YÜKSEL AYTUĞ Dilan ve İbo’ya açık mektup
Sabah kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Sevgili Dilan Çıtak kızım, sana nasihat verecek değilim. Bu, benden önce babana düşer. Ama belli ki o da yılmış. Adın her geçtiğinde ağzına fermuar çekiyor.
Bak güzel kızım; naçizane tavsiyem, aynanın karşısına geçip kendine içtenlikle "Neden hep ben?" diye sormandır. Aile içi meselelerde de, iletişim beceriksizliğin yüzünden başrole soyunduğun diğer adli olaylarda da tek yanlış "sen" olabilir misin acaba? Belli ki öfke kontrolü konusunda sıkıntıların var. Ya da içinde büyüttüğün canavar, her fırsatta gerçek ailenden uzak geçirdiğin yılların acısını çıkartmak için ağzından alev püskürtüyor.

Bak sevgili yavrum, profesyonel psikolojik yardım almaktan sakın utanma. Bu çağda bilime sığınmak hepimizin ihtiyacı. Bir de seni rehabilite edecek en etkili tedavi, gönül verdiğin müziktir. Sesin de, elin yüzün de düzgün. Kendini işi iyi bilen, dürüst bir menajerin rehberliğine emanet et. Göreceksin ki, karıştığın olaylardan çok daha fazla konuşulacaksın.
Bir küçük tavsiye de sevgili İbrahim Tatlıses'e:
Biliyorum, çok çabaladın ama Dilan konusunda beyaz bir sayfa açman gerekiyor. Tüm gücünü ve sabrını toplayıp onu yeniden "evlat" edin. Çünkü kızının en çok buna ihtiyacı var. Biliyorum, içinde heybetli bir şefkat dağı bulunuyor. Bir an önce onu harekete geçir babası...
HANDE BU NE?
Belli oldu, bu yaz kadın popçuların kıyafet diye üzerine geçirdiklerini konuşacağız.
Biliyorum, aslında onlar da bunu istiyor. Çünkü şarkıların soyu tükendi. En iddialı şarkı bile listelerde iki haftadan fazla barınamaz oldu. O zaman tek yol "sahnede delirerek" ve olabildiğince "saçmalayarak" gazetelerde, magazin programlarında yer bulmak.

Şu Hande Yener'in haline bakar mısınız? Bu haliyle sokağa çıksa "Kesin delidir" diye akıl hastanesine kapatırlar.
Üzerinde sutyen, altında ipkini, onun üzerine peştamaldan bozma bir etek, belinde çifte satanist kemeri, onlara tutturulmuş hayvan postu, kafasında "Hadi çıkarken şunu da takayım, dolapta buruşmasın" cinsinden plaj şapkası, kollarda tüylü payetli eldiven, boynunda yaz günü kurdeşen döktürecek atkı...
Yazının başından beri "rüküş" sözüne kademe atlatacak bir kelime arıyorum. Yardımcı olur musunuz lütfen?
Heykel mi füze mi?
IDEF Fuarı'nda Roketsan ülkemizin ilk hipersonik füzesi Tayfun Blok-4'ü tanıtırken, aynı saatlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Çankaya Taşdelen'de bir heykelin açılışını yaptı. Öyleyse iki icraatı karşılaştıralım:


Tayfun Blok - 4'ün menzili 1500 kilometre. Heykelin menzili ise sıfır.
Tayfun Blok-4 dosta güven, düşmana korku mesajını içeriyor. Soyut heykelin neyi anlattığı ise henüz araştırma konusu.
Roketsan en az 10 bin aileye iş ve ekmek sağlıyor. Ne idüğü belirsiz heykel ise sadece onu yontan heykeltraşa.
Tayfun Blok-4 olası bir savaşta en önemli caydırıcı gücümüz olacak. Birilerine göre ise başkent Ankara'yı bu heykellerin tılsımı koruyacak.
Gaf kürsüsü
"Pekin'deki selde ekipler felakete evlerinde yakalananları hücumbotlarla tahliye etmeye çalıştı." (Kanal D'deki haberi seslendiren kişi, lastik botlara "Hücumbot" diyor)
Zap'tiye
Yüzde 99 nem oranı da nedir yahu? Resmen akvaryumda gibiyiz. Yakında solungaçlarımız da çıkar mı acaba?
Ne demiş?
"Eve gelince tencereye bakardı. Yemek azsa 'Anne ben tokum' derdi." (Bir şehit anasının cenazede söylediği yürek paralayan söz)

