Türk kim? Kürt ve Alevi temsili zararlı deyip Bahçeli’ye çemkirenler kim? Mehmet Metiner

Bilge lider Dr. Devlet Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri Kürt, biri de Alevi olsun” dediği iddia ediliyor. Bu iddia üzerinden günlerdir Bahçeli’ye çemkirip Türklük tartışması yapanlar var. Bahçeli böyle bir şey dedi mi demedi mi, şayet dediyse hangi bağlamda dedi bilmiyoruz. Henüz kendisinden bu yönde gelen resmi bir açıklama yok. Umarım demiş olsun. Bu ne etnikçiliktir ne de mezhepçilik ne de Türklüğün inkârı. Türklüğü, Türk’ü Türk yapan mana ve ruh ikliminden kopartıp Frengistan

Bilge lider Dr. Devlet Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri Kürt, biri de Alevi olsun” dediği iddia ediliyor.

Bu iddia üzerinden günlerdir Bahçeli’ye çemkirip Türklük tartışması yapanlar var.

Bahçeli böyle bir şey dedi mi demedi mi, şayet dediyse hangi bağlamda dedi bilmiyoruz.

Henüz kendisinden bu yönde gelen resmi bir açıklama yok.

Umarım demiş olsun.

Bu ne etnikçiliktir ne de mezhepçilik ne de Türklüğün inkârı.

Türklüğü, Türk’ü Türk yapan mana ve ruh ikliminden kopartıp Frengistan topraklarına özgü köksüz ve ruhsuz bir ulusçuluğun kurbanı kılmak isteyenler kafalarındaki paranoyaya dayalı Lübnanlılaşma modeline göndermede bulundular.

Bu aslında barış sürecini bozmak isteyenlerin aradıkları bir bahane.

Kendileri anlam yükleyip olumsuz sonuç çıkartıyorlar.

Sanki bir tek onlar bu ülkenin bölünmesini istemeyen gerçek sahipleri, Bahçeli bile bölünmeye yol açacak düşünceleriyle zararlı ve tehlikeli bir sürece kapı aralayan biri.

Tek kelime ile hadsizlik ve densizliktir bu!



Evvela şunu belirteyim:

Bahçeli’nin sözlerini bölücülük parantezinde, zararlı ve tehlikeli ilan edenlerin Türklük anlayışları tıpkı Bahçeli’ye bakışları gibi ziyadesiyle özürlü ve şaşı.

Bahçeli bu toprakların adamıdır.

Bahçeli’nin millet ve milliyetçilik anlayışı ile ona şaşı bakan o zevatın ulus ve ulusçuluk anlayışları birbirinin tersidir.

Bahçeli’nin Türk’e ve Türklüğe yüklediği anlam ile onların yüklediği anlam bütünüyle zıttır.

Bahçeli, milletin ruh köküne bağlıdır.

Bahçeli için İslam, Türk’ü Türk yapan akidenin ve o ruhun adıdır.

Bahçeli’ye göre Türk demek Müslüman demektir. Başka bir deyişle İslam, Türklük bedeninin ruhudur. O ruh olmadığında Türk ve Türklük cansız bir bedenden ibaret kalır.

Türk denildiğinde akla İslam’ın geliyor olması Bahçeli’nin millet, milliyet ve milliyetçilik anlayışını şekillendiren temel paradigmadır.

Bahçeli’nin millet, milliyet ve milliyetçilik tanımı da Fransız-Batı tipi ırkçı-faşizan-ulusçu temelde değildir.

Bahçeli’nin milli devleti Batı’nın ulus devleti değildir.

Batı tipi ulus-devleti ve ulusçuluk ideolojisini savunanlar o yüzden Bahçeli’nin İslamiyet’le anlam kazanan millet tasavvuruna ve milliyetçilik mefkûresine karşıdırlar.

Gövdesi Türk, beyni ve kalbi Batılı/Frenk olanların Türklük üzerinden Bahçeli’yi sigaya çekmeleri ne yaman bir çelişkidir.



Nasıl da hayasızca saldırıyorlar.

Cumhurbaşkanı’nın da yardımcılarının da Türk olması gerektiğini Atatürk maskesinin ardına saklanarak Bahçeli’ye hatırlatan o hadsizlerin zihni bu topraklara ait değil çünkü.

