Siyaset mühendisliği yahut elit çatışması Turgay Yerlikaya
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Kurucu parti olma vasfı ile kendilerini ayrıştıran ve kurumsal kimliğini bu statü üzerinden inşa eden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), bir yol ayrımında mı? Bu soruya cevap vermeden, günümüz tartışmalarına milat teşkil edebilecek bir zeminin anlaşılması gerektiği kanaatindeyim. Kurultay sürecinde, tabii olarak iki gruba ayrılan parti, bu ikiliği aşamamış ve partide mevcut yönetim hilafına hareket eden bazı aktörler, bu süreci mahkemeye taşımışlardır.
Siyasetin finansmanı tartışmalarına sıkça atıf yapılan bu sürecin temel sorunsalı, mevcut yönetimin bir şaibe ile yönetimi devralıp devralmadığı. Burada kastedilen husus, değişimcilerin organik bir süreç ile mi yoksa siyaset dışı yollarla mı kurultay başarısı yakaladığıdır.
CHP yönetimi ve özellikle İmamoğlu’nun son dönemde hukuki düzlemde yürüyen bütün süreçlere dair temel argümanları, iktidarın bir tür siyaset mühendisliği yaptığıdır. Bu argümana göre, AK Parti iktidarı, kendilerine engel teşkil edebilecek bir aktör ve kurumsal kapasiteyi paranteze alarak iktidarını sürdürmek istemekte. Bu bağlamda, yargının siyaset üzerinde bir mühendislik icra ettiği söylemi, uzunca bir süredir devam ettirilmekte. Peki CHP, kurultay süreci ile ilgili mahkemede mevcut yönetim aleyhine bir karar çıkması durumunda bu söylemi devam ettirecek mi?
Söz konusu argümanın, CHP içerisindeki bazı aktörler başta olmak üzere CHP’ye yakın medya mecralarında da kısmen desteğini yitirdiğini söylemek mümkün. İmamoğlu ile ilgili sürecin, CHP’nin tek ve asli meselesi olmadığı tezinden hareketle, CHP’yi geniş bir siyaset alanına taşımak ve kısmen pozitif bir siyaset izlemek gibi bir gündemin takip edileceği anlaşılıyor. Bu kurguda, kurultay ile ilgili davadan nasıl bir sonuç çıkacağından bağımsız olarak bu damarın kuvvetlenerek etki alanını genişletmesi öngörülmektedir. Mevcut yönetimin düşmesi (mutlak butlan) durumunda ise, söz konusu sürecin CHP’nin tali bir gündemi olup olmayacağı epeyce tartışılacak gibi.
YOL AYRIMI MI?
Farklı senaryoların tartışıldığı şu günlerde, en merak edilen husus, mutlak butlan durumunda, mevcut yönetim ve İmamoğlu’nun nasıl bir yol haritası belirleyeceği.
CHP’nin 30 Haziran öncesi fiili olarak ikiye bölündüğü dikkate alındığında, mevcut yönetimin iki seçeneği var.
Birincisi, geçiş süreci içerisinde delegeyi organik bir siyaset yaptıklarına ikna edebilmek ve tekrar yönetimi alabilmek. İkinci seçenek ise partide mevcut durumun sürdürülmesinin imkansızlığı tezi üzerinden yeni bir parti kurmak ve siyaset sahnesine çıkmak.
Yeni parti kurma seçeneğinin mevcut yönetim açısından makul olmadığı açık. Öyle ki bir parti olarak CHP’nin kurumsal kimliğini koruması durumunda, sol’a dair yeni bir siyaset geliştirerek iktidara karşı kuvvetli bir alternatif oluşturmak çok da mümkün değil. Nitekim CHP seçmeni, performanstan bağımsız olarak kurumsal kimliğe yönelik sıkı bir bağ içerisinde olduğunu her seçimde göstermekte ve kurucu parti vasfını tahkim eden bir yol takip etmektedir.
Çok fazla değişkenin sürece etki edeceği bu aşamada, Kılıçdaroğlu açısından da muhtelif senaryolar söz konusu. Örneğin, her ne kadar seçmende bir özgül ağırlığı olmasa da Kılıçdaroğlu ve ona yakın isimlerin gemiyi güvenli bir limana yaklaştırma söylemi, delege üzerinde pozitif bir etki yaratabilir.
Süreç içerisinde Kılıçdaroğlu’nun partide etkili olabileceği hissi oluşur ise, CHP’deki elit dağılımı daha net biçimde şekillenebilir ve mevcut yönetimin yanında yer alan bazı aktörler pozisyonlarını
güncelleyebilirler. Siyasetin doğal koşulları içerisinde cereyan etmesi mümkün olan bu senaryoda, CHP’nin nasıl bir yere evrileceği ise bambaşka bir tartışma konusu.
ELİT ÇATIŞMASI
Hukuki sonuçlarından bağımsız olarak CHP içinde yaşanan bu elit çatışması, sadece CHP açısından değil Türk demokrasi tarihi açısından da önemli sonuçlara gebe. Farklı senaryolara bağlı olarak gelişebilecek her türlü durumu CHP’nin kendi seçmenine sağlıklı biçimde aktarması da partinin kurumsal kimliği açısından önemli olacaktır. Nihai kertede mevcut yönetim lehine çıkabilecek bir karar durumunda ise, CHP’nin yerel seçimler sonrası arkasına aldığı rüzgarın tekrar mümkün olabileceği algısı oluşacak ve CHP, siyaset sahnesindeki yerini güçlendirmeye çalışacaktır.


