Turbun büyüğü meğer…
Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Hani böyle şeylere inansam “Allah’ın tokatı yok ya..” derdim, “İşte insanı böyle vurur, rezil rüsva eder..”
İmamoğlu’nun yüzde yüz gerçek diplomasını denklik falan diye diline dolayıp, üstüne Silivri’ye gönderen muktedir herhalde şimdi neye uğradığını şaşırmıştır.
Skandalın ortaya çıkmasında, İletişim Daire başkanlığından kovulan Fahrettin Altun’un olduğu yolunda iddialar var. Bilemem.
Ortalığa saçılan vahim iddia ve bulgulara rağmen “sızıntı yok, her şey kontrol altında, dedikodulara değil resmi açıklamalara itibar edin” diyen Başkanlığın yeni yönetimi, ilk büyük darbeyi yedi.
Son zamanlarda savcılığın ayaklarına dolanan gelişmelerin ardından diploma skandalı.. DEHŞET!
İnsan hangi birine şaşıracağını şaşırıyor.
Ankara cumhuriyet başsavcılığında büyüdükçe büyüyen soruşturmaya göre çetenin elebaşı, Ziya Kadiroğlu.
En güvendiği yardımcısı kim peki?
Uyuşturucu bağımlısı, satıcısı.. Ve belki de “bu işlerden anlıyor” diye Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanlığı’nda görevli bir BAŞKOMİSER olarak e-imza çıkartılan Mıhyeddin Yakışır.
*. *. *Biraz sabır lütfen. Az sonra AKP’nin ülkemize kazandırdığı değerli milletvekili Yeliz’e sıra gelecek. Vergilerimizle maaşını alıp bizlerle nasıl dalga geçtiğini görecek, çok güleceksiniz!!!
Ama önce skandalın eni boyu..
Mıhyeddin Yakışır’dan söz ettik ya. İlgi ve tecrübesi uyuşturucu diye sadece bu konuda faaliyet gösterdiğini sanmayın.
Öğretmen atamaları..
ÖSYM puanlarının yükseltilmesi..
Ehliyet sınavlarında notların başarı için gerekli 70 puanın üzerine çıkartılması..
Gidilmeyen üniversitelerin, fakültelerin diplomaları..
Çetenin reisi “müşteriye” belli ki “ne vereyim abime” diye soruyormuş. Müşterinin dolar birikimine de bakarak uygun bir diploma seçiliyormuş.
Elbette sıra sınavda “fiziki” olarak bulunma şartına gelince, riski oranında dolar miktarı da artıyormuş.
İddianamede beden eğitimi için bir kadın, yabancı dil sınavı için de bir erkeğin adı geçiyor.
O iki kişi sınava girer, puanları alır çıkarmış.
Diğer hemen her şeyse kâğıt üzerinde “dijital” olarak hallediliyormuş.
6 Şubat depreminde hayatını kaybeden avukatların kimliklerini çalmak dahil!!
*. *. *Savcılık aylardır uğraşmış.. 100’den fazla kişi gözaltına alınmış.. Fiziki deliller ve zanlıların anlattıklarıyla bir dosya oluşturulmuş. Öyle ki iktidar medyası bile bugün Hürriyet’ten Sabah’a.. Pek çok yayın organında konuya girmek zorunda kalmış.
En çarpıcı haber Hürriyet’te. Manşetten ve neredeyse yarım sayfa verilen haberin kahramanı da uyuşturucu dünyasının karanlıklarından narkotik komiserliğine uçurulan Mıhyeddin Yakışır.
En “yaratıcı” olansa Sabah’ın keskin kalemi Melih Altınok. Yazısının başlığı bile böğürüyor: “Sahte diploma sahte muhalefet”.
Doğrusu birilerinin konuyu getirip muhalefete bağlayacağını düşünüyordum. Ama böyle değil:
“ Saraçhane beslemeleri günlerdir asparagaslarla meseleyi sulandırıyorlar.
"Gördünüz mü bir tek bizim patronun diploması sahte değilmiş" mesajı vermek için sağı solu, gazetecilik mesleğini pisletiyorlar.”
Kullanışlı kalem, izninle hatırlatmak isterim;
1) İmamoğlu’nun diploması VAR.
2) O diplomanın sahte olduğunu iddia eden YOK.
Sahte diploma meselesini gündeme taşıyan ise her başlığın kanıtını, savcılık dosyasından veren mesleğimizin yüz akı gazeteciler.
Elbette sizler gibi, tüm kamu bankaları dahil, Türkiye’nin her kuruluşunun reklamlarıyla “beslenen” kadrolar anlayamaz.
