YÜKSEL AYTUĞ Aşk ve gözyaşı yılın dizisi olur
SonTurkHaber.com, Sabah kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
"Evliliğin en zor kısmı boşanmaktır. Çünkü boşandığın kişi asla evlendiğin kişi olmaz. Bu nedenle boşanmanın en kolay yolu taraflardan birinin ölmesidir." Böyle diyordu Atv'nin yeni dizisi Aşk ve Gözyaşı'ndaki Yeliz karakteri...
Ailenin büyükbabasının söylediği söz ise çok daha anlamlıydı: "Evlilik müessesesi, hasımların aynı yastığa baş koyduğu tek savaştır..."
Hani "Büyük başın derdi büyük olur" derler ya, büyük, ünlü ve güçlü ailelerin fertlerinin boşanması da bir o kadar zorlu olur. Zira boşanılan sadece eş değil, sülalenin tamamıdır ve bedeli de pek ağırdır. Aşk ve Gözyaşı da evlilikten sonra bozulan aşk büyüsünün ardından baş gösteren son derece sancılı bir ayrılık sürecini anlatıyor.
"Sorunsuz evlilik" diye bir şeyin kalmadığı, aile mahkemelerinin boşanma davalarıyla dolup taştığı şu erken kıyamet günlerinde Aşk ve Gözyaşı, ekran başındakiler için hem bir mutlu evlilik kılavuzu, hem bir ilişki laboratuvarı, hem de insanların kendilerini o savaşın karakterleri ile özdeşleştirecekleri yani kendi avatarlarını oluşturacakları bir "paralel evren" olacak gibi görünüyor. Bu haliyle de büyük bir ihtimalle "yılın dizisi" olmaya aday.
Barış Arduç - Hande Erçel ikilisini ilk bölüm olmasına rağmen son derece başarılı buldum. Pişman ama aşık, mutsuz ama mutlu görünmek zorunda olan, ilişkileri umutsuz ama bir o kadar da birbirlerine karşı umut besleyen gergin ve flu çifti öyle güzel oynuyorlar ki, onların da yakında "Yılın dizi ikilisi" olarak anılması kesin...
İyilik işte böyle bulaşıcıdır
İyiliğin azının çoğunun olmadığını ve küçük bir iyiliğin, kartopunun çığa dönüşmesi gibi katlanarak büyüdüğünü anlatan hikayeyi, örnek olması amacıyla paylaşıyorum:
Televizyonda bir hastanın acil ameliyat olması için 150 bin dolar paraya ihtiyaç olan yardım kampanyası yapılıyor. Canlı yayında arayan arayana... 1000 veren 2000 veren var. Birisi arayıp "2 dolar veriyorum" diyor. Sunucu soruyor: "Neden 2 dolar?" Diyor ki: "Çünkü tüm param 4 dolar, yarısını veriyorum, işsizim."
Ondan sonra arayan 8 bin dolar bağışlayarak, "4 bini hasta için, 4 bini de 2 dolar veren kardeşimiz için" diyor. Onun arkasından arayan 10 bin bağışlayıp 5 binin hasta, 5 binin de o ihtiyaç sahibi kişi için olduğunu belirtiyor. Bir saat içinde hastanın ihtiyacı olan para toplandığı gibi işsiz olana da hatırı sayılır bir meblağ aktarılıyor.
Sunucu bir gün sonra o işsiz için özel bir program yapıp toplanan parayı aktarıyor. Ayrıca canlı yayında büyük şirketler arayıp "İstediğini seç" diyerek muhteşem kariyer olanakları sunuyorlar.
Kıssadan hisse: İyiliğin küçüğü - büyüğü olmaz. Ne kadar verdiğin değil, nasıl verdiğindir önemli olan. Dünyadaki en değerli anahtar belki de küçük bir iyiliktir...
Büyük tüccar Mourinho
Elenerek Benfica'yı Şampiyonlar Ligi'ne gönderdi.
50 milyon euroluk Şampiyonlar Ligi gelirini Benfica aldı.
Benfica'da oynayan Kerem Aktürkoğlu'nu 25 milyon euroya Fenerbahçe'ye aldırdı.
Kendini kovdurarak 15 milyon euro tazminat kazandı.
Benfica'ya teknik direktör olup Şampiyonlar Ligi'ne gitti.
Ben Mourinho'nun ahlakına olmasa da ticari aklına şapka çıkarttım!..
Ve... Türkiye'ye geldiği ilk günden beri bu adama niye karşı durduğumu umarım şimdi herkes anlamıştır.
Ne demiş?
"Kuduz bir köpek tarafından ısırıldığınızda kimi suçlarsınız? Köpeği mi, sahibini mi? Tabii ki sahibini. Bu yüzden bütün suç İsrail'i destekleyen ABD'nindir." (Robert De Niro)
Gaf'let kürsüsü
Tel Aviv Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Hay Oytan Conay, Sözcü TV'nin canlı yayınında "Bizim çocuklarımızı kesip biçenlerin çocuklarını kesip biçmeyelim mi?" dedi.
Zap'tiye
Japonca bilen (!) Rizeli arkadaşa helâl olsun.


