Taşlar arasında bir Yakut
SonTurkHaber.com, Sonhaberler kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Bir avuç Müslümanın ölümle burun buruna geldiği Uhud Savaşı’nda inananlar Hz. Muhammed’i korumak için “Fedâke ebî ve ümmî yâ resûlallah” diyerek atılan oklara bedenlerini siper ediyordu. Sahabeler daha sonra inen Ahzap Suresi’ndeki “Peygamber, mü’minlere kendi canlarından daha evlâdır.” ayetini ömürlerinin sonuna kadar düstur edindiler.
Hz. Muhammed ile ümmeti arasındaki bağı ise Tevbe Suresi 128’inci ayet şöyle tanımlar; "Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir."
Hz. Muhammed ile ümmeti arasında koparılması imkânsız bir bağ vardır. İsmet Özel’in "Muhtemel ki aşktan üstündür." sözleriyle tanımladığı merhamet; asırlar aşan, sınırlar geçen bu bağın adıdır. Bu bağ öksüz ve yetim bir peygamberin insanlığa ne denli büyük bir miras bıraktığının göstergesidir. Sezai Karakoç’un “Seni öldürmeye gelen, sende hayat bulsun” sözü bu mirasın bir tecellisidir.
Enbiya Suresi 107’inci ayette “Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” denilerek merhametine ve ahlakına vurgu yapılan Hz. Muhammed’e yönelik çirkin karikatür çizimleriyle saldıran zevatın bilmediği bir şey var ki; mundar bir beden bütün bir toprağı, necis bir yaratık bütün bir dünyayı, kirli bir damla su koca bir okyanusu nasıl ki kirletemez ise lanetlenmeye layık bir zevatın çirkince çizdiği bir karikatür insanlığın efendisine olan sevgi ve muhabbetten hiçbir şey götürmez.
Hz. Muhammed hakkında birçok şiir, kasideler ve naatlar yazılmıştır. Güzel konuşma ve yazmanın ustaları olan şairler Hz. Muhammed’e olan sevgilerini tarif etmek için birbiriyle yarışır. Bu yarışa zaman zaman sultanlar, padişahlar ve imparatorlar bile dahil oldu. Şairin de ifadesiyle, “Hz. Muhammed bir beşerdir, lâkin diğer insanlar gibi değildir. Taşlar arasında yâkut ne ise Hz. Muhammed de insanlar arasında öyledir.” Hz. Muhammed, Kur’an da tarif edilen yüce ahlakı ve merhametiyle kendisine inanmayan ve hatta düşman olanların bile saygısını ve sevgisini kazanmıştır.
ABD’li astrofizikçi Michael H. Hart "Dünyaya Yön Veren En Etkin 100" kitabında Hz. Muhammed’i ilk sırada anıyor. Saygın bir konumda olmasına rağmen gelecek tüm tepkileri göze alan Hart, hazırladığı bu listede Hz. İsa, Sokrates, Platon, Augustinus, Martin Luther, Aquinas, Kant, Machiavelli, Descartes, Nietzsche, Marks, Einstein veya Foucault’yu değil de neden Hz. Muhammed’i ilk sırada verir?
Zaman zaman Hristiyan bir muhafazakâr ve ayrılıkçı ırkçı olmakla eleştirilen Hart, Batı “medeniyeti”nin kurucu babalarına listede ilk sırada yer vermediği için kitabın ilk çıktığı dönemlerde büyük tepki toplamıştı. Hart, ısrarlı tepkilere rağmen objektif bir şekilde hazırladığı listede Hz. Muhammed’in ilk sırada yer almasını şu ifadelerle savunuyordu “Dünyada Müslümanların yaklaşık iki katı Hristiyan olmasına karşın Hz. Muhammed'in Hz. İsa'dan daha üst sırada yer olması garip gelebilir. Bu kararın verilmesinde başlıca iki neden vardır. Birincisi, Hz. Muhammed İslamiyet’in gelişmesinde, Hz. İsa’nın Hristiyanlığın gelişmesinde oynadığından daha önemli bir rol oynamıştır. Hz. İsa Hristiyanlığın başlıca etik ve ahlakı hükümlerinden sorumluysa da, Hristiyan teolojisini asıl geliştiren kişi, Hristiyanlığın en önemli savunucusu ve Yeni Ahit kitabının büyük bir bölümünün yazarı Aziz Paulus olmuştur.”
