Transfer masalları ve mali gerçekler Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Cennet gibi bir vatanımız var.
Yurtdışına çıktığında bunu daha iyi idrak ediyor insan.
Kars’ın kristalize karı eşsiz.
Kaş’ın denizinin güzelliği tarifsiz.
Karadeniz’in yayları benzersiz.
Sayısız örnek verebilirim.
Her karışı şehit kanıyla sulanmış bu aziz topraklar sadece doğasıyla cennet değil.
Yüksek kazanç elde edenler için de adeta vergi cenneti.
İzah edeyim.
BULGARİSTAN’DAN SONRA SPORCULARDAN EN AZ VERGİ ALAN ÜLKEYİZ
Konuyla ilgili Vergi Uzmanı Ozan Bingöl’den yardım aldım.
Ozan Bey, Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici 72. Maddesine atıfta bulundu.
Sporculardan alınan vergi oranı, 2008 yılında yürürlüğe giren bu maddeye göre belirleniyor.
Lig usulüne tabi spor dallarında:
1 - En üst ligdekiler için: % 20,
2 - En üst altı ligdekiler için: % 10,
3- Diğer liglerdekiler için: % 5.
Avrupa'da ise bu oranlar çok daha yüksek.
Örneğin;
- İsveç: %56,9
- Portekiz: %56,5
- Danimarka: %55,6
- Belçika: %53,7
- Hollanda: %52
- İspanya: %52
- Finlandiya: %51,5
- Fransa: %50,3
- Avusturya: %50
- Slovenya: %50
- İtalya: %47,9
- Almanya: %47,5
- İngiltere: %45
MALİYE GÖREVE
Daha sonra yapılan düzenlemelerle %40’a varan artan oranlı vergi sistemi getirilmiş olsa da, uygulamada futbolcuların ve kulüplerin tam uyum sağlamaması, düşük beyan ve kayıt dışı ödemeler nedeniyle vergi yükü istenen seviyeye ulaşamamaktadır.
Bu durumda, yükümlülüklerini harfiyen yerine getiren kulüpler ister istemez haksız rekabete maruz kalmaktadır.
Akla gelebilecek her kalemde vergi toplayan maliye, önümüzdeki dönem gerek kulüplerden gerekse topçuların topundan hesap sormalıdır.
TRANSFER PEMBE DİZİYE DÖNDÜ
Sezon bittiğinden beri, transferde çılgın rakamlar konuşuluyor.
Manşetlerin ilk sırasında tabi ki Victor Osimhen var.
Sarı kırmızılı yönetim, sezon bittiğinden beri Nijeryalı golcüyle devam etmek için olağanüstü bir çaba içinde.
75 milyon Avroluk bonservis ücretini ödemeyi kabul eden Galatasaray, Napoli Başkanı Aurelio De Laurentiis’in bitmek bilmeyen isteklerine rağmen geri adım atmadı.
Yakında dananın kuyruğu kopacak.
OSİMHEN’İN MALİYETİ İLERİDE BAŞ AĞRITIR, MÜLK SATTIRIR
Osimhen’in yıllık net maaşının ortalama (reklam ve sponsor gelirleri hariç) 20 milyon Avro olacağı konuşuluyor.
Osimhen’in eline net 20 milyon Avro geçmesi için brüt maaşının 33.33 milyon Avro olması gerekiyor.
Bugünkü kurla 1 milyar 566 milyon TL demek.
Bu rakam 70 binden fazla asgari ücretlinin maaşına eşit.
Hesaplarken yoruluyor insan
Gelin Osimhen’in maliyetini birlikte hesaplayalım.
Kulüple brüt sözleşme: 33.333.333
Stopaj (%20 kulüp öder): 6.666.667
Gelir vergisi (%40): 13.333.333
Ek vergi (Mart’ta futbolcunun ödeyeceği): 6.666.667
Net gelir (Futbolcuya kalan): 20.000.000
Osimhen’le 4 yıllık sözleşme yapılırsa, bonservisle birlikte maliyet 150 milyon Avro’yu aşacak.
Bu ne demek?
Florya Projesi ihalesinde Nivak Yapı ile yapılan sözleşmeden elde edilen gelirin, daha kasaya girmeden buhar olması demek.
ALLAH AKIL FİKİR VERSİN
Osimhen bu koşullarda sarı kırmızılı ekiple anlaşırsa, Türk futbol tarihinin en pahalı transferi olacak.
Rekor rakamlar konuşulduğu için Osimhen örneğini verdim.
Fenerbahçe ve Beşiktaş’ta da durum çok farklı değil.
Fenerbahçe Ali Koç’un 7 yıldır devam eden başkanlığı sürecinde 100’dan fazla futbolcu transfer etti.
Beşiktaş da bu çılgınlığa dahil olmuş gibi gözüküyor.
Beşiktaş son birkaç yıldır transferde durgun gibi gözükse de siyah beyazlıların son 15 yılda futbola harcadığı para dudak uçuklatıyor: Yaklaşık 750 milyon Avro
Türk futbol kulüplerinde maaş ve transfer ödemeleri çoğunlukla şeffaf biçimde yayınlanmadığı için sizlere tam rakam veremiyorum.
BİLİŞSEL HATA
CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, garantili 8 projenin ülkeye olan zararının 1 trilyon 221 milyar TL olduğunu açıkladı geçtiğimiz günlerde.
Spor kulüpleri de bu zihniyeti takip ediyor: Rasyonel değil, popülist harcama davranışları.
İster popülizm deyin ister taraftar baskısı.
Yöneticiler bu savurganlığın nelere mal olacağını çok iyi biliyor aslında.
MESULİYETSİZLİK
Kulüplerin yayın, reklam, ürün, sponsorluk gibi birçok gelir kalemi var.
Ancak her yıl bu gelirlerde gerileme yaşanıyor.
Futbol tarihimiz, mesuliyet duygusundan yoksun yöneticilerin elinde oyuncağa dönmüş adları silinmiş kulüplerle dolu.
Yöneticileri mesul tutmayan sistem de bu durumun yaşanmasına çanak tutuyor ister istemez.
'Benden sonra isterse tufan kopsun' anlayışı hakim memlekette.
Ayağını yorganına göre uzatmayan, savurganlığı şiar edinen ister devlet olsun ister kulüp, yıkılmaya, yok olmaya mahkûmdur.
Bildiğiniz şeyler gerçi… Hatırlatmak istedim.
NOT:
Kitap önerim: Benden Sonra Tufan
Yöneticilerin günü birlik keyfi tutumları aklıma getirdi bu eseri.
Kitap doğrudan Türkiye’den söz etmese de, “yönetenlerin irrasyonel kararları”, “popülizm” ve “kurumsal çöküş” gibi temalar Türkiye’deki spor kulüpleri ve siyasal yapılanmalarla paralel okunabilir.
David Forrest mahlasıyla yazılmış bir roman.
1972 yılında "After Me, the Deluge" adıyla yayımlanmış ve Türkçeye "Benden Sonra Tufan" olarak çevrilmiştir.
Benden Sonra Tufan, insanlık durumunun trajikomik bir portresi olarak Soğuk Savaş ve inanç çatışmalarını mizahi bir dille irdeleyen bir eser.
Aynı zamanda, hem toplumsal hem bireysel boyutta Türkiye'nin kültürel ve politik dönüşümlerine ayna tutar.


