Toplumsal iyi oluş öncelikle bireyin iyi oluşuyla başlar
SonTurkHaber.com, Haber7 kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
İçinde bulunduğumuz Aile Yılı gerçekten üzerinde ayrıca durulması, çokça emek verilmesi, her eve ulaşılarak bilgi aktarımının yapılmasını gerektiriyor. Biz de toplumun en temel yapı taşı olan aileye yani aslında Türkiye’mize katkıda bulunmak için kolları sıvadık ve bu konuyla ilgili keyifli bir söyleşi için hazırlığımızı yaptık ve Prof.Dr.Şerife Işık Hocam ile haber7.com okuyucuları için buluştuk.
Bireysel iyi oluş gerçekten de “aile”yi mutlu ediyor mu? Aileler, toplumsal iyi oluşu sağlıyor mu? Tekil anlamda her birey toplumun temel taşlarını oluşturduğuna göre toplum olarak mutlu olmayı neden başaramıyoruz? Gençlerimiz son yıllarda emek vererek başarı elde etmek yerine neden daha kısa yollardan başarılı olma, daha çok kazanç sağlama yolunu seçiyor? Depremler mi bizi öldürüyor yoksa binalar mı? ve daha birçok “iyi oluş”la ilgili konuyu alanının uzman isimlerinden birisi olan Gazi Üniversitesi PDR Anabilim Dalı Öğretim Üyesi değerli bilim insanı Prof.Dr.Şerife Işık ile ele aldık.
Değerli Şerife Hocam ile biraz kitabın ortasından biraz da toplumun cevabını merak ettiği “his”lerimiz, olaylara “bakış”ımız, “genç”lerimiz ve “aile”lerimizin mutluluğu kısacası “iyi oluş”la ilgili konuları bireylerden ailelere, sınavlardan depremlere kadar geniş bir yelpazede masaya yatırıp kaleme almak için buluştuk ve ortaya harika bir söyleşi çıktı.
***
Toplumsal iyi oluşun yolu bireysel iyi oluştan mı geçiyor? (Dört kişilik bir ailenin mutlu olması için 4 kişinin de ayrı ayrı mutlu olması mı gerekiyor?)
Bu soruya kesin bir “evet” ya da “hayır” demek imkânsız. Şöyle ki bireyin huzurlu, doyumlu ve kendini sağlıklı hissettiği bir toplumda öncelikle toplumsal dayanışma ve ortak bir yaşam kalitesi söz konusu olur. Dolayısıyla yaşamın pek çok alanında iyi oluşu yüksek bir birey duygusal okuryazarlığı ve empatik beceriyle diğerleri ile ilişkilerini derinleştirir, sahip olduğu yaşam amacıyla diğerlerinin yaşamlarına katkı sunar, çevresine daha az zarar verir. Bu açıdan bakıldığında “toplumsal iyi oluş öncelikle bireyin iyi oluşuyla” başlar. Öte yandan içinde yaşadığımız toplumun ekonomik koşulları, kültürel özellikleri, adalet anlayışı ve eğitim sistemi doğrudan bireyin iyi oluşu üzerinde etkilidir. Bu nedenle toplumsal ve bireysel iyi oluş karşılıklı olarak birbirini besler. Ruhsal anlamda sağlıklı bir birey topluma katkı sağlar ve sağlıklı bir toplum da bireye alan açar.
Son yaşanan İstanbul depremi de gösteriyor ki toplumca olumsuz olaylara çok çabuk akışkanlık gösteriyoruz ve bu durum üzerimizde kalıcı izler bırakabiliyor. Olumsuzdan olumluya geçmenin en kolay ve en kalıcı yolu nedir?
Zorlayıcı yaşam olayları karşısında Olumsuzdan olumluya geçmenin “en kolay ve en kalıcı yolu” bireyden bireye değişir çünkü her bireyin başa çıkma potansiyeli birbirinden farklıdır. Ama bununla birlikte deprem gibi doğal afetlerde ya da travmatik olaylar sonrasında zorlayıcı duygularla başa çıkmanın bazı yolları da mevcut.