Şimdi ne demek istediğimi de anlamayacağınız gibi!!!
*. *. *Bence şurası çok net:
Hem Saray hem de onu korumak üzere görevlendirilmiş isimler bugüne kadar çok rahattı.
Asarız keseriz. Höt zöt..
Ancak ne zaman ki İmamoğlu ve yol arkadaşlarını olmadık - gerçekte de olmayan- saçmalıklarla Silivri’ye attılar.. Ardından Özgür Özel sahneye çıktı ve CHP’yi küllerinden diriltti..
Saray’ın hesapları da yürüyüşü de şaştı.
Artık her şey ayaklarına dolanıyor.
Son seçimde AKP’ye oy vermiş illerde CHP mitingleri tarih yazıyor.
Bir de şu var:
Erdoğan işler kötüye gittikçe, belli ki endişeleri büyüdü.. Çevresine güveni azaldı.. Sonuçta ailesinden ve birkaç kişiden başkasına inanmaz oldu.
Düşünün şu anda Türkiye; Erdoğan, oğlu Bilal ve eşi Emine’nin rol aldığı bir triumvira ile yönetiliyor.
Emine Erdoğan’ın -bir başka yazıda anlatırım- insanların ilişkileri hakkında nasıl aşırı hassas olduğu bilinir. İddia o ki Fahrettin Altun’un kovulmasında da böyle bir durum söz konusu imiş. Sonucun nereye varacağı hesaplanmadan Emine Hanım’ın dediği olmuş.
Bu kadar dar bir çerçevede yürütülen işler, gün gelip güç savaşları başladığında Sarayları içerden çökertir!
Zaten şimdiden görmüyor muyuz parçalanmayı.
AKP’nin kurucu ekibi neredeyse sıfırlandı.
Geriye vaktiyle Erdoğan’a saydıranlarla memleketin gülü YELİZ kaldı.
*. *. *YELİZ yani AKP milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı Odatv’den Uğur Can Biçer’e konuşmuş. Diplomasının sahte olduğu yolundaki iddialara adeta “olmayan diplomanın sahtesi mi olur” yanıtını vermiş.
“İki seneden fazla o okula (Newport üniversitesine) gittim. Hanımla ve kardeşimle gittim. O okulda ders aldığım hocalar var. Hepsi şu anda isimlerini vermek istemiyorum. Onlara da ayrı bir tantana geliştirirler. Tanınan simalar var. Davranış bilimleri dersine giren hocalar var şu anda. Profesör bunlar. Siyasetin içinde olanlar, akademide olanlar var. Fiilen derslere katıldık. Davranış bilimlerine ait derslere katıldık. Derslerin arasında kantinde oturduk, tost yedik falan..
Fotoğraf çektirelim gibi bir pozisyon olmadı. Böyle bir okulun var olduğu, böyle bir okulda profesör, doçent titr sahibi insanların ders verdiği bir gerçektir. Sonra ne oldu, bilmem. Kapandı, kapanmadı, YÖK tanıdı tanımadı. Bilmiyorum. Hiç umurumda değil. Ben diploma ihtiyacımı karşılamak için gitmedim. Kardeşlerim gidiyor. Ben de gideyim dedim. Biliyorduk ki YÖK bu okulun diplomasını tanımıyor. Biz de YÖK’ün ( başörtüsü konusundaki) o tutumlarını tanımadığımız için biz de YÖK’ü tanımıyorduk”“
Ben 28 Şubat zulmünü icra ettikleri süreçlerde Türkiye’de başörtüsünden sebep okuyamayan kız çocukları için, bunların bir kısmı Bosna'ya, Avusturya’ya gitti. Bu imkanı bulamayanlar da Türkiye’de bir tanesi Bakırköy’de, bir tanesi de Kadıköy’ün tam merkezinde olan iki tane kampüsü olan bir Newport Üniversitesi isimli okula gittim. Orada arkadaşlarım var. Belki çok samimiyetimiz olmasa bile piyasada o okullara gidenler var. O süreçte benim kardeşim de başörtüsü mağduriyeti yaşıyordu ve hanım da. Maksadımız bir diploma almak değil. Bir eğitim almaktı. Biliyorduk ki YÖK bu okulun diplomasını tanımıyor. Biz de YÖK’ün o tutumlarını tanımadığımız için biz de YÖK’ü tanımıyorduk”
Kemal Sunal filmlerinin içinde yaşıyoruz sanki.
Ağa, onun köyünün ağası.. Marabalar, aynaya bakınca aynı biz!
Neyse ki film bitiyor da güle güle evlere dağılıyoruz.


