Soykırımın teo politik karakteri Turgay Yerlikaya
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Netanyahu hükümetinin Gazze’yi işgal planı, anlık olarak icra edilmektedir. Dün itibarıyla başlayan bu mühendislik, kendileri açısından çatışma bölgesi olarak tanımladıkları alanlar ile başlayacak. Söz konusu bölgelerden güney’e doğru zorla bir yer değiştirme operasyonuna imza atacak olan hükümet, süreci bütün ayrıntılarıyla planlamış durumda. Herhangi bir uluslararası engele takılmaksızın sistematik bir plan dahilinde icra edilen bu işgal programı, Gazze’deki trajediyi daha fazla derinleştirecek. Bir yanda Batı Şeria’da yerleşimci adı altında yeni işgal ve demografik mühendislik faaliyetleri diğer yanda ise kademeli olarak hayata geçirilecek olan Gazze’nin insansızlaştırılma planı.
7 Ekim’den bu yana insani dramların ardı arkasının kesilmediği bu denklemde, İsrail’i kim ve ne durdurabilir sorusu üzerine de çeşitli spekülasyonlar yapılıyor. Bir yandan İsrail içinde Lapid ve Liberman gibi muhalif isimlerin güvenlik ve izolasyon temalı eleştirileri diğer yanda da İsrail’e yönelik büyüyen küresel öfke. Buna paralel olarak sivil toplum ve kısmen hükümetler düzeyinde ortaya çıkan yaptırım ve ambargo girişimleri. Fakat tüm bu tepkilere rağmen İsrail, neden ve hangi motivasyonla bu işgal girişimine devam etmektedir? İsrail’in söz konusu işgal girişimi ABD gibi
bir devlet tarafından neden durdurulmuyor ya da daha açık ifadeyle hangi motivasyonla destekleniyor?
RASYONEL SİYASETİN SONU
Elbette gelinen noktada bu sorunun rasyonel argümanlarla temellendirilecek bir gerekçesi yok. Sadece iki örnek ile İsrail’in teo-politik siyasetinin ABD ve küredeki karşılığı üzerine bir tartışma yapabiliriz. Bunlardan birisi Trump’a çok yakın olan Cumhuriyetçi senatör Lindsay Graham bir diğeri ise Uluslararası Adalet Divanı (UAD) yargıçlarından Julia Sebutinde. Graham’a göre İsrail’e destek vermek dini bir zorunluluk. Bu zorunluluk ilkesinden hareketle
katıldığı TV programlarında sıklıkla İsrail desteğini dini bir temele dayandıran Graham’a göre ABD, İsrail’e yönelik desteğini çeker ise Tanrı da ABD’ye desteğini keser.
İsrail’in hayatta kalma mücadelesi verdiği ve ABD’nin bütün kapasitesiyle İsrail’in yanında durması gerektiğini savunan Graham’ın Gazze’nin işgaline de destek vermesi benzer bir motivasyon üzerinden gerçekleşmektedir. İsrail’i yalnız bırakmanın Tanrı’ya başkaldırmak olduğunu savunan Graham’ın çözümü 2. Dünya Savaşında Tokyo ve Berlin örnekleridir.
Nasıl ki Tokyo ve Berlin yerle bir edildi Gazze de yerle bir edilmeli ve İsrail’e yönelik her türlü tehdit izale edilmelidir.
Graham’ın bu ifadeleri ve argümanları salt bir politikacının teolojik motivasyonu olarak değerlendirilmemeli. Graham’da tecessüm eden ve çok çıplak biçimde hayat bulan bu politik tarz ABD siyasetinin İsrail ile ilgili konulardaki ana eğilimi olarak karşımızda durmaktadır. Bu eğilimin sınırların dışındaki yansımaları da benzer bir motivasyon üzerinden cereyan etmektedir. Nitekim UAD’de devam edegelen soykırım davasında Ugandalı hakimin devamlı İsrail lehine şerh koyması sadece İsrail’in Afrika’nın bazı bölgelerindeki yoğun lobi çalışmaları ile izah edilemez. Bu argümanımızı tahkim edecek somut göstergeler de var hiç kuşkusuz. Örneğin Ugandalı hakim katıldığı programlarda İsrail ile ilgili sorulara yönelik,
“Tanrı, İsrail’in yanında durmam için bana güveniyor”
ifadelerini kullanmış ve İncil’e atıf yapmak suretiyle “Son Zamanlar” da yaşadığımızı söylemiştir. Dünyanın sonuna işaret eden ve İsa Mesih’in ikinci kez gelişinini ihtiva eden son zamanlar kavramı, inananlar için bir tür teyakkuz halini de zorunlu kılmaktadır. Bu sebeple Sebutindi’ye göre, Ortadoğu’daki gelişmeler son zamanların geldiğini işaret etmekte ve İsrail’in yanında durmayı icbar etmektedir.
İsrail’in yanında durmayı tarihin doğru tarafında durmakla eş anlamlı gören yargıcın bu ifadeleri, UAD açısından bir istisna teşkil etse de ABD dış politikası açısından temel bir ilkeye karşılık gelmektedir. Bir yanda etkili bir senatörün politikasına diğer yandan da adaleti tesis etmekle mükellef olan bir uluslararası kurumun yargıcına sirayet eden teo-politik tutum. Bu tutuma ek olarak Netanyahu, Ben-Gvir ve Smotrich gibi isimlerin büyük İsrail açıklamaları,soykırımın teo-politik karakterine dair çok şey söylemektedir. Bu sebeple rasyonel itkilerle izah edilmesi mümkün olmayan bu soykırımın sona erdirilmesi ancak ve ancak askeri bir çözüm ile mümkün olabilir.


