SDG silah bırakacak, buradan çıkış yok Aydın Ünal
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Türkiye’de İsrail yandaşı, İsrail’e hayranlık besleyen, İsrail’i destekleyen az da olsa bir kesim var. Örneğin İsrail Suriye’yi karıştırmak için Nusayrileri aparat olarak kullanıyor ve sanki onların hamisi gibi davranıyor; Türkiye’deki Nusayrilerin ve Alevilerin az bir kısmı da bu zokayı yutuyor. Aynı şekilde İsrail’in kendi kirli yayılmacı hedefleri için Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’deki Kürtlerle ilgileniyormuş, onların çıkarlarını gözetiyormuş gibi yaptığını biliyoruz; yine az da olsa bazı Kürtler de bu tuzağa düşüp İsrail’den medet umuyor.
İsrail’e karşı gizliden sempati besleyen ya da nötr yaklaşan hatırı sayılır bir kitle de var. Bunların gerekçeleri farklı. Soykırımı görüyorlar. Gazze’de devam eden insanlık dışı vahşete şahit oluyorlar. Ama İsrail’in, “İslamcılar” ya da “Araplarla” savaştığını düşünüyor ve memnuniyetlerini de kimi zaman açık ediyorlar. Ya da bugün hâlâ İsrail’in Batı’nın bir parçası, Batılı, modern, seküler ülke olduğu algısına büyük bir cahillikle inananlar da var.
Bunları geçelim. Ama şunu biliyoruz: Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin savunmasının Gazze’de başladığını” söylediğinde, “Hamas’ın Kuvayi Milliye gibi vatan savunması yaptığını” belirttiğinde veya “İsrail’in Türkiye’yi tehdit ettiğini” ifade ettiğinde geniş kitleler bunun abartılı olduğunu, uçuk olduğunu zannetmişlerdi.
Sanırım gelinen noktada vatanseverler için artık her şey açık.
İsrail, Suriye’yi en az 4 parçaya bölmek istiyor. Dürzileri, Kürtleri, Nusayrileri sevdiğinden değil; tıpkı Lübnan gibi istikrarsız, sürekli birbiriyle didişen, çatışan, savaşan bir ülkenin kendisine güvenlik sağlayacağını düşünüyor.
İsrail’in bu projesi doğrudan Türkiye’ye tehdit.
Birincisi, istikrarsız, bölünmüş, çatışan bir Suriye Türkiye’ye doğrudan tehdit demektir. Yanı başında istikrarsız bir ülke varken Türkiye’nin istikrar içinde olması beklenemez.
İkincisi ve en önemlisi, Suriye’de kurulacak özerk, federatif ya da adı ne olursa olsun, terör tabanlı ve İsrail uydusu bir Kürt oluşumu; bununla birlikte yine Türkiye’ye sınır ve İsrail destekli bir Nusayri oluşumu, kaçınılmaz olarak Türkiye’nin içini etkileyecek, Türkiye’ye açık tehdit teşkil edecektir. İsrail’in, uyduları aracılığıyla Türkiye sınırına yerleşmesi de büyük sorun olacaktır.
8 Aralık Suriye Devrimi’nden bugüne defalarca altını çizdik: Suriye’nin yapısı üniter olmalıdır. SDG için silah bırakmak ya da silah bıraktırılmak dışında üçüncü bir seçenek yoktur.
Siyaset ve diplomasi seçenek üretme, farklı çıkış yolları bulma sanatıdır ama Türkiye için bu kapı kapanmıştır.
Nitekim gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek MHP Genel Başkanı Bahçeli, gerekse Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, özellikle son günlerde yaptıkları açıklamalarla, Türkiye açısından üçüncü bir seçenek olmadığını çok net ve çok üst perdeden ifade ettiler. Bütün o sözlerde tam bir kararlılık olduğunu görüyoruz.
Türkiye bu noktadan geri dönmez, daha da önemlisi artık geri dönemez.
Ne Terörsüz Türkiye çabaları ne de dış baskılar artık Türkiye’yi caydırabilir. Tekrar yazalım: SDG’ye yönelik kararlı tavır, Terörsüz Türkiye ruhuna, hele hele Türk-Kürt kardeşliğine asla aykırı değil.
Bugün Türkiye’nin tamamı tehdidi gördü. Hainleri ve cahilleri bir kenara bırakırsanız, milletin bütünü İsrail’in Türkiye’nin bekası için ciddi bir tehlike olduğunun bilincinde.
İsrail ve SDG, Türkiye’deki bu kararlılığı, bu geri dönülmezliği görüyor mudur bilemeyiz; ama şunu biliyoruz: Türkiye, geri adım atamayacak durumda. Türkiye için bu meselede silahı güzellikle ya da “bir gece ansızın tepelerine çökmek” suretiyle bıraktırmaktan başka yol yok.
Türkiye içindeki hissiyat bu noktada; altını çizelim istedim.


