Şanghay İşbirliği Örgütü Batı ya alternatif değil tamamlayıcı bir fırsat!
SonTurkHaber.com, Sonhaberler kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Zirvenin en önemli mesajının, söylemlerin somut araçlara bağlanması olduğunu belirten Dr. Kalay, "Türkiye’nin ŞİÖ ile yoğun etkileşimi, NATO/AB ile çatışan değil, ekonomik-lojistik faydayı maksimize eden tamamlayıcı bir platforma dönüşür." dedi.
Üsküdar Üniversitesi Politik Psikoloji Merkezi Müdür Yardımcısı Dr. Güler Kalay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kısa bir süre önce gerçekleştirdiği Şanghay İş birliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi'ni değerlendirdi.
Türkiye 'eksen kayması' algısı yaratmadan olanaklar yaratabilir
Tianjin’de gerçekleştirilen (31 Ağu–1 Eyl 2025) zirvede, “Küresel Güney’i önceliklendiren yeni bir güvenlik ve ekonomik düzen” vizyonunu öne çıkararak küresel yönetişimin bir yol ayrımında olduğu mesajının verildiğini kaydeden Dr. Güler Kalay, “Türkiye’nin üst düzey katılımı, ‘diyalog ortağı’ statüsünün sağladığı esneklik sayesinde kendi ittifak yükümlülükleriyle çelişmeden Asya merkezli masalarda gündem kurma kapasitesini artıracaktır. Bu çerçeve, Ankara’nın uzun süredir izlediği stratejik çeşitlendirme yaklaşımıyla uyumludur. Batı ile ilişkilerde ‘eksen kayması’ algısını tetiklemeden, Asya odaklı ticaret-lojistik ve tedarik zinciri kazanımlarını çoğaltmayı hedefleyen ölçülü bir yaklaşıma olanak yaratabilir.” dedi.
Zirvenin en önemli mesajı, söylemlerin somut araçlara bağlanması
Zirvenin en önemli mesajının, söylemlerin somut araçlara bağlanması olduğunu belirten Dr. Güler Kalay, “Planlanan SCO kalkınma finansmanı, enerji iş birliği ve uydu-dijital altyapı başlıkları, Kuşak-Yol ile Orta Koridor’un tamamlayıcılık noktasında buluşabileceğini gösteriyor. Türkiye bu zeminde, Orta Koridor 2.0 (BTK kapasitesi, tek-pencere gümrük, blok tren takvimi) ve seçilmiş sektörlerde ortak üretim (batarya, güneş/şebeke ekipmanı) gibi somut dosyalarla müzakere masasında ağırlık kazanabilir. Böylece Türkiye’nin ŞİÖ ile yoğun etkileşimi, NATO/AB ile çatışan değil, ekonomik-lojistik faydayı maksimize eden tamamlayıcı bir platforma dönüşür.” diye konuştu.
3 hassas dengeye dikkat
Üç hassas dengenin öne çıkacağı kanaatinde olduğunu dile getiren Dr. Güler Kalay, şöyle devam etti:
“İlk olarak Batı başkentlerinde ‘bloklaşma/eksen’ algısını beslememek; ikincisi, Çin’le kronik ticaret açığını salt pazar erişimiyle değil, yerelleşme ve karşılıklı standart/ kota kolaylıklarıyla yönetmek ve son olarak ‘diyalog ortağı’ statüsünün bağlayıcı karar yetkisi getirmediğini bilerek beklentiyi hedefe bağlı projelere çevirmek. Böylece ŞİÖ 25. Zirvesi’nin Küresel Güney odaklı yeni düzen çağrısı, Türkiye için söylemden icraata uzanan, Batı ile uyumlu ve somut kazanımlarla ölçülebilen bir stratejik fırsata çevrilebilir.”
