Yine başa mı sarıyoruz: ABD’den SDG’ye yeni teklif Yahya Bostan
Yenisafak sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Suriye’nin kuzeyinde terör koridoru kurulmaya çalışıldığı günlerdi. Sınırımızın hemen dibinde DEAŞ ve YPG terör örgütleri varlık gösteriyordu. Washington bölgesel güvenlik politikalarını CENTCOM’a devretmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı ve istihbaratının pek esamesi okunmuyordu. CENTCOM, YPG‘yi koalisyon ortağı yapmış, açık bir şekilde destekliyordu.
Türk-Amerikan ilişkilerini son yıllarda en çok zorlayan konu budur. ABD’nin terör örgütü YPG ile kurduğu ilişkidir. İki başkent arasında konuyla ilgili belki de yüzlerce görüşme yapılmıştır. Amerikalılar, aklımızla alay edercesine pozisyonlarını savunmuştur. ABD, Türkiye’nin Suriye’ye olası operasyonlarını engellemeye çalışmıştır. Ancak durduramamıştır.
Hayalleri Türkiye sınırı boyunca devam eden, Akdeniz’e ulaşan bir terör koridoru/devleti kurmaktı. Ancak suya düşmüştür. Koridor, Suriye’nin kuzeyine ABD’ye rağmen yapılan sıralı operasyonlarla parçalanmıştır.
BÖLGEDE DENKLEMİ DEĞİŞTİREN GELİŞMELER
Daha sonra köprünün altından çok sular aktı. ABD, 1. Trump döneminde bölgesel perspektifini değiştirmeye başladı. Ortadoğu’da (İsrail’in güvenliğini merkeze alan) bir mimari oluşturup bölgedeki varlıklarını azaltmaya ve Çin’e odaklanmaya karar verdi. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından, Biden döneminde Washington-Ankara trafiği arttı. 7 Ekim 2023’ten sonra Gazze’de yaşananlar bölgesel denklemi derinden sarstı. 2024 Mart ayının ilk günlerinde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile MİT Başkanı Kalın’ın Washington’a yaptığı ardıl ziyaretlerde bölgesel bazı konuların derinlemesine ele alındığını düşünüyorum.
Köprünün altından akan suları hızlandıran gelişme, Suriye’den çekilmeyi savunan Trump’ın ABD’de yeniden iktidara gelmesidir. Trump, göreve gelir gelmez, Suriye için “Anahtarı Türkiye’nin elinde” demişti. Bu, “Suriye dosyasını Ankara’yla götüreceği” anlamı taşıyordu. Nitekim, Ankara Büyükelçisi Barrack’ı aynı zamanda Suriye Özel Temsilcisi olarak atadı. Suriye Cumhurbaşkanı Şara ile Riyad’da bir araya geliyor, Suriye’ye yaptırımları kaldırıyor, ülkenin toprak bütünlüğünün altını çizen açıklamalar yapıyordu. Beklenti, Washington’un Ankara ile konuştuğu Suriye dosyasındaki pozisyonunu muhafaza etmesiydi.
İSRAİL’İN HAYALİ DAVUT KORİDORU
Öngörülmesi gereken şey İsrail’in ABD politikalarındaki keskin belirleyiciliğidir. İsrail, Washington’un Suriye dosyasını Ankara ile konuşmasını kabullenmedi. Lobi gücü ve ısrarcılığıyla, önce İran meselesine bakıştaki Washington-Tel Aviv makasını kapadı. Trump’ı İran’a saldırtmayı başardı. 12 Gün Savaşı, Haziran ayında gerçekleşmiştir. Bundan birkaç hafta sonra İsrail, Suriye için düğmeye basmıştır. Bir Dürzi işadamının kaçırılmasıyla patlak veren temmuzdaki Süveyda olayları tipik bir istihbarat operasyonudur. Dürzi ayrılıkçı gruplar ve bölgedeki irili ufaklı örgütler, yıllardır İsrail tarafından beslenmektedir.
Suriye’yi dörde bölmeye çalışan, ülkede Davut Koridoru hayali kuran İsrail, Süveyda olaylarıyla Suriye’nin güneyinin silahsızlandırılması çabasında mesafe kat etmiş, SDG’nin de rotadan çıkmasını sağlamıştır (Golan’dan Irak’a uzanan Davut Koridoru haritasını, bu projenin hangi kaynakları kontrol etmeyi hedeflediğini, “Special Eurasia” adlı ajansın Davut Koridoru raporu fevkalade anlatmış. Okumanızı tavsiye ederim.)
CENTCOM IN, BARRACK OUT
İsrail’in Suriye konusunda ABD politikasını belirlemeye başladığını birkaç gelişmeyle anlıyoruz. CENTCOM’un SDG dostu komutanı Kurilla gitti. Yerine, Amiral Brad Cooper geldi. Cooper ilk iş Suriye’de Mazlum Abdi ile görüştü. CENTCOM’un ipleri yeniden ele almaya başladığını hissediyorum. Dışişlerinin (Thomas Barrack) geri çekildiğini düşünüyorum. Barrack artık “Federasyon olmasa da federasyonun altında bir şey” diyor. Ağız değiştiriyor.
The National’da okudum. ABD, SDG’ye Şam’la anlaşması için yeni bir teklifle gitmiş. SDG’ye “Suriye ordusuna kısmen entegre olun” demişler. Bu SDG’nin silah bırakmaması anlamına gelir. Türkiye’nin kabul edebileceği bir şey değildir.
NEW YORK ANLAŞMASINA DİKKAT
Bunun karşılığında “Kontrol ettiğiniz Arap topraklarından ve petrolden vazgeçin” mesajı vermişler. Bir de SDG’ye uyarıda bulunmuşlar: “İsrail aynı anda iki azınlığı koruyamaz ve her zaman önceliği Dürziler olacaktır.”
Suriye ve İsrail’in bu ayın sonunda New York’ta Trump’ın himayesinde bir anlaşma imzalayacakları ileri sürülmüştü. İki ülke alt düzey görüşmeler yapıyordu. Görüşmelerde ilerleme sağlanmış olmalı ki (Kan News’in haberine göre) Dışişleri Bakanları önümüzdeki günlerde bir araya gelecek. Muhtemelen New York görüşmesinin altyapısı kurulacak. İki ülkenin yapacağı sınır güvenliği ile ilgili anlaşma, SDG’nin ne yöne evrileceği konusunda da fikir verecek. CENTCOM’un politika belirlediği bir düzlemde gidişat aşağı yukarı bellidir. ABD ile başa sarabiliriz.


