YÜKSEL AYTUĞ Suriye’yi savunmak zorundayız
SonTurkHaber.com, Sabah kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Köşemizin müdavimlerinden değerli okurum Ali Uygur terör devleti İsrail'e karşı her zaman uyanık olmamız gerektiğini harika bir yazı ile dile getirmiş:
"Yüksel Bey'ciğim; dünyada adalet, hak, hukuk, insan hakları kavramları iflas etmiş ve içi boşaltılmıştır. Bütün bu evrensel kavramlar İsrail devletinin (Yahudilerin) menfaatleri söz konusu olduğunda bir anlam ifade eder hale getirilmiştir. İsrail'in menfaatleri doğrultusunda bu kavramlar diğer milletler için savaş, katliam, vahşet ve soykırım olarak tecelli ettirilir. Yahudiliğe göre Yahudi olmayan milletler onların köleleri, hizmetkarları olarak kabul edilir. Bir Yahudi'ye diğer milletlerin 'canı, malı, namusu' helâldir. İsrail'in Gazzelilere uyguladığı katliam ve soykırım o kadar korkunç ki, onu anlatmaya söz ve yazı yetersiz kalır. Dünya milletleri parçalanmış bebek cesetlerini kanları donmadan seyredebiliyorlar ve onlar için bu soykırım sadece istatiksel bir bilgi oluyor. Öyle ya, ölenler Müslüman, öyleyse üzerinde durmaya değmez.

İslam ülkeleri ne zaman üstündeki ölü toprağını ve sömürgecilik duygusunu atıp birleşerek İslam Birliği'ni kurabileceklerdir?
Türkiye de artık barışçıl siyaseti terk etmeli, daha radikal ve agresif siyasete dönmeli, Gazze'yi koruyamıyorsa da Suriye'yi korumalıdır. Çünkü İsrail denen aşağılık katiller sürüsü ancak ve ancak güçten anlar.
Son söz olarak; Türkiye, İslam ülkelerini siyasi, ekonomik, askeri olarak örgütleyerek, (BM vefat etti nasıl olsa) birlik meydana getirmeli ve İsrail terör örgütünü haritadan silmelidir. Artık bıçak kemiğe dayandı."
Burada bir yanlışlık var!
Köşemizin değerli okurlarından Adem Parto yine harikulade bir tespitte bulunmuş:
"İyi günler Yüksel Bey, Bir Zamanlar İstanbul dizisi 90'lı yılların önemli olaylarını bize aktarıyor. Bence yeni nesillerin izlemesi gerek. Ancak bilerek mi yoksa dikkatsizlik mi bilemedim, bir hata var üstadım. O yıllarda üniversitelere başörtülü kızlarımız alınmıyordu hatta dizinin ilk bölümlerinde bu konu işlendi. Ancak ne olduysa son 2-3 bölümdür başörtülü kızlarımız üniversitenin içinde, bahçesinde, koridorlarda fazlasıyla görülmeye başladı. Yanlış anlaşılmasın ben buna karşı değilim ama sanırım 93 yılı ve en sıkıntılı yılların başları. Hele en son bölümde hocalardan birinin asistanı da başörtülü bir kızımız olunca size yazma ihtiyacı hissettim.
Son olarak, çok samimi bir arkadaşımın kardeşi olan Bosna Şehidimiz Selami Yurdan'ın hikayesinin anlatılmasını da gözyaşlarıyla izledim. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Saygılarımla."
Seremonideki çocuklar
Okurumuz Hilmi Asrav, pek çoğumuzun dikkatinden kaçan önemli bir detayın altını çizmiş:
"Merhaba Yüksel bey, futbol maçlarına çocuklarla çıkma olayı bitse mi artık? İstiklal Marşı okunurken neredeyse hepsi saçma sapan hareketler yapıyor. Bunu da tüm Türkiye izleyip benimsiyor. Özellikle çocuklarda bu nedenle İstiklal Marşı'na saygı kalmadı. Hani marş okunurken hazır ol'da bekleyecektik. Her hafta ekranlardan tam tersi öğretiliyor. Gülenler, sakız çiğneyenler, garip el hareketleri yapanlar... Ben artık televizyonu maç başladıktan sonra açıyorum, görmemek için. Bu konuyu gündeme getirirseniz sevinirim."
Gaf kürsüsü
"Tuğgeneralin alt komşusu uzman çavuştan satılık Polo." (Sarı siteden bir otomobil ilanı)
Zap'tiye
İllüminati her yerde...

Ne demiş?
Muharrem Akduman'ın notu: Diyarbakır'da elinde mikrofonla gezen bir TV muhabirinin yanına bir vatandaş yanaşıyor ve "Bizim işyerine gelin, sizinki hangi kanal?" diyor. Muhabir kanalını söyledikten sonra vatandaş içeri sesleniyor: "Abimin kanalını açın, geliyor..." Ve kanal değişiyor, sohbet başlıyor.