İlk iş yaşanan zorlayıcı olay sonrası hissettiklerimizi bastırmak, görmezden gelmek ya da inkâr etmek yerine sahiplenmek olmalıdır. Çünkü sahiplenmediğiniz hiçbir şeyle doğrudan bir ilişki kuramazsınız. Bu nedenle “şu an kaygılıyım”, “inanılmaz kötü hissediyorum” ya da “çok acı çekiyorum” demek duyguyu sahiplendiğimizi gösterir. Sonrasında bu duygularımızı ifade etmenin yollarını bulmamız gerekir. Günlük tutmak, şiir yazmak, bir enstrümanın duygularımıza eşlik etmesine izin vermek ya da bir şeyler karalamak hem zihnimizi hem de kalbimizi rahatlatır. Zorlayıcı yaşam olayları karşısında kendimizi zorlamamız gereken bir diğer alan hareket etmek ve var olan rutine devam etmek olmalıdır. Düşüncelerimiz olumsuza odaklandığında bedeni hareket etmeye zorlamak örneğin yürüyüşe çıkmak ya da egzersiz yapmak ve günlük rutinlerimizi devam ettirmek örneğin her sabah kahvaltı sofrasını kurmak gibi bize güvenli bir alan yaratır. Bununla birlikte kendimiz zor bir durumdayken diğerlerinin yaşamına katkı sağlamak ve başka birine destek olmak pozitif duygular hissetmemiz için bir alan yaratır.
Depremler binaları yıkıyor, eğitimsizlik de toplumları maalesef... Sağlam binaların yıkılmadığı gibi sağlam insanlar da daha dayanıklı oluyor. Sağlam bir bünyenin temel dayanağı iyi bir psikoloji diyebilir miyiz?
Kesinlikle doğru, çok yerinde bir benzetme oldu…zorlayıcı yaşam olayları karşısında kendimizi toparlama gücümüzü sağlayabilmek ve yeniden uyum sağlayabilmek adına psikolojik bağışıklık sistemimizi güçlendirmemiz gerekiyor. Peki bunun için halihazırda neler yapmak gerekir diye düşünürsek öncelikle bilişsel esneklik dediğimiz yapıyı gündeme getirmemiz gerekir. Bilişsel esneklik karşılaştığımız olaya başka bir açıdan bakmaktır yani bizi zorlayan durumun öğüten tarafına değil öğreten tarafını görmektir. Örneğin yaşamda hepimizin verdiği ve halihazırda vermekte olduğu mücadeleler/savaşlar vardır; “bu mücadeleler bana ne öğretti?” ve “bu savaşlar beni hangi alanlarda güçlendirdi?” diye sorgulamak olaylara farklı perspektiften bakmayı kolaylaştırır. Güçlü yanlarımızı fark etmek psikolojik bağışıklık sistemimizi güçlendirmenin bir diğer yoludur. Örneğin bazılarımızın nezaketli ve cömert davranma, bir diğerimizin affediciliği, bir başkasının mizah duygusu ya da ötekinin yaratıcılığı gibi birbirinden farklı ve güçlü yönlerimiz var. Bu özelliklerimizi hem kendimiz hem de diğerlerinin yaşamlarına katkı sağlamak amacıyla kullanmak önemlidir. Ve elbette öz şefkat duygusunu geliştirmek gerekiyor. Yaşadığımız sorunlara, yetersizliklerimize ve başarısızlıklarımıza yargılamayan bir bakış açısı geliştirmek ve zor zamanlarda kendimize şefkat duygusunu göstermek geliştirmemiz gereken becerilerden bir olmalıdır.
Ülkemizdeki büyük ölçekli sınavlara yaklaşık 1 aylık bir süre kaldı... ve bu süreçte öğrenciler üzerinde inanılmaz bir beklenti baskısı var maalesef... Ailelere bu konuyla ilgili hangi mesajları vermek istersiniz?
Farklı kültürden öğrencilerle yapılan araştırmalarda «Sınava hazır hissetsen bile endişelenir misin?» sorusu yöneltildiğinde bizim çocukların % 59’u evet demekte! Bu ne demek? Bizim çocukların çoğunu endişelendiren aslında sınav değil, sınav sonucunun olumsuz olma durumunda başına gelecekler veya hissedecekleri utanç duygusu. Bu açıdan bakılırsa öncelikle ailelere şunu hatırlatmak gerekiyor: Çocuğumuzun gönlümüzdeki yeri onun akademik başarılarına göre olmamalı. Çocukların sosyal duygusal becerilerini desteklemek ve psikolojik ihtiyaçlarını (ait olma, eğlence, özgürlük ve başarma) karşılamalarına ortam sağlamak özellikle sınava hazırlanma gibi zorlayıcı bir süreçte daha çok önemli hale gelebilmektedir. Bunun birlikte ailelerin duygularını çocuklarına bulaştırmamaları dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta; çocuklarının performansı ile ilgili endişeleri ve kaygıları çocuğunun da daha fazla stres yüklenmesine neden olur. Elbette ki bu süreçte ailelerin sadece “anne ve baba” olmaları, başka bir rol üstlenmemeleri yani çocuğun öğretmeni, doktoru, psikolojik danışmanı olmamaları çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu aile desteğini alması için önemlidir.