***************
Time dergisi, Michael Hart tarafından kaleme alınan ve 1978 yılında basılan "Dünyaya Yön Veren En Etkin 100" kitabında Hz. Muhammed’in ilk sırada yer almasını hazmedememiş olacak ki 2013 yılında Steven Skiena ve Charles B. Ward tarafından yeni bir liste kaleme alınır. Hz. İsa’ya ilk sırada yer veren yazarlar, listede çok büyük değişiklikler yapmadan Hz. Muhammed’in adına ise üçüncü sırada yer verir.
***************
Kendi yaşadığı döneminin en tanınmış söylem sanatçılarından biri olan Thomas Carlyle ise ailesinin Protestan bir din adamı olması için gönderdiği Edinburgh Üniversitesi'nden geleneksel Hristiyanlığa olan inancını kaybetmiş olarak mezun olmuştu. Aldığı ilahiyat eğitimi ve söylemdeki ustalığı nedeniyle aralarında papazların da bulunduğu büyük kalabalıklara konferanslar vermişti.
Carlyle, konferanslarında Martin Luther, Shakespeare, Dante ve Napolyon'un yanı sıra Hz. Muhammed’i de insanlığa yön veren kahramanlardan biri olarak ele alır. İngiltere’deki sosyal ve bilimsel alandaki gelişmelerin etkisiyle ikilem yaşayan Carlyle, katı teolojik ortodoksiden tamamen uzaklaşarak Kalvinist bir inanca yöneldiği dönemde Hz. Muhammed’i öven konuşmalar yapmıştı.
Konuşmasında Hz. Muhammed’in Emin sıfatına birçok defa vurgu yapan Carlyle, misyonerlere de Müslümanların Hz. Muhammed’e olan bağlılığını ve nedenlerini anlatarak Hz. Muhammed’e yönelik mesnetsiz söylemlerin neden İslam dünyasında karşılık bulmadığını haykırıyordu.
Carlyle, sonradan “Kahramanlar” ismiyle kitaplaşan konferanslarında Hz. Muhammed için şu ifadeleri kullanmıştı “Kendisine ne isim verilirse verilsin, onun nasıl bir adam olduğunu elbette ki Müslümanlar görmüşlerdi. Başında taç bulunan hiçbir imparator kendi eliyle yamanmış bir hırka giyen bu adam kadar saygı görmemiştir. Yirmi üç yıllık çetin bir deneme boyunca ona kesinlikle itaat edilmiştir. Böyle bir imtihandan ancak gerçek bir kahraman başarıyla çıkabilir.”
***************
Kubilay Han tarafından Çin’de kurulan Yuan İmparatorluğu’nun son İmparatoru Togon Temur’a karşı büyük bir mücadele vererek tarihinden en büyük ve en güçlü devletlerinden birini olan Ming İmparatorluğu’nu kuran Zhu Yuanzhang, ordusundaki Müslüman amiral ve generaller ve Hui Müslümanlarından olan İmparatoriçe Ma’nın da etkisiyle tanıdığı Hz. Muhammed’e büyük bir saygı ve sevgi besliyordu.
İmparatorluğu sırasında Çin’in dört bir yanından camiler inşa ettiren Zhu Yuanzhang, camilerin girişine astırdığı şiirinin son dörtlüğünde Hz. Muhammed’e olan sevgisini şöyle ifade ediyordu: “Bize kutlu yolu sundu / Şeytanları mağlup etti / Onun dini saf ve haktır / Muhammed soylu ve büyüktür”
Ezcümle… Hz. Muhammed, her anlamda insanlığın son 1400 yılına yön vermiş, onu seven ve sevmeyen herkes bir şekilde onun inşa ettiği medeniyetin enginliğinden fayda görmüştür. O büyük bir peygamber, komutan ve devlet başkanı olmasının yanı sıra ahlak ve hayat tarzıyla kendisinden sonra gelen birçok devlet adamı, bilim insanı ve komutanı da etkilemiştir. Birkaç necis fikirli mahlukatın salyalarını akıtarak dünyanın en çok sevilen insanı olan Hz. Muhammed’e saldırması onun şeref ve izzetinden hiçbir şey eksiltmez.


