunca bölgenin siyasetçileri kendi meşruiyetlerini güçlendirmek için sıklıkla ‘Filistin Davası’na sarıldılar ve bu durum bölgede doğal ve emperyalizm karşıtı bir milliyetçilik hareketinin doğmasına da engel oldu" diyor. Batutu, Filistin halklarının gerçek sorunlarının bu siyasi çatışmalar içinde hep arka plana atıldığı eleştirisini de dile getiriyor. Ünlü tarihçi bölgede aşiretleri ve feodal toprak zenginlerini de emperyalizm ile kol kola olan bir başka ana damar olarak teşhis ediyor.
İSRAİL SÖMÜRGECİBatutu İsrail’in siyasetinin ana damarı olarak Siyonizm'i işaret ederken, Filistin halkının ekonomik koşullarının görmezden gelinmesi sonucunda Gazze ve Batı Şeria halklarının sürekli kıyımlara uğradığının da altını çizmekte. Günümüzde Birleşmiş Milletler’de yankılanan bu fikirleri ilk kez dile getiren ünlü tarihçi ayrıca “Orta Doğu tarihi yazılırken Filistin halkı unutuldu ve hep dışarıda bırakıldı. Arap ülkeleri yalnızca meşruiyet sağlamak için bu insanların dramını hatırlardı” eleştirisiyle bölgenin dinamiklerine gerçekçi bir bakış açısı da getiriyor. “Filistin’in mücadelesi herşeyden önce halkının onur mücadelesidir” diyen ünlü düşünür “Sömürgecilik Orta Doğu’da hiç kaybolmadı ve en belirgin olarak İsrail tarafından Filistin halkı üzerinde uygulanıyor" görüşlerini ileri sürüyor.
Kaynak: Web Özel


