YÜKSEL AYTUĞ İnsan havaalanına giderken giyinmeyi unutur mu?
SonTurkHaber.com, Sabah kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Kılık kıyafet konusuna pek girmek istemiyorum. Çünkü ne kadar iyi niyetli olursanız olun, kötü niyetlilerin linçinden kurtulamıyorsunuz. Çarşı pazarın adeta giyinmeyi unutan kadınlarla dolduğu şu günlerde bir "doz aşımı" da Derin Talu adlı magazin gülümüzden geldi. Bikinisinin üzerine geçirdiği file/gözenekli pareosuyla havaalanının içinden paylaşım yaparken dedi ki:

"Arkadaşlar, üzerimi değiştirmeyi unutmuşum. Şu anda üzerimde sadece bikini ve pareo var ama makineden geçerken yine de ötüyorum..."
Yahu "giyinmeyi unutmak" da nedir? Örtünmek sizin için bu kadar önemsiz bir "ayrıntı" ise gidin kendinize Afrika'da bir ilkel kabile bulun.
O makine öter tabii. Muhtemelen "Edep ya hu!" diye bağırıyordur...
Fena kaybettin Manifest!
Daha geçen hafta, içinde kendi kızımın da bulunduğu çok geniş bir çocuk kitlesinin Manifest grubu hayranı olduğundan bahsetmiştim. Şimdi kızımı bu "hatalı" seçiminden vazgeçirmeye çalışıyorum.
Manifest'in Küçükçiftlik Parkı'ndaki +18 konserinin görüntüleri sosyal medyaya düşünce beynimden vurulmuşa döndüm. Belli ki birileri onlara "Pop müzikte zirveye giden yol vücut kıvrımlarından geçer" diye akıl vermiş, onlara kucak dansı ile direk dansı arası iğrenç bir koreografi hazırlamıştı.
Yahu konserin +18'i mi olur? Sinema filmi değil ki bu. Görüntüleri elbette sosyal medyaya düşecek ve çocuk hayranlar da onları bir şekilde izleyecek.
Yazık, hem de çok yazık. Olay, dün bu köşede yazdığım "kültür delici dizi ve şov bombalarından biri" izlenimi uyandırdı bende. Yani gazetecilik sezgilerim bana bu suçun "taammüden" işlendiğini söylüyor.
Bu kez hedef, 8-9 yaşında çocuklardı. Böyle ucuzluklara ve kestirmelere ihtiyacı olmayan Manifest kaybetti. Çocuklarımız da... Peki kim kazandı? Menajer görünümlü gölgedeki kuklacılar, mağdur edebiyatına sığınıp "ürünlerini" iyice parlatacak yapımcılar ve geleceğimizi teslim etmeye hazırlandığımız fidanlarımıza zehir enjekte edenler...
Sunam türküsünün hikayesi
A Haber'deki Bir Türkünün Hikayesi bu hafta sonu da beni benden aldı.
Uyan Sunam Uyan aslında bir acılı ağıt. Dramatik öyküsü ise şöyle:
Suna ile Fahri'nin son derece mutlu bir evliliği vardır ve birbirlerine büyük bir sevgi ile bağlıdırlar. Ancak bazen en güçlü yuvalar bile tek bir sözle yıkılıverir.
Kadınlar hamamındayken Suna'nın sırtında fark edilen masum bir ben, her şeyin sonu olur. Arkadaşı Neriman bu beni evde kocası Mustafa'ya anlatır. Mustafa da kahvedeki bir tartışma sırasında Fahri'ye "Ben senin karının sırtındaki beni bilirim" der. Fahri ile Suna evde tartışır. Suna her ne kadar kocasını günahsız olduğuna ikna etmeye çalışsa da Fahri o geceyi dışarıda geçirir. Sabah geri döndüğünde eşi Suna'yı yanıbaşındaki notla yatakta cansız halde bulur: "Ben sana ihanet etmedim Fahri ama ne yapsam da temize çıkamadım. Artık başka çarem kalmadı..."
O anda Fahri'nin dilinden bir ağıt dökülür ve günümüze dek ulaşır:
"Şafak söktü yine / Sunam uyanmaz / Hasret çeken gönül / Derde dayanmaz / Çağırırım, sunam / Sesim duyulmaz / Uyan, sunam, uyan / Derin uykudan..."
İlk iki yazının arkasına özellikle koydum bunu. Mukayese edin diye...
Gaf'let kürsüsü
Melek Mosso, "Çağdaş Türk kadını olarak" böyle giyinmeye devam edecekmiş. Yorum sizde.

Zap'tiye
Hukuk ile köşe kapmaca oynayan CHP'ye "seyyar bina" önerisi.

Ne demiş?
"Elalemin sanatçıları sahnede Filistin bayrağı açıyor, bizimkiler g..ünü açıyor." (Cafeinli adlı hesaptan yapılan paylaşım)