Bu milleti millet yapan İslamiyet akidesini adeta düşman ilan edip yok etmeye yönelenlerin Batı’nın sorunlu ve marazî kavramları üzerinden Türk’ü değiştirip dönüştürmeye çalışmaları, daha doğrusu Batı zihniyle ve yaşam tarzıyla uyumlu yeni bir Türk oluşturmaya çalışmaları ihanetin daniskasıdır.

Türk’ü evvela İslam’dan kopartmak istediler. Sonra Türk ve Türklük tanımı üzerinden Kürt inkârı yoluna gittiler. Türk’ü Kürdün karşısına dikmek istediler. Herkesin Türk olduğu varsayımı üzerinden tezler geliştirerek Türk’le Kürt’ü kardeşleştiren akide bağını yok etmeye ve son kertede Türk’ü Kürtsüz, Kürt’ü de Türksüz kılmaya çalıştılar.

Ne yazık ki bunu Türklük adına yaptılar.

Ulus-devlet ideolojisini bu inkârcı homojenlik üzerine oturtmaya çalıştılar.

Türk’le Kürt’ü birbirinden ayrılmaz kardeşler kılan İslam akidesini laikçilik-laisizm adına, Kürt’ün varlığını inkâr edip dilini ve kültürünü yasaklamayı da Türklük-ulusçuluk adına yaptılar.

Devlet eliyle Batı’nın istediği bir yeni ulus yaratmaya kalkıştılar.

Şimdi bu azınlıkçı gürûh kalkıp bu topraklara özgü Türk milliyetçiliğinin sembol ismi ve bilge lideri Bahçeli’ye Türklük ve milliyetçilik üzerinden edepsizce parmak sallıyorlar, dil uzatma cüretinde bulunuyorlar.

Artık bazı tanımlarda netleşmemizin vakti geldi de geçiyor.

Herkes bilsin ki bu ülkede yaşayan herkes ırken Türk değildir.

Devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes ırken Türk değildir.

Türk milletine mensup olan herkes ırken Türk değildir.

Vatandaşlık bağı ve millet mensubiyeti üzerinden herkesi Türk varsayan, “Ben Türk değilim ama Türk vatandaşı bir Kürt’üm” diyenleri bölücü-Kürtçü gören Türkçü anlayış, bilesiniz ki akidevî, tarihsel ve sosyolojik gerçekliğimize bağdaşmayan zoraki bir dayatmanın adıdır.

Türk ve Türklüğün bu dayatmacı Frenk anlayışı dolayısıyla uğradığı anlam kaybını Bahçeli bu topraklara özgü ve kendi akidemizden beslenen bir kapsayıcı kültürel milliyetçilikle ortadan kaldırmaya çalışıyor.

Türk ve Türklüğü kendi ruh kökü üzerinden göğertmeye çalışan Bahçeli bu yüzden onların can düşmanı.

Tıpkı Erdoğan gibi.

***

“Türk vatandaşlığı” deyimi, elbette herkesin Türk olduğu anlamına gelmez.

“Herkes Türk’tür” dayatması, hem “Türk vatandaşlığı” deyimindeki kapsayıcı anayasal vatandaşlık anlayışının reddidir hem de Türk/lük aidiyetini akide ve kültür temelinin dışına çıkartmaktır.

“Vatandaşlık tanımındaki Türk zaten ırki-etnik değildir” diyenlere sormak lazım: Madem değildir o halde Kürt’ün varlığını inkâr edip dilini ve kültürünü yasaklama yoluna niye gidildi?

Kürt’ü Türkleştirmeye çalışmak hangi aklın ürünüdür?

Birlik, inkâr ve yasaklama ile olmaz. Hele de bunu zoraki devlet politikalarıyla yapmak eşit vatandaşlık ve dini kardeşlik anlayışına da temelli karşıtlık.

Birlik farklılıkların kabulüyle sağlanır.

“Türk” tanımı farklılıkların kabulü ve dahası farklılıkların “biz” anlayışıyla göğermesine imkân sağlayan o akidevî ve kültürel zemine oturtulan bir ortak çatının adı olarak pratize edilseydi ne vatandaşlık ne de millet anlayışımızda itiraza mahal bir durum kalmazdı.

Zarfın kendisine değil mazrufun kendisine bakılırdı.

Mazruf yanlış olunca zarf gereksiz ve yanlış polemiklerin konusu oldu.

