YÜKSEL AYTUĞ Bu da size “kapak” olsun!
Sabah sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Adam çize çize derginin kapağına "provokasyon" çizmiş. Yayının adını vermekten imtina ediyorum çünkü iki gündür yeterince reklamı yapıldı.
En başta şunu söyleyeyim: Başımızdan öyle çok darbe, kumpas, tuzak geçti ki toplum olarak adeta şerbetlendik. Olan biteni kanıksadık demiyorum, sadece artık oyuna gelmemeyi öğrendik, bilinçlendik, şuur katsayımız yükseldi, korunaklı olduk.
Düşünün, toplumun en hassas sinir ucuna iğne batıranlar bu tezgahı bundan 20-30 yıl önce kursalardı; ülke karışır, kan dökülür, rejim tehlikeye girerdi. "Nitekim" 12 Eylül'e yol açan, Kahramanmaraş'taki Alevilere yönelik saldırılar değil miydi?
Dedim ya artık toplumsal refleksimiz fena halde gelişti. Olan bitenin altında ne yattığını acı tecrübelerimiz sayesinde çok net görebiliyoruz. Birkaç medeni ve barışçıl gösteriyle olayı son derece aklıselim içinde karşılamamız da bundandır.
Ama bu işin cezasını hukuk en ağır şekilde vermeli. Bu provokasyonu yapanların geçmişi, bağlantıları, kimlerden emir aldığı didik didik araştırılıp ortaya çıkarılmalı, gerekirse her biri "vatan hainliğiyle" yargılanmalı.
Benim lügatimde bu işin basın ve düşünce özgürlüğüyle en küçük bir ilgisi yok. Yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkenin en kutsal değerine yapılan saldırı en hafif tanımıyla alçaklık ve ahlaksızlıktır.
Bunu ısrarla anlamayanlara tavsiyem, gidip Fransız Charlie Hebdo dergisinde kalem sallamalarıdır.
BU NE GÜZELLİK?
Azra Akın müthiş bir iş yaptı. Adalet Bakanlığı'ndan aldığı izinle Bakırköy Kadın Cezaevi'nde esarete doğan çocukları alıp bir günlüğüne şehri gezdirdi.
O çocuklar ki, hükümlü anneleri yüzünden cezaevinde doğmuşlar ve özgür dünyayı hiç tanımamışlardı. Bir günlüğüne bile olsa duvarların, tel örgülerin dışına çıkmak onlar için Ay'a ayak basmakla eşdeğerdi.
Kimileri Bodrum beach'lerinde 10 dakikada bir değiştirdikleri bikinileriyle haber (!) olurken, Azra'nın seçtiği yol içimi ısıttı. Tabii ki bunu haber olmak için yapmamış, kalbinin peşinden gitmişti.
O artık benim için sadece Dünya Güzeli değil, aynı zamanda Dünya Yürek Güzeli...
SUSMA, SUSTUKÇA...
Sıra Afganistan'a geldiğinde Irak halkı sessiz kaldı.
Sıra Irak'a geldiğinde Libya halkı sessiz kaldı.
Sıra Libya'ya geldiğinde Suriye halkı sessiz kaldı.
Sıra Suriye'ye geldiğinde Lübnan halkı sessiz kaldı.
Sıra Lübnan'a geldiğinde İran halkı sessiz kaldı.
Ve şimdi sıra İran'da, bölge nüfusunun %65 kısmı Türk.
Şimdi sıradaki ülkenin halkı sessiz.
Sizce sıra kimde? Sıra bize asla gelmeyecek mi?
Rabbim, içimizdeki beyinsizler yüzünden bizleri helâk etme...
(İslam adlı siteden alınmıştır.)
İŞİMİZ FALA KALMIŞ
Fallar artık dijital ortamda bakılıyor. Kahveyi içtikten sonra ters çevirip beklettiğiniz fincanınızın fotoğrafını fal sitelerine gönderiyorsunuz, uzmanlar da (!) falınıza bakıyor. Hatta cep telefonunuza indireceğiniz uygulamalarla "aracısız" fal hizmetine (!) ulaşabiliyorsunuz.
Türkiye'de büyük talep gören bir fal sitesi ise geçtiğimiz bayram süresince yaklaşık 22 milyon fala baktığını açıkladı.
Dile kolay, 22 milyon... Üç vakte kadar bu sektör de vergiye bağlanır, söyleyeyim.
Gaf'let kürsüsü
Mardin Nusaybin'de ekili arazinin içinde uzaktan kumandalı yangın çıkarma düzeneği bulundu.
Zap'tiye
Bavulu uçağa konulmayan şarkıcı Alya, Alaçatı'daki konserine bornozla çıktı. İyi ki otel odalarına bornoz koyuyorlar. Maazallah ya onu da bulamasaydı?
Ne demiş?
"Beyin bir donanımdır, herkeste vardır. Akıl bir yazılımdır, herkeste yoktur." (Felsefe Doktoru Anooshirvan Miandji'nin sözü)

