Tevrat’tan operasyon başlığı Ayşe Böhürler
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
İsrail, İran saldırısını da Tevrat’a dayandırdı. Mivtza’am ke-Lavi olarak isimlendirdiği operasyonun tam ismi “Aslan Gibi Halkın Operasyonu” olarak Türkçeye çevrilebiliyor. İsim Tevrat’ın 4. Kitabı (Ba-Midbar) 23-24’ten alıyor, aslan gibi yükselen bir halk.
Tevrat’ta iki yerde Yahudilik “aslan”a benzetilir. Birincisi, Yakup’un 4. oğlu, İsrailoğulları’nın kendilerini nispet ettiği Yehuda, aslana benzetilir. “Ey Yehuda sen kuvvetle bir aslan yavrusu gibi olacaksın… Kardeşleri de gelecekte Yehuda’nın yöntemini benimseyecektir. Ormanların kralı nasıl aslansa kardeşlerin kralı da Yehuda’dır.”
İkinci benzetme de “O (İsrail) dişi aslan gibi kalkıp erkek aslan gibi dikilecek ayağa! Şikarını, avını yiyip yere çaldıklarının kanını içinceye kadar da çömelmeyecek…” Tevrat tefsirinde av eti yenmesi düşmanlarını yok etmek, kanını içmesi ise onların mallarını yağma ve çapul etmesini sembolize eder. (Nuh Arslantaş, Tevrat Tefsiri; Türkiye Yazma Eserler Kurumu yayını).
Nuh Arslantaş hoca bir dinler tarihçisi ve İbraniceyi Türkiye’de en iyi bilen isimlerden biri. O’nun tefsirinden alıntılayıp paylaştığım bu bilgi üzerine hocayı aradım ve bu yorumların bugünkü İran saldırısındaki etkisini sordum. Hocanın cevabı ise “İsrail’in tüm stratejileri bu iman ve inanışlarına göre ilahi kaderin tecellisini sağlamak üzerine ilerliyor. İsrail için Kudüs’ün işgali dönüm noktası oldu. Onların ilahiyatına göre Kudüs’ü alan dünyayı yönetir. Dini kaynaklarla bütünleştirdikleri işaretlerden ikincisi de Roma sayılan Amerika’yı ele geçirmeleri.” oldu.
Yahudi ilahiyatlarında dayandıkları bilgilere göre Hz. Süleyman’dan sonra İsrail, tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor. İsrail dini çevreleri ilahi bir planda yükselişlerini görüp Hz. Davud ve Hz. Süleyman zamanındaki gibi üçlü bir devleti hedefe koymuş durumdalar. Hama’ya kadar bu devletin sınırları geliyor.
Nuh hoca ile konuşurken “Peki İslam İlahiyatı, tefsirler bu konuya nasıl bakıyor?” diye sordum. O da İsra suresinin 4, 5, 6 ve 7’nci ayetlerinden söz etti.
4. Ayet: “Biz İsrailoğulları’na kitapta şunu bildirdik: Doğrusu siz yeryüzünde iki kez bozgunculuk çıkaracak ve gerçekten büyük bir taşkınlıkla büyüklenip azacaksınız.
5. Ayet: “Nitekim ilk bozgunculuk ve büyüklenmenizin karşılığını görme vakti geldiğinde, çok güçlü, savaşçı, acımasız kullarımızı üzerinize musallat ettik. Onlar da sizi yakalayıp öldürebilmek için evlerinizin içine varıncaya kadar her tarafı didik didik aradılar. Bu, kesinlikle yerine getirilmesi gereken bir sözdü.”
6. Ayet: “Aradan zaman geçti, o istilacılara karşı size tekrar galibiyet ve zafer verdik, servet ve oğullarla gücünüzü artırdık ve toplum olarak sayınızı daha da çoğalttık.”
7. Ayet: “Eğer iyilik yaparsanız kendinize iyilik yapmış olursunuz; eğer kötülük ederseniz yine kendinize kötülük etmiş olursunuz. Artık ikinci defaki bozgunculuk ve büyüklenmenizin cezalandırma vakti gelince, onurunuzu çiğnemeleri, öncekilerin girdikleri gibi Beyt-i Makdis’e girmeleri ve ellerine geçirdikleri her şeyi yakıp yıkmaları için yine birtakım düşmanları başınıza musallat ederiz.”
Kur’an’ın, İsra suresinin tefsiri de böyle söylüyor. İsrail kavminin geleceğini iyilik ederseniz şartına bağlıyor. Eğer öyle olmazsa 1. Roma sürgününde olduğu gibi ikinci bir cezalandırma vaktinden söz ediyor.
Tarihin akışı ne gösterecek bilmiyoruz. Ancak kan dökücülüğün kimseyi abat etmediği ilahi bir kanun olarak ortada…
SEBEP NÜKLEER SİLAH MI? YOKSA İRAN’IN ÇİN’İN EN BÜYÜK PAZARI OLMASI MI?
Amerika’nın Çin’e uyguladığı gümrük tarifesi ile başlayan tartışmalarda ABD ekonomisinin reel üretime dayalı ekonomik gücünün zayıflığı, Çin’in ise gücüydü. Ekonomistler aradaki farkın kolay kolay kapanmayacağı kanaatinde… Brüksel’de Mons Ünversitesi’nden Sinan Baykent hocayı son yıllarda dikkatle okuyorum. Özellikle Trump ve Avrupa sağının düşünme biçimi çalışma alanını oluşturuyor. Sinan Baykent bundan aylarca önce yazdığı bir metinde Trump’ın İran tehdidinin yukarıdaki konuyla ilgili olduğunu yazmıştı. “Dolayısıyla ABD, “gümrük vergisi”nin ötesinde, bu açığın kapanması (yahut “azalması”) için doğrudan karşı-tarafın tedârik zincirine müdahale ederse ancak bu “yarış”ta var olmayı sürdürebilir - bundan kısa vadede kendisi de menfi etkiler alacaksa bile. Şayet bu bir “yarış” hatta bir “varoluş meselesi” ise - ki Trump öyle olduğunu öne sürüyor - o hâlde açılan satranç tahtasındaki bir sonraki adımın bu olacağı anlaşılıyor.
Son günlerdeki hararetli tartışmaların, “İran vurulur mu, vurulmaz mı?” bilmecesinin esas-somut kaynağı bu.
İran, Çin’in en büyük tedarikçilerinden birisiydi…