Bilge lider Bahçeli’nin düzeltmeye çalıştığı da bu işte!

Ne yani Cumhurbaşkanı bir Kürt veya Alevi olamaz mı?

Cumhurbaşkanı olmak için Türk ve Sünni olma şartı mı var?

Bir Türk veya Sünni Cumhurbaşkanı olduğunda ülke bölünmüyor da niçin bir Kürt ve Alevi Cumhurbaşkanı olduğunda bölünme birilerinin aklına geliveriyor hemen?

Demek ki onların zihni sorunlu.

Kürt ve Alevi temsili olsun istendiğinde birilerine aklına hemeninde “Herkes Türk’tür” cümlesi gelebiliyorsa bu ırken Türk olmayan vatandaşlarımıza gerçekte ‘gayrı’ gözüyle bakıldığı anlamına gelir.

Veya bir Alevi temsili gündeme geldiğinde anında birilerinin aklına “mezhepçi ayrışma” geliyorsa, bu düpedüz sorunlu bir mezhepçi bakış açısıdır.

Kürt ve Alevi temsili denildiğinde “etnikçi ve mezhepçi bölünme” paranoyalarını anında tedavüle sokanlar bilesiniz ki asıl bu ülkenin birliğine ve kardeşliğine zarar veriyorlar ve fazlasıyla tehlikeli davranıyorlar.

***

“Türk vatandaşlığı” ve “Türk milleti” deyimi, herkesin Türk olduğu anlamına gelmeyen kapsayıcı bir anayasal vatandaşlık ve akide-kültür temelli millet tasavvuru şeklinde anlaşılıp kabul edildiğinde sorun kendiliğinden çözülür.

Bu bağlamda ne Kürt ne de Alevi temsili zinhar sorun teşkil etmez; tersine birliğimizi ve kardeşliğimizi pekiştirir.

Etnik ve mezhep temelli kompartımancı anlayış zaten ne vatandaşlık ne de millet tasavvurumuzla bağdaşır.

Lübnan benzetmesi yanlıştır.

Türkiye asırlarca herkesin kendi aidiyeti temelinde temsiline imkân sağlayan çoğulcu ve özgürlükçü bir büyük millet tasavvurunun İslam akidesiyle ete kemiğe büründüğü bir model ülkenin adı olmuştur.

Ne zaman ki Batı’nın deli gömleğini giydik ve zihnini kuşandık, işte o zaman sorunlar yaşadık.

Sayın Bahçeli’nin Türk milliyetçiliğini bu tarihî tecrübe ve akidevî anlayış temelinde inşa etmeye yönelmesini, o Batıperest mankurtların anlamasını beklemek zaten boşunadır.

Üzüntümüz, sayıca az da olsalar suretimizden görünen birilerinin de o mankurtlarla aynı ağzı kullanıyor olmalarıdır.

HAMİŞ

Bu ülkenin Kürtlerine Türk diyenler, Türk değiliz diyen Kürtlere de bölücü diyenlere soruyorum:

-Peki Irak’ın, Suriye’nin ve İran’ın Kürtlerine ne dersiniz?

-Kürtler Türkiye’de yaşadıkları için Türk, Irak’ta ve Suriye’de yaşadıkları için Arap mı sayılacaklar?

-Peki Irak’ta ve Suriye’de yaşayan Türkmenlere, sizin bu anlayışınızla “Arap!” denilse bu sizin kabul edeceğiniz bir şey olur mu? Oradaki Türkmen kardeşlerimiz bu dayatmayı kabul ederler mi?

-Suriyeli Türkmenlere yarın “Hepiniz Arapsınız!” dayatması yapıldığında sahi siz ne yaparsınız? Oradaki Türkmenler “Hayır biz Türk’üz Arap değiliz!” deyip temsil ve hak talep ettiklerinde bölücü diye suçlanırlarsa tepkiniz ne olur?

Bırakalım gayrı, Kürt veya Türk her yerde Kürt ve Türk olarak kalsın. Ve birbirlerinin kardeşi olarak ülkeyi beraberce yönetsinler.

Türk’ün ve Arap’ın temsilini meşru ve haklı görenler sıra Kürt’ün temsiline geldiğinde şayet maraza çıkartıyorsa bilesiniz ki asıl zararlı ve tehlikeli anlayış işte bu gürûhun anlayışıdır.