Şeytan azapta gerek Yasin Aktay
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Müslümanların inançlarına karşı sergiledikleri hassasiyetler onlara çok fazla geliyor.
Peygamberlerini kendi canlarından daha aziz görmeleri, onun için kendi canlarını, mallarını feda edebilecek kadar bağlı olmaları bağnazlık gibi geliyor.
Bir insan sevdiği için kendi malını, canını feda edebilecek noktayı göze alabilir, ama sevdiği için bir başka sevdiğini feda etmesi sevginin sınandığı en yüksek seviyedir. Kendi canından insan daha kolay ferağat edebilir, ama sevdiğiyle sınanmak imtihanların en ağırı.
İbrahim (AS) en sevdiği kişiyle, ahir ömründe Allah’ın kendisine lütfetmiş olduğu evladıyla sınandığında
bu, kendisine kendi canıyla imtihandan çok daha ağır gelmişti, ama Hz. İbrahim Allah’a Halil olma makamını hak edecek şekilde evladının boğazına bıçağı dayayabildi.
Müminler, Hz. Muhammed’in ümmeti, Peygamberlerini kendi canlarından daha aziz gördüklerini ifade etmek için kendi canlarından da öte en sevdikleri varlığı
anne-babalarını ona feda ettiklerini ifade ederler.
Anne-babadan geçerler, onların emirleri, yolları Peygamberin yoluna ters ise tercih edilen Peygamberin yoludur, anne-babanın, atanın yolu değildir.
Allah ve Resulünün iradesine veya rızasına aykırı bir talepte bulundukları taktirde anne ve babanın emirlerine uyulmaz, uyulacak olan Peygamberin emridir, Allah’ın emridir. Müminler ile Peygamberleri arasındaki ilişki Allah’ın mesajını bir postacı gibi getirmiş bir elçi ile aradaki ilişki gibi değildir.
O Müminlere karşı anne-babadan bile daha merhametli, onların dünyevi ve ebedi saadetleri için bütün kalbiyle, varlığıyla kendini adamış şefkat abidesi biridir:
“Ey inananlar! And olsun ki, içinizden size sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, inananlara şefkatli ve merhametli bir peygamber
gelmiştir” (Tevbe Suresi: 168).
Müslümanların peygambere olan bağlılıkları, sevgileri, fedakârlıkları tek taraflı değildir.
Bu muhabbetin, bu bağlılığın, bu sevginin temelini bizzat peygamberin kendisi atmıştır. Sevginin, bağlılığın, fedakarlığın, dostluğun, sadakatin de bir sünneti vardır, öğrenilen, benimsenen ve bağlanılan ve bir hayat tarzı bir varoluş tarzı haline bir sünnet.
BU BAĞLILIK KISKANÇLIK DOĞURUR, DOĞURMUŞTUR.
O yüzden Müslümanlara karşı savaşan güçlerin en fazla hedef aldıkları konulardan biri
Müslümanlarla peygamber arasındaki bu bağlılık olmuştur. Kur’an’la peygamberin arasını ayırmak, onun Müslümanlar nezdindeki otoritesini sorgulamak, sarsmak, sünnetini önemsizleştirmek, zatını sıradanlaştırmak vs.
Oysa Allah’ın bizim üzerimizdeki en büyük nimetidir “bizim içimizden”, “bize O’nun ayetlerini okuyan”, “bizi eğiten” ve bize “Kitabı ve hikmeti öğreten” bir elçi göndermiş olması.
Peygamberin Müslümanlar nezdindeki bu otoritesinin tamamı bizi Allah’la yaratıcımızla, asıl rahmet ve merhamet sahibi rabbimizle tanıştırıyor, ona ulaştırıyor olması.
İşin özünde ve merkezinde Allah var,
tevhid
var. Müslümanlar Allah’a ve sadece Allah’a kulluk etmenin başka her türlü tanrı müsveddesine, tirana, despota, din tacirine karşı özgürleştiren lütfuna mazhar olur, o nimeti yaşarlar.
Müslümanların kendi inançlarına, peygamberlerine Kur’anlarına karşı sergiledikleri hassasiyet fazla geliyor.
O yüzden bu hassasiyete vurdular hep. Allah’tan başka öne sürdükleri
sahte tanrılarıyla
-hiçbir zararı veya faydası olmayan, kendine bile bir faydası olmayan aciz tanrıcıklarıyla… Peygamberden başka öne sürdükleri liderleriyle; hiçbir aydınlığa ulaştırmayan, aydınlatmayan, sadece karanlığa daha fazla gömen, şahsiyetsiz, kişiliksiz, narsist, insan sevgisinden yoksun, kendine kul ettiklerini bile sevmeyen, onlara zerre merhamet beslemeyen liderleriyle…
Müslümanların Allah’a ve resulüne olan bağlılıklarında bir bağnazlık bulurlar, ama kendileri Müslümanlara ve peygamberlerine sergiledikleri düşmanlıkta alabildiğine bağnaz davranmaktan hiç geri durmazlar.
Bugün Türkiye’de Müslümanların peygamberlerine saldıran bir karikatüre karşı sergiledikleri hassasiyeti fazla görenlerin kendi kutsallarına sığınma biçimlerinde aklın, sağduyunun, veya dengenin zerresini arasanız bulur musunuz?
Yenişafak’ta
dün Peygamberimiz
Hz
.
Muhammed’i
hedef alan karikatürüyle toplumda infial oluşturan
Leman
dergisine destek çıkan CHP’ye yakın gazetecilerden birinin geçmişte (karikatürde) Yahudilerin Peygamberi olarak gösterilen
Hz
.
Musa’yı
(o bizim de peygamberimiz) alaya alan bir karikatür nedeniyle
Gırgır dergisinin
kapanmasını savunan bir sosyal medya paylaşımı haberleştirilmişti.
Doğrusu o karikatür de terbiyesizce, ama konu bu değil.
Kendi inançları sözkonusu olduğunda sergiledikleri hassasiyeti Müslümanlara çok görenlerin yaklaşımı. Antisemitizm veya başka inançları için
dünyaya empoze ettikleri faşizan takıntıları
orta yerde dururken Müslümanların kendi inançlarına sahip çıkmalarını çok görmeleri.
Esasen 1918 yılından beri siyasi birliklerini ve varlıklarını yok ettikleri Müslümanların bir de bu hassasiyetlerini, bu bağlılıklarını ve sadakatlerini yok etmek için neler yapmadılar.
Bu Müslümanların ruhudur, onu teslim alamadılar.
Bu Müslümanların eninde sonunda tek bir bedende, siyasal bedende birleşerek acımasız ve doyumsuz sömürgeciliklerinin, kanlı işgallerinin hesabını sormalarını sağlayacak kulplarıdır.
O kulbu koparmayı başaramadılar. Ona yanıyorlar. Yanmaya devam etsinler. Şeytan azapta gerek.


