Retreat’ten çok önce ‘Mevlevi’ şifası vardı
SonTurkHaber.com, Hurriyet kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), geçen hafta 78. Dünya Sağlık Asamblesi’nde geleneksel, tamamlayıcı ve bütünleyici tıbbın (TCIM) küresel sağlık sistemlerine entegrasyonu için tarihi bir adım attı. 2025-2034 yıllarını kapsayan yeni stratejiyle yerli ve geleneksel bilgi sistemlerinin bilimsel temelde tanınması, düzenlenmesi ve uygulanması destekleniyor.
DSÖ’nün bu yaklaşımı, binlerce yıllık kadim bilgeliği hâlâ canlı tutan Anadolu’nun şifa mirası için önemli bir fırsat. Bugün Batı’da popüler olan ‘wellness’ ya da ‘mindfulness’ gibi kavramlar, kültürümüzde Mevlevi dervişhanelerinde, Osmanlı şifahanelerinde bütüncül şekilde ele alınıyordu. Geçmişten gelen şifa yöntemleri arasında kaplıcalar, aromaterapiler, su ve müzikle tedavi, sülük ve hacamat hâlâ halk arasında kullanılıyor.
DSÖ’nün toplantısına katılan ülkelerin tümü stratejiyi olumlu değerlendirdi. Geleneksel tıp yöntemleriyle öne çıkan ülkeler arasında Hindistan ve Çin başı çekiyor. Sağlık ve şifa turizmi son yıllarda dünyanın en hızlı büyüyen sektörlerinden biri. Türkiye de bu konuda yalnızca ‘estetik’ ve ‘kaplıca’ merkezleriyle değil, binlerce yıllık geleneksel bilgeliğiyle de öne çıkabilecek potansiyele sahip.
DSÖ’nün kararını değerlendiren geleneksel tedavi tekniklerini uygulayan sağlıklı yaşam merkezi Health Life’ın kurucusu Cihan Kılıç Aydın, Anadolu’nun halen canlı bir şifa haritasına sahip olduğunu söylüyor: “Sivas’taki Balıklıgöl, sedef hastalığında mucizeler yaratıyor. Tokat’ta astım hastalarına iyi gelen dev bir mağara var. Marmaris Sultan Kaplıcaları romatizma ve genital rahatsızlıklar üzerinde çok etkili. Bu bilgiler yalnızca yerel halk arasında kullanılıp biliniyor ama artık tüm dünyaya bunları tanıtmanın vakti geldi. Biz Osmanlı’dan kalan tıp külliyelerini, Mevlevi dervişhanelerini, otacı geleneklerini maalesef dışladık. Oysa bunlar bugünkü ‘retreat’, ‘detoks’, ‘mindfulness’ anlayışının çok daha derin ve bütüncül bir karşılığı.”
Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Ayten Altıntaş bu alanda araştırmalar yapmış bir isim. Altıntaş 2022’de Anadolu Tıbbı dergisinde yayımlanan ‘Anadolu Tıbbı Nedir-Neden Önemlidir?’ başlıklı çalışmasında topraklarımızdaki tıp tarihini şöyle özetliyor: “Tıbbın babası Hipokrat, Galen ve Dioskorides zamanlarının üç büyük tıp otoriteleriydi. Anadolu Selçukluları bu topraklara geldiklerinde hem Orta Asya tıbbının birikimi hem de İslam tıbbının özüyle tıbbı uyguladılar. Birçok hekim yetiştirdiler, darüşşifalar açtılar, ilaç olarak kullanılan bitkilerin ticaretini yaptılar. Osmanlı Devleti’nde tüm bu birikimlerle gelişmiş bir tıp buluyoruz. Sonuçta Anadolu toprakları tıp konusunda dolu dolu bir tarihe sahip, çağdaş tıbbı da çok iyi uygulayan ve bu konuda ileriye bakan bir ekol oluşturmuşlardı.”
Günümüzde uygulanan yöntemler
Ülkemizde geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GETAT) belirli sağlık kuruluşlarında sertifikalı hekimler tarafından uygulanıyor. Başlıcaları şöyle:
◊ Fitoterapi: Bitkilerle tedavi.
◊ Kupa terapisi (Hacamat): Kan dolaşımını arttırmayı hedefleyen bir yöntem.
◊ Sülük tedavisi: Tıbbi sülük kullanılır.
◊ Homeopati: Hastalık belirtilerine benzer bitkisel özlerin çok az kullanılması.
◊ Müzik terapi: Akıl sağlığı için...
◊ Akupunktur: Belirli noktalara iğneler batırılarak yapılan bir tedavi yöntemi.
◊ Mezoterapi: Cilt altına mikroenjeksiyonlarla vitamin, enzim ve diğer maddelerin verilmesi.
◊ Ozon tedavisi: Oksijen seviyelerini arttırıp hücresel düzeyde iyileşme.
◊ Hipnoz: Derin gevşeme teknikleri kullanarak bilinçaltını uyaran bir yöntem.