Bu soruyu özellikle içinde bulunduğumuz yıl ilan edilen “Aile Yılı”na ithafen soruyorum. “İlişkileri güçlendirme” tek başına bir söyleşi konusu ama özellikle aile içinde ilişkileri güçlendirmeye yönelik evinde çocuğu olan ailelerin penceresinden hangi örnekleri vermek istersiniz?
İnsan birileri tarafından hatırlandığında kendi varoluşunun farkına varır ve kendini değerli hisseder. Bu açıdan bakıldığında aile ilişkilerinin güçlendirilmesi, derin ve anmalı ilişkiler sağlanması adına öncelikle çocukların var olduklarını hissettirmek gerekir. Bunun için ailenin ortak başarılarını, aileye yönelik duyguları ve aile ile ilgili anıları paylaşmak güçlü bir aile kimliği oluşturmada önemlidir. “En sevdiğiniz aile anınız nedir?, En sevdiğiniz aile etkinliği/rutini/ritüeli nedir?, Aile üyelerinizin yaptığı ve sizin gurur duyduğunuz üç şey nedir?, Aile üyelerinizden öğrendiğiniz ve sizin yaşamınıza katkısı olan üç şey nedir?” gibi soruların cevaplarını evin içinde paylaşmak işe yarayabilir. Ya da aile üyelerinin kişisel bir özelliğine, yeteneğine, yaptığı bir davranışa ya da çabasına yönelik iltifat etmek ilişkileri güçlendirmenin bir diğer yolu olabilir. Çünkü sözleri kullanma en temel psikolojik ihtiyacımız olan beğenilme ve takdir edilmeyi sağlar. Ayrıca şükran duygumuzu dile getirme, ailemizin yaşamımıza kattıkları için aile üyelerimize teşekkür etme güçlü bir aile kimliği oluşturmada kullanılması gereken bir beceridir.
Günümüzde öğrenciler maalesef emek yoğun bir hayat yerine kestirmeden para kazanmak, şöhret olmak peşindeler... Siz emek yerine yemek derdinde olan öğrencilere ne mesaj vermek istersiniz?
Özellikle günümüzde sosyal medyanın da etkisiyle gençlerde anı yaşama, beğeni toplama, hızlı tüketim alışkanlıkları ve “ne istiyorsam hemen şimdi” anlayışı baskın hale geldi. Bu durum gençlerin kısa yoldan ve üretmeden bir şeyler elde etme davranışını gündeme getiriyor. Ama bunun uzun vadede sürdürülebilir bir durum olmadığını görüyoruz. Bu durumda gençlerin sorgulaması gereken “ben sadece görünmek mi istiyorum yoksa iz bırakmak mı?”, “dünyaya nasıl bir katkı sağlıyorum”, “diğerlerini yaşamlarına dokunabiliyor muyum?” gibi sorulara kafa yormaları önemlidir. Çünkü bu soruların cevapları gençleri “emek ve çaba” davranışlarına yöneltecektir. Emek ve çaba göstermenin farklı bir büyüsü vardır; bizi geliştirir, karakterimizi şekillendirir, kendimizi tanıma fırsatı sağlar. Oysa haz odaklı yaşamak sadece geçici tatminler sağlar, bir süre sonra anlam yokluğu ve boşluk hissi yaratır hatta bireysel hazlara odaklanmak toplumsal sorumlulukların ve etik değerlerin geri plana atılmasına neden olur.
Değerli fikirleriniz ve katkılarınız için şahsım ve haber7.com okuyucuları adına çok teşekkür ediyorum kıymetli Hocam.
İçinde bulunduğumuz Aile Yılı’nı en güzel yansıtan sözlerden biri ile ile kıymetli okuyucularıma veda etmek isterim:
“Bütün mutlu aileler birbirine benzer; ama her mutsuz ailenin sadece kendine has bir hikayesi vardır.” (Susan Sarandon)
Tüm ailelere hayat yolculuklarında başarılı, sağlıklı ve mutluluk dolu bir yolculuk diliyorum.
İsmail Yolcu /Haber7
Ankara Bilim Üniversitesi
Eğitim ve Kariyer Uzmanı
Eğitimci, İletişimci ve Yazar
[email protected]


