Yumurta, balık, süt... Hepsinde tespit edildi: Her lokmada zehir yiyormuşuz Sözcü Gazetesi
Sozcu sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Doğada çözünmeyen ve biriktiği her ortamda kalıcı etkilere yol açan PFAS (per- ve polifloroalkil maddeler) artık yalnızca endüstriyel alanların değil günlük beslenme alışkanlıklarımızın da bir parçası haline gelmiş durumda. Générations Futures adlı çevre örgütünün yayımladığı son rapor, bu görünmeyen ama etkili tehdit hakkında çarpıcı veriler içeriyor.
BALIKLARIN %69’U, YUMURTALARIN %39’U PFAS İÇERİYORRapora göre Avrupa genelinde incelenen hayvansal gıdaların büyük çoğunluğu, AB tarafından sınırlandırılmış dört PFAS maddesinden (PFOS, PFOA, PFHxS ve PFNA) en az birini içeriyor. Balıkların %69’u, sakatatların %55’i, yumurtaların %39’u, sütlerin %23’ü, etin %14’ü gibi. Ancak bu oranlar sadece analiz edilen örneklerle sınırlı. Gerçek kirlilik seviyesi, daha geniş çaplı bir analiz yapılması durumunda çok daha yüksek olabilir.
YASAL SINIRLAR YETERSİZ, EN BÜYÜK RİSK ÇOCUKLARDAAvrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA), dört temel PFAS türü için tolere edilebilir haftalık maruziyet dozunu kilogram başına 4,4 nanogram olarak belirledi ancak örnek tüketim senaryoları bu sınırların aşılmasının son derece kolay olduğunu gösteriyor:
Bir çocuk yalnızca bir adet yumurta yediğinde bu sınırın %140’ını alabiliyor. 500 gram et tüketen bir yetişkin ise yasal sınırın 2,5 katına ulaşıyor. Bu durum, özellikle gelişme çağındaki bireylerde bağışıklık sistemi, karaciğer ve hormon dengesi üzerinde uzun vadeli sağlık risklerine yol açabiliyor.
TABAĞIMIZA UZANAN GİZLİ YOLLARPFAS’ların gıda zincirine bulaşma yolları oldukça çeşitli ve gündelik hayatımızda sıklıkla karşılaştığımız alanları kapsıyor:
- Tarımda kullanılan bazı yasaklı yabani ot ilaçları
- Yağ geçirmez gıda ambalajları
- Teflon kaplamalı pişirme gereçleri
- Kirlenmiş su kaynakları ve atıklar
Bu yollar, PFAS’ların toprağa, suya, dolayısıyla hayvan yemlerine ve doğrudan insan gıdalarına karışmasına neden oluyor.
FRANSA GERİDE, TÜRKİYE İSE NEREDEYSE HARİTADA YOKRaporda Fransa’nın Almanya, Danimarka ve Hollanda gibi ülkelerin gerisinde kaldığı belirtiliyor fakat Türkiye’de ise durum çok daha kritik, gıda güvenliği denetimlerinde PFAS maddelerine dair sistematik bir izleme veya kamuya açık veri bulunmuyor. Süt, yumurta, balık ve sakatat gibi riskli gıdalardaki kirlilik düzeyi konusunda elimizde net bilgi yok.
Yerli üretimin yanı sıra ithal edilen işlenmiş gıdaların PFAS içeriği de büyük bir soru işareti. Türkiye’de bu konuda hem kamu otoritesinin hem de özel sektörün denetim kapasitesi yetersiz kalıyor.
MEVZUAT GÜNCELLENMELİ, TÜKETİCİ BİLGİLENDİRİLMELİGénérations Futures’ın raporu, mevcut AB düzenlemelerinin PFAS tehdidine karşı etkisiz kaldığını ve yalnızca sınırlı sayıda ürünün piyasadan çekilmesine yol açtığını ortaya koyuyor.
Kuruluş, PFAS tehdidine karşı etkili önlemler alınabilmesi için bir dizi talepte bulunuyor. Öncelikle, tüketicilerin maruz kaldıkları riskleri daha iyi anlayabilmeleri adına gıdalarda bulunan PFAS içeriğinin şeffaf biçimde açıklanmasını istiyor. Ayrıca, sadece belirli ürün gruplarıyla sınırlı kalmayan, tüm gıda kategorilerini kapsayan yaygın ve düzenli denetimlerin yapılması gerektiğini vurguluyor. Bununla birlikte, mevcut yasal sınırların halk sağlığını yeterince korumadığına dikkat çekerek, bu sınırların çok daha sıkı ve bilimsel verilere dayalı olarak güncellenmesini talep ediyor.