Türkiye’nin Orta Koridor’da görünürlüğü artıyor
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in, “Hegemonyacılık ve güç siyasetine karşı net bir duruş sergilemeye ve gerçek çok taraflılığı uygulamaya devam etmeliyiz” ifadesinin, çok kutuplu uluslararası sisteme işaret ettiğini kaydeden Dr. Kalay, “Bu kapsamda Türkiye için finansman ve teknoloji araçlarına erişim, altyapı ve lojistik dijitalleşmesi için alternatif kanallar oluşturulması, bağlantısallıkta kaldıraç olma gibi önemli fırsatları gündeme getirir. Bağlantısallıkta kaldıraç gücü olarak Türkiye’nin Orta Koridor’da görünürlüğü artarken, Kuşak-Yol Girişimi (BRI) projelerinde bağlantı merkezi olma iddiasını pekiştirme şansını yaratacağı öngörülebilir.” şeklinde konuştu.
‘Diyalog Ortağı’ olan Türkiye, örgütün yeniden şekillenişinde masada olacak
Zirvede öne çıkan “küresel yönetişim” vurgusunun aslında ŞİÖ içinde herhangi bir konumda bulunan tüm ülkelerin eşit yetki gücü olacağını da işaret ettiğini ifade eden Dr. Güler Kalay, şöyle devam etti:
“Bu bağlamda ‘Diyalog Ortağı’ olan Türkiye’nin örgütün yeniden şekillenişinde masada olacağı anlamına gelmekle birlikte ikili görüşmeler sayesinde çoklu diplomasi kanallarını da aktif tutacaktır. Bu çoklu diplomasi yoluyla liderler düzeyindeki temas, Çin ile Türkiye arasındaki ithalat/ihracat dengesinin sağlanması için önemlidir. Verilere göre 2024’te Çin’den ithalatımız yaklaşık 45 milyar dolar iken Çin’e ihracatımız 3-4 milyar dolar aralığındadır. Bu mesafeli dengesizlik, ortak üretim ve pazar erişiminde artışla giderilebilir. Öncelikli olarak enerji, ulaştırma, dijital altyapı sektörlerinde somut iş birliklerinin diplomasi yoluyla desteklenmesi sektörel büyümelere ivme kazandıracaktır.”
Türkiye’nin, Orta Koridor’daki merkezî kaldıraç rolü
Politik Psikoloji Merkezi Müdür Yardımcısı Dr. Güler Kalay, hatırlanacağı üzere, BRI ile Orta Koridor’un (BTK + Marmaray) entegrasyonunun, 2019’da Çin–Avrupa ilk blok treninin Marmaray’dan geçmesiyle sembolik olmaktan çıkıp fiziksel bir gerçekliğe dönüştüğünü dile getirerek, “2022 sonrasındaki jeopolitik kaymalar Trans-Hazar (Middle Corridor) hattına ilgiyi artırırken, OECD koridorun potansiyelini teslim etmekle birlikte geçiş noktaları ve gümrük-dijitalleşme alanlarında süregelen darboğazlara işaret etmektedir. Türkiye, ‘BRI’ye alternatif değil, tamamlayıcı koridor’ iddiasını; kapasite artışı, tek-pencere gümrük ve ön beyan uygulamalarının yaygınlaştırılmasıyla güçlendirebilir. Çin–Orta Asya–Türkiye hattında bu uygulamaların etkinleşmesi, tren/karayolu akışlarında planlama, izin ve gümrükte bekleme kaynaklı yavaşlatıcı sorunları belirgin biçimde azaltacak; bu da Türkiye’nin Orta Koridor’daki merkezî kaldıraç rolünü artıracaktır.” dedi.
Ankara’nın Asya merkezli platformlarda gündem kurma kabiliyeti somutlaştı
Diğer yandan, Türkiye’nin ŞİÖ 25. Zirvesi’ndeki temsilinin, aynı çatı altında birden fazla kritik aktörle eş-zamanlı ve ikili temas imkânı sağlayarak çoklu diplomasi kapasitesini genişlettiğini de ifade eden Dr. Kalay, “Bu zemin, bölgesel düzeyde arabuluculuk ve bağlantı kurma yeteneklerini beslerken; Ankara’nın, ittifak yükümlülükleriyle çelişmeden Asya merkezli platformlarda gündem kurma kabiliyetini somutlaştırmıştır.” şeklinde sözlerini tamamladı.


